Türkiye’nin kültür mirasına ve sanat dünyasına özgün eser, uygulama, yorum veya bilimsel araştırmalarıyla katkı sunanlara verilen ödülün bu yılki kazananları belli oldu. 1979’dan beri verilen bu ödülün adı T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığın en mühim ödülü Türk tarihi, edebiyatı, dili, plastik sanatları, mimarlık, arkeoloji, müzik ve sahne sanatları, halkbilim, tiyatro, opera ve bale, sanat tarihi, fotoğrafçılık, sinema, kütüphanecilik ve müzecilik alanlarında “hak eden” birey veya kurumlar, belirli bir kurulun değerlendirilmelerinden sonra ödüle sahip oluyor.

Bu yıl ödülü Antakya Medeniyetler Korosu Derneği ve Odunpazarı Modern Müzesi kuruluşları kazandı. Bu ödül bu kuruluşlara itibarın yanı sıra ekonomik ve sosyal getiri kazandıracak. Dolayısıyla bu kuruluşlar ülkesine daha sonra da şehirlerine katkı sağlayacaklar.

Kahramanmaraş şehrine ise bir ödül verilmedi. Çünkü şehirde hiç tarihi eser, müze ve bu tür kuruluşların oluşacağı alan yok. Yerseniz… Hepsi de var. Ancak geniş görüşlülük ve amaç yok. Çünkü işimize gelmiyor. Elin “gavur” diye adlandırdığımız herifleri tarihi olmayan şehirlere yerli, yersiz turistleri akın ettirirken, bizim memleketimizde tarihin ve kültürün en zirve örnekleri olmasına rağmen elde avuçta bir şey yok. Sorumlusu tabi ki de ben ve sarı çizmeli bilmem kim. Bir de zırtapoz kitaplar.

Tabi insanlar cebine bakmaktan, ruha bakamıyor. Bu böyle olmaz. Bir yerde patlar. İnsanlarımızın başlarına bela gelmeden bir şeylerin farkına varmaları lazım. Unutulmaması gereken en önemli husus nedir? Şudur: şehirlerin tarihi ve kültürel dokusu önem açısından fabrikayla, bilimle aynı seviyede. Bizler insanız ve güzel şeylere ruhumuz muhtaç.

Sıkılmadık mı beton ve kullan at binalardan. Sıkılmadık mı sadece çalışmak için yaşamaktan. Sahi sıkılmadık mı tarihi atadan kalma mekânların içinde oturmayıp uyduruk mekân bozuntuları içerilerinde vakit geçirmekten. Şehir tarihine ve kültürüne önem verdiği veya verdirildiği vakit refah seviyesine ulaşacaktır. Umarım bir gün bir yerlerde bu şehir için bu tür olumlu tarihi ve kültürel faaliyetlere katkı sağlarım.

****

Ne alaka: Her devrime uyan ve nereye düşse ayaküstünde duran birinden bahsediliyordu. Ömer Seyfettin, bunda şaşılacak ne var cancağızım, dedi, herifte öyle hafif kafa var ki minareden atsan yine ayaküstünde bulursun.

Kör olmaz ağlayan gözler, sağırlaşmış tutuşmuş beyn,

Yaşarmaz gözle yanmaz beyni hilkat addeder bir şeyn,

Geçilmez kahkahadan her taraf yangın içindeyken…

Yanan bir sineden, lâkin ne istersin? Nedir öfken?

Beraber ağlamazsın, sonra kör dersin, sağır dersin.

Bu hissizlikten insanlık hem iğrensin, hem ürpersin.

Ne ibret! Yok mu bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren?

MEHMET ÂKİF