Çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevreyi tahrip edenlerin engellenmesi üzerine yüzlerce kez yazı yazdım. Bu köşede yayınladım. Bu sorunları en çok da Kahramanmaraş İlimiz ve Pazarcık İlçemiz özelinde yazdım. İlimizde ve İlçemizde atıkların, çöplerin gelişigüzel atılmasından tutun da sokak ortalarında yapılan düğünlerin insanlara vermiş olduğu gürültü kirliğine kadar çeşitli çevre sorunlarını gündeme getirdim. Aksu Nehri kirliliği üzerine çeşitli yazılarım ve ilgilileri göreve çağırışlarım oldu. Anız yangınlarından dolayı yine yetkilileri göreve çağırdım. İşte bu da yine anız yangınlarının önlenmesini konu olan bir yazıdır.
Biz yazmaktan ve ikaz etmekten vazgeçmeyiz. Maalesef, çevreyi tahrip edenler, çevre kirliliğine neden olanlar da duyarsızlıktan ve bildiklerinden vazgeçmiyorlar. Onlar ne kadar duyarsız olursa olsun biz yazmaya devam edeceğiz ve çevre kirliliğine neden olanları ve bu sorunlara duyarsız kalanları eleştireceğiz. Herkes kendisine yakışanı yapar. Bize yakışan yılmadan bıkmadan ve usanmadan sorunları gündeme getirmektir.
Yine yaz aylarının sonu ve yine hasat mevsimindeyiz. Bilinçsiz çiftçiler anız yakmaya devam ediyorlar. Geçen gün Adana taraflarındaydım. Ceyhan Adana arasında neredeyse göz gözü görmüyor ve her yerden dumanlar yükseliyordu. Bilinçsiz çiftçiler ikinci ekimlerini mi yapacak, üçüncü ekimlerini mi yapacak, hemen apar-topar tarlasındaki anızları yakıyorlar ve birkaç gün sonra da toprağına yeni ürün ekme telaşındalar. Bu para kazanma hırsıyla anızlarını yakarlarken de doğayı ve ekolojik dengeyi hiç mi hiç düşünmüyorlar. Onlar için varsa yoksa kendi kârları ve yeni bir ürün ekme telaşı var. Halbuki, o tarlayı ateşe verdiklerinde hem hava kirliliğine hem de o anda tarlada bulunan binlerce canlının diri diri yanmasına sebep oluyorlar. Hatta bazen trafik kazalarına ve bu kazalarda vatandaşların ölmelerine ya da yaralanmalarına da sebep oluyorlar. Çünkü yol kenarındaki yanan anız dumanları trafikte seyreden araçların görüş mesafesinin azalmasına ve kazalara neden oluyor. Anızını yakan çiftçinin bunlar umurunda mı?
Anız yangınları neden önlenemiyor? Halbuki yetkililerde bu hususta belirgin hassasiyet ve çaba da var. İlgili Bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatı da çalışma yapıyorlar. Anızlarını yakan çiftçilere çevreyi kirlettikleri için takibat da yapılıyor. Gel gör ki, bu takibatlar etkisiz kalıyor. Çünkü, anız yakıldıktan sonra Jandarma ya da diğer ilgili kolluk görevlileri olay mahalline gittiklerinde çoğunlukla kimseyi bulamıyorlar. Tarla sahibi çiftçiyi bulduklarında da anızı büyük ihtimalle kendisi yaktığı halde çiftçi inkar ediyor ve “ben yakmadım” diyor. Aklın yolu birdir: “Anızı çiftçiden başka kim yakar ki?” Bu net gerçeğe rağmen anızı yakan çiftçiye ceza verilemiyor. Çünkü anızı yakan çiftçiye ceza vermek için delil lazım ve ispat lazım. Ancak ispat edilemiyor. Çiftçi belki de “kıs kıs gülüyordur.” Anızı yakıyor, çevreyi tahrip ediyor ve ekolojik dengeyi tahrip ediyor, nice hayvanların (kertenkele, yılan, çekirge, böcek, kelebek gibi nice hayvanların) yanmasına sebep olduğu halde ceza almadan sıvışıp gidiyor.
Anız yakan çiftçiyi cezalandırmak için çeşitli yöntemler düşünülüyor. “Anızı yakan çiftçinin Devletten teşvik ve yardım alması önlensin” deniyor. Olmuyor. Çünkü, bu tedbirin uygulanması zor. “Anızı ben yakmadım, başkası garezle yaktı ve benim Devletten teşvik ve yardım almamı engellediler” diye çiftçiler bahane ileri sürebilirler.  “Anız yakan çiftçilerin anızlarını yakmasına gerek olmaması için buğdayı, mısırı yere eşit mesafede kökünden biçen alet ve ekipmanlar kullandıralım” deniyor. Olmuyor. Çünkü bu aletler pahalı bir maliyeti gerektiriyor. “Anız tarlalarını gece gündüz takip edelim” deniyor. Olmuyor. Uçsuz bucaksız bu kadar geniş alanları nasıl ve kiminle kontrol edeceksiniz. “Çiftçilere eğitim verelim ve bilinçlendirelim” deniyor. Olmuyor. Çünkü anız yakmak çiftçinin kolayına geliyor. Kısacası anız yangınları konusunda ilgili Kurumların yetkilileri çaresiz kalıyor.
Anız yangınları konusunda çiftçileri caydırıcı ve anızlarını yakmaktan büyük ölçüde vazgeçirecek bir çözümü de ben düşündüm ve bunu aşağıdaki paragrafta öneriyorum.
Anızı kimin yaktığına bakmadan, anızı yanmış olan çiftçilere “Anız Yangını Bildirim Zorunluluğu” getirilmelidir. Tarlasında anız yangını olduktan sonra ilgili çiftçi makul bir süre içerisinde (mesela 15 gün içinde) ilgili makamlara (mesela kolluk kuvvetlerine) bunu dilekçeyle bildirmek zorunda olmalıdır. Büyük ihtimalle çiftçiler bunu bildirmekten imtina edeceklerdir. İşte bu imtinadan dolayı cezaya müstehak olurlar. Anız yangınını ilgili yerlere bildirmeyen çiftçilere büyük mali ceza yükümlülüğü getirildiğinde ve bildirim sırasında da bir tutanak düzenlenip ifade alındığında çiftçi için bu tedbirler caydırıcı olacaktır. Bu yazıda bu önerimi bu şekilde kısaca özetledim.  Elbette bu tedbirin şekli-şemali ayrıntılı bir şekilde işin uzmanlarınca geliştirilebilir. Bizden önermesi ve tedbiri alacaklar da inşallah bu hususta düşünürler.
Anız yangınlarının özellikle Adana, Mersin, Adıyaman, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kırşehir, Kayseri ve civarlarında büyük sorun olduğunu gözlemlemiş bir Yazar olarak, bu sorun üzerinde onlarca yazı yazmış bir Yazar olarak, bu hususta başka bir yazı yazmadan sorunun giderildiğini görürüm inşallah.