Kılınçarslan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı 7. Bölge Müdürlüğü Kayseri Şube Müdürlüğünce bir otelin konferans salonunda düzenlenen "Biyokaçakçılıkla Mücadele Çalıştayı"nda yaptığı konuşmada, doğadan biyolojik ve genetik kaynakların yetkili makamların izni olmadan toplanması ve yurt dışına çıkartılmasının "biyokaçakçılık" veya diğer adıyla "biyokorsanlık" olarak tanımlandığını ifade etti.

Türkiye'nin üç kıta arasında yer alması dolayısıyla hemen hemen bütün ekosistem canlılarının ülkede mevcut olduğunu belirten Kılınçarslan, bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar ve bu canlılara ait parçaların genetik materyal ve kaynak özelliği taşıdığını vurguladı.

Yerli hayvan ırkları, tıbbi ve aromatik bitkiler, kelebekler, gıda olarak kullanılan bitkiler, böcekler, kuşlar, soğanlı bitkiler, kurbağalar ve yumuşakçalar ile yılan, kaplumbağa ve kertenkele gibi sürüngenlerin biyokaçakçılığa maruz kaldığına dikkati çeken Kılınçarslan, kaçırılan bu canlıların yeni ilaç üretimi ve genetik araştırmalar başta olmak üzere gıda, tarım, madencilik ve enerji sektöründe kullanıldığını söyledi.

 

- Turist görünümünde geliyorlar

Yurt dışı yayınlara bakıldığında, Türkiye'den çok fazla genetik kaynağın kaçırıldığını görebildiklerini belirten Kılınçarslan, şunları kaydetti:

"Genellikle Avrupa ülkelerinin vatandaşları, turist görünümünde gelip endemizmin yoğun olduğu Amanos Dağları, Bolkar ve Aladağlar, Sandras Dağı, Bey Dağları, Uludağ, Kazdağı, Munzur Dağları gibi bölgelerden endemik canlılarımızı genetik kaynak olarak ülkelerine kaçırıyor. Hemen hemen her gruptan canlıya yönelik biyokaçakçılığa rastlıyoruz. Hayvanlar içerisinde özellikle zehirli yılanlar ve böcekler çok fazla karşılaştığımız türler arasında yer alıyor. Engerek türleri, tıbbi amaçlı, zehirlerinden yararlanmak üzere İsviçre gibi tıp alanında çok ileri düzeyde çalışmalar yapan ülkelerin vatandaşları tarafından kaçırılıyor. Kelebekler, koleksiyon amaçlı, diğer böceklerden de örümcekler, hamam böcekleri yeni nesil antibiyotiklerin geliştirilmesinde kullanılıyor."

Böcekleri ağırlıklı olarak Rusya ve Doğu Bloku bazı ülkelerin vatandaşlarının kaçırdığını ileri süren Kılınçarslan, "Hollanda'nın özellikle soğanlı bitkilerimizin üzerinde çalışmaları var. Japonya gibi genetik çalışmaları yapan ülkeler, buğdayın yabani akrabalarından ülkelerine götürüyor" dedi.

Birçok ülkede bir tek biyocoğrafik bölgeye rastlanmasına rağmen Türkiye'de üç biyocoğrafik bölge olduğunu vurgulayan Kılınçarslan, Türkiye'nin bu ekosistem çeşitliliğiyle neredeyse Avrupa kıtasına eş değer sayıda bitki ve hayvan türüne sahip olduğunu söyledi.

 

- Ekonomik kaybın önüne geçilmeye çalışılıyor

Kılınçarslan, biyokaçakçılıkla mücadelede ekonomik kaybın önüne geçmeye çalıştıklarını belirterek, "Hükümranlığımız altında olan kaynaklara izinsiz bir şekilde erişim sağlanması sonucunda bu kaynaklar birtakım ekonomik değerlere dönüştürülüyor. Özellikle biyoteknolojinin gelişmesiyle patentli birtakım ürünler elde edilmiş olunuyor. O kaynak üzerinden bir patent hakkı elde edildiğinde artık siz bu kaynak üzerindeki hükümranlık haklarınızı kaybetmiş oluyorsunuz. O nedenle biyokaçakçılıkla mücadelenin en önemli boyutu ekonomik kaybı önlemek" diye konuştu.

Dünyada giderek büyüyen bir biyoteknoloji pazarı olduğunu belirten Kılınçarslan, ülkenin kaynaklarına sahip çıkmaya çalıştıklarını söyledi.

 

- İhbarlar çok önemli

Biyokaçakçılıkla mücadelede vatandaşların duyarlılığını ve ihbarları çok önemsediklerini dile getiren Kılınçarslan, arazide her gördükleri kişiye müdahale edemediklerini, yakalamaların büyük çoğunluğunun ihbarlar sonucu olduğunu ifade etti.

Kaçakçılık yapanların, önceden, topladıkları canlıları ülke dışına çıkarabilmek için gizli bölmeli arazi araçlarıyla Türkiye'ye geldiğini anlatan Kılınçarslan, "Araç takip sistemleri sayesinde yakalandıkları için artık Türkiye'ye gelip araç kiralıyorlar. Özellikle böceklerin toplanıp kaçırılması çok kolay oluyor. Şeker kaplarına bile konulabiliyor. O nedenle, burada vatandaşlarımızın duyarlılığı ve hassasiyeti ön plana çıkıyor. Karşılaştıkları böyle bir durumda ihbar etmeleri durumunda bu kişilere arazide veya gümrükte müdahale edilebiliyor" şeklinde konuştu.

Hüsniye Kılınçarslan'ın konuşmasının ardından çalıştaya ara verildi.