İnsanların gittikçe yalnızlığa itildiği, şu hızlı dünyada, iyi ki geleneklerimiz,  dini ve milli bayramlarımız varmış. Toplumsal huzura bir nefes olan güzel bayramlar!  İki dini bayramdan biri olan Kurban Bayramının gelişiyle ruhaniyetimizdeki ahenk daha da güzelleşmeye başlar.
Rabbimize olan teslimiyetin bir ifadesi olan Kurban Bayramı, Hz İbrahim Peygamberin evladı çok sevdiği Hz. İsmail i Allah yolunda feda etmeye kalkışması, teslimiyetin ifadesinden başka ne olabilirdi? İşte bu yüzden gökyüzünden inen tekbirler, gönlümüzde bir bayram kutsiyetiyle yankılanır.
Bizleri evlerde veya mekânlarda buluşturan sevgiler, dostluklar, mezar ziyaretleri. Dünya ile Ahiret  arasında ki dengelerin ve geçmişlerimizin hatırlanması gibi.
Bizi biz yapan ulvi değerler, insan olmanın yüceliğini hatırlatan bayramlar! Gönül her zaman istiyor bu dostlukların, görüşmelerin sürüp gitmesini. Hayatın bu hızlı temposu, kaygıları bizden hep bir şeyler çalıp gidiyor, dünyanın içi boşalıyor.
Dostluk deyince Yunus Emre nin “Gel gidelim Dosta gönül” adlı şiirinden şu dörtlüğü paylaşmadan geçmeyelim;
Bir kararda durmayalım                  
Gel gidelim dosta gönül
Hasretinden yanmayalım
Gel gidelim dosta gönül
Yine de modası geçmeyen  sihirli kelime  ‘sevgi’ ,insana ne kadar da güzel yakışan bir elbise gibi, bizi biz yapan, dostluklara yol açan  bir sözcük!  Bayramlardaki mana yaşlılarımızla, daha da derinleşir. Küçükken bizlere kol kanat gerip sevgileriyle ruhumuzu şenlendiren, bizim için her türlü zorluğa katlanan  anne babalarımız! Onların bizlere gösterdiği tahammül ve ilgiyi biz onlara sunabiliyor muyuz?
Ağarmış saçlarında, yüzlerindeki çizgide bizlere verilen emeğin kutsiyetini görürüz. Anne babaya yapılan iyiliğin birçok amelden önce geldiğini biliyor muyuz?
Anne baba rızasının Allah ın rızası olduğunun yeterince bilincinde miyiz? Öyleyse torunlarıyla daha da güzelleşen bayramları, bayramlaştıralım, bayramlar öksüz kalmasın.           
 İnsanın başkalarını sevebilmesi, başkaları ile iyi diyaloglar kurması için, her şey den önce kendisini sevebilmesinden, kendisiyle barışık olmasından geçer, sevgiye, dostluğa giden yol.
İnsan eğer mutluysa, bu mutluluğunu başkalarıyla paylaşmak ister, başkalarının mutluluğu içinde çalışır. Kendisiyle barışık olmayan, kalbinde kin, nefret tohumları taşıyan bir insan, hem kendini mahveder, hem de çevresine sıkıntı verir.
Mademki huzurlu yaşamak varken, niye hem kendimizi, hem çevremizi mutlu etmenin yoluna bakmıyoruz. Aynaya gülen bir yüzle bakmıyoruz.      Aslında bizler geleneklerimizle çok şanslı bir toplumuz, köklü bir geçmişimiz ve renkli bir kültürümüz var. İşi ister aile yapımızdan, ister toplum yapımızdan ele alalım. Bütün mesele güzelliklerimizi görebilme meselesidir.
Şükür olsun ki bayramlarımız var, sizler varsınız. Herkesin mübarek Kurban bayramını kutlar, ülkemize huzur, bereket getirmesini  temenni ederim, hayırlı bayramlar!