Hayatta kalabilmek için bilgiye sahip olmak zorunda kalması, insanda öğrenme ihtiyacı oluşturdu. İnsan bilmediğini öğrendi, kalemle yazmayı, eşyaların isimlerini, gecenin ve gündüzün birbiri ardına gelişini…

Aletler kullandık, taştan, demirden makineler yaptık ve hiç durmaksızın iş yapabilme yeteneğini yükledik onlara. Akıllı makineler, insansı bir karar alma mekanizmasına sahipler ve en yüksek doğruluk oranıyla çalışmaya kurulmuşlar.

Asıl soru yapak zekaya sahip robotların meydana getirdiği eserin sahibinin kim olduğudur. Örneğin; resim çizen bir robotun çizdiği tablonun telif hakkı yani mülkiyet hakkı kime ait olacaktır? Robota mı? Yoksa robotu meydana getiren insana mı? Çizilen tablonun ressamı insan mı? Robot mu? Yoksa başka birisi mi?

Oturduğumuz binalar, kullandığımız aletler, bindiğimiz arabalar, cep telefonları, bilgisayarlar hesap makineleri, gözümüzün alabildiği her şey O’nun eseridir. Her ne kadar görünüşte insan yapmış olsa da, yapan ve yaptıran O’dur.

Aklın bir sahibi, eserin bir mimarı, tablonun bir ressamı, bu dünyanın bir yaratıcısı var ve her şey O’na işaret ediyor.

Uyandık ve güne başladık, dokunduğumuz duvar, traş makinesi, diş fırçası, asansör, tekerlek, yollar, binalar, köprüler, elektrik, hava ve su… Her şey O’nun eseri... Benzini yaratan Allah’ın bir yığın metalden ibaret otomobili insana yaptırması akıl almayacak bir durum değil.

Madem her şey O’nun eseriyse, kurulan dünya sahnesinde seçimlerinden sorumlu tutulacak bir varlıktır insan. tercihlerimizden başka bir şey kalmıyor bize. Yaptıklarınla çok da övünme, senin olmayabilir hayatının tamamı. Sen seçimlerine dikkat et ve iradene sahip çık.

Nasıl ki bir robotun sahibi, hangi şartlarda hangi davranışı sergileyeceğini biliyorsa o makinenin, insanı yaratan da elbette bilir ne yapacağını, hangi kararları alacağını hangi durumlara düşeceğini, kaderini. Bu O’nun için çok kolay bir bilgidir. Bedenimizi ve ruhumuzu yaratıp içerisine farklı farklı insan karakterlerini yükleyen de O’dur.

Kimdir bu robotun sahibi? Bu zeka kime ait? Nerden öğrenmiş bilmediklerini? Gecenin gündüzün birbiri ardına gelişini, bu şaşmaz doğruları ve kusursuz hesaplamaları…