Bitlis’in Tatvan İlçe Esnaf ve Sanatkarlar Odası (ESO) Başkanı Emrullah Tekin, oda olarak bir süre önce israfın önüne geçmek amacıyla girişimde bulundukları “düğün yemekleri” ile ilgili açıklamada bulundu.
Yaptığı yazılı açıklamada, oda olarak düğün yemekleri ile ilgi girişimlerinin bazı kesimler tarafından çarpıtıldığına dikkat çeken Emrullah Tekin, amaçlarının bir sünnet olarak düğün yemeklerini kaldırmak değil, gösteriş ve israfın önüne geçmek olduğunu ifade etti. Konunun çarpıtılmasına tepki gösteren Tekin, “Bilindiği üzere bir süredir odamızın öncülüğünde başlatmış olduğumuz israfa ve zaten birçok açıdan ekonomik sıkıntı çeken toplumumuzun önemli bir kesimi için ciddi bir külfete dönüşen düğün yemeklerinin kaldırılması ile ilgili çabamızın konuyu anlamayan kimi şahısların konuyu çarpıtma veyahut ciddiyetinden soyutlamaya yönelik bilinçli-bilinçsiz çabalarına karşın adı geçen eylemimizin gerekçelerini saygıdeğer kamuoyuna aşağıdaki gibi açıklama gereğini hissetmekteyiz. Esnaf ve Sanatkarlar Odası olarak aynı zamanda bir sivil toplum kuruluşu olmanın bilinci ve sorumluluğuyla hareket etmek ve toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmak zorundayız. Bu bağlamda bir külfet, israf ve dolayısıyla bir sorun haline geldiği, toplumun büyük bir kesimi tarafından kabul edilen düğün yemekleri, bazen mahalle baskısından kurtulmak için ve bazen de bir gösteriş amacıyla verilen bir yemek olan kavurma yeme seramonisine, özellikle bu konudan muzdarip olan gençler adına karşı çıkıyor ve hatta birçok merasimde bu seramoniyi protesto ediyoruz. Bu vesileyle son zamanlarda katıldığımız bir kaç düğünde kavurma yemeyerek tavrımızı sergilemiş bulunmaktayız. Özellikle bizi bu konuda böyle bir karar almaya iten şey, birçok esnafımızın sıkıntı içinde olmasına rağmen ailesinden evlenen bireylerin düğünlerini yaptırmak üzere kredi talep etmeleri, faizli para çekip düğün külfetinden kurtulmak için yeni bir külfetin altına girmek istemeleridir. Oysa ki ya mahalle baskısından yahut da başka bir gerekçeyle böyle bir külfete sürüklenmeleri kabul edilebilir bir şey değildir. Zira bu durum bu haliyle ne gelenek göreneklerimiz tarafından ve ne de dinimiz tarafından hoş karşılanan bir şey değildir. Evlenenlere yardım etmek esas iken onları yeni bir külfetin içine itmemiz de buna seyirci kalmamız da doğru bir davranış olamaz. Hiç bir insani değer bunu meşru bir durum olarak nitelendiremez. Özellikle ezbere dayalı bilginin, alışkanlığa dayalı davranışın ve dini ve insani söylem ve pratikleri maksat ve nihai hedef açısından değil de kurumsal din algısının klişe verilerinin tasallutunda kalarak ele alan bir takım zevatın bizim bu eylemimizi ‘sünnete karşıtlık’ ya da dini verileri bilmemek yani ‘cehaletle’ bizi itham etmeleri bizi ziyadesiyle huzursuz etmiş, iyi niyet ve maksat ile dillendirdiğimiz realiteyi savunma konusunda motivasyonumuzu düşürmüştür. Hal bu ki bizler işin ilmi boyutuyla konuya liyakatleriyle vakıf olan hocalarımızdan eylemimizi fikri açıdan finanse etmiş, zatıalilerinden fazlasıyla destek görmüş bulunmaktayız. Konunun ya tüm boyutlarıyla bilinmemesi yahut da bir art niyet sonucu çarpıtıldığına ilişkin kanaatimiz net olmasına rağmen yine de lüzumuna binaen beyan ederiz ki bizler beyan ve tavrımızla sünneti seniyede ifadesini bulan ‘velime’ye değil, kavurma seramonisine karşı çıkıyoruz. Böylece bizler esasında sünnete mugayır değil, muvafık davranmış oluyoruz. Çünkü velime, düğün sahiplerinin düğünlerine iştirak edenlere sundukları bir ikram olup düğün sahiplerinin sevinçlerini paylaşmak, hatta katlamak adına gerçekleşen ve bu haliyle de Peygamberimiz tarafından tavsiye edilmiş, desteklenmiş hatta salık verilmiştir. Ancak bu ikram düğün sahiplerinin sıkıntısını katlayan bir şekle dönüşürse, dinin maksat ve ruhuna aykırı bir hal almış olur ki bizler bu boyutuyla karşı çıkıyor, işin velimenin ruhuna aykırı bir hal aldığından bahşediyor iken kimileri bir terane tutturup ‘Peygamber’imiz (sav) velime vermiştir, siz nasıl karşı çıkarsınız’ diyerek işi kendi mecrasından uzaklaştırmaktadırlar. Peygamber’imiz ve sahabe hayatına baktığımızda velime, kişiyi zora sokmayan, imkanını zorlamayan cinsinden bir ikram olup evliliği duyurma amacını gütmektedir. Üstelik de İslamiyet öncesi Arap toplumunda ve diğer toplumların yaşamında yer alan bir toplumsal gelenek olup bir kısım ulemaya göre müstehap bir davranış iken bazı ulemaya göre de sünneti müekkededir. İster gelenek olması boyutuyla müstehap ister bazı ulemanın görüşüyle de sünneti müekkede olsun maksadından uzaklaşmış, bir israf, külfet ve gösteriş unsuruna dönüşmüş bu adetin terk edilmesi bizce dinin ruhuna daha uygun olanıdır. Bu haliyle terk edilip düğün sahiplerini zora sokmayan cinsten ikramlarla düğünlerin yapılmasını öneriyoruz. Çünkü Allah bizlere zorluk dilemez. Dinimizce israf haramdır. Zenginin çağrılıp fakirin unutulduğu bir davet Peygamberimizce tan edilmiştir. Halihazırda adeta yukarıda yer alan dini verilerle çelişir bir vaziyet almıştır. Özcesi bizce düğün yemekleri bu haliyle meşruiyetini yitirmiş ve bir külfet olmanın ötesinde bir anlam taşımamaktadır. Elbette ki motivasyonumuz ve dirayetimiz şişirme kisve ve nam taşıyıcılarınca da zedelenmeyecektir. Bizim ortaya koyduğumuz bu tavrımızı sürdürme kararlılığımız kendi yakınlarımızın düğün merasimlerinde de sergilenecek olup bu konuda geri adım atma niyetinde olmadığımızı saygı değer kamuoyuna saygıyla duyururuz” diye konuştu.