Geçen gün kendi kendime şunları düşündüm. “Çocukluğumuzda kullandığımız binlerce kelimeyi unutmuşuz.” Ya da"çocukluğumuzdan sonra binlerce yeni kelime öğrendiğimiz için bazı kelimeleri unutmak zorunda kalmışız.”

Evet, ben net olarak ifade ediyorum ki, bazı kelimeleri 17 yaşından sonra öğrendim. Ya da bazı kelimeleri 17 yaşından sonra unuttum. 17 yaş, Pazarcık’tan Ankara'ya, yani Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne okumaya geldiğim yaştır. Geliş o geliş ve o günden sonra Ankara’da kaldım. Ankara’da o tarihten sonra öğrendim bazı kelimeleri ve onları öğrendiğim için unuttum çocukluğumda Pazarcık’ta kullandığım kelimeleri.

Bu hususta geçen gün sosyal medya hesabımda şunları yazmıştım:

"Simit" kelimesini öğrenip " Kahke" kelimesini unuttum."Akran" kelimesini öğrenip "Taydaş" kelimesini unuttum. "Çarşaf" kelimesini öğrenip "İzar" kelimesini unuttum. "Kepenk" kelimesini öğrenip "Daraba" kelimesini unuttum. "Pilav" kelimesini öğrenip "Aş" kelimesini unuttum. "Fermuar" kelimesini öğrenip "Cırcır" kelimesini unuttum. "Susam" kelimesini öğrenip "Küncü" kelimesini unuttum. "Sucuk" kelimesini öğrenip "İrişkit" kelimesini unuttum. "Takunya" kelimesini öğrenip "Hapap" kelimesini unuttum. "Sivrisinek" kelimesini öğrenip "Üvez" kelimesini unuttum. "Kuytu" kelimesini öğrenip "Dulda" kelimesini unuttum. "Avurt" kelimesini öğrenip "Duluk" kelimesini unuttum.

Daha bunun gibi çocukluğumda kullandığım nice kelimeyi unuttum. Aslında o kelimeler benim özümdü. Aslında o kelimeler benim çocukluğumdu.”

Bu paylaşımdan dolayı oldukça çok teşekkür aldım. Anladım ki, herkes aynı benim gibi. Onlar da çocukluğunda haşir-neşir oldukları binlerce kelimeyi unutmuşlar.

İnsanlar neden çocukluğunda kullandıkları kelimeleri unutur?

Bu sorunun üç cevabı var. 1- İnsanlar konuşmadıkları ve kullanmadıkları kelimeleri zamanla unuturlar. 2- İnsanlar çocukluğunda kullandıkları kelimenin yerine başka bir kelimeyi kullandıkları için de unuturlar. 3- Başka bir diyara göç ettiği için (yeni diyarda kullanılan kelimeler de farklı olduğu için) insan çocukluğunda kullandığı kelimeleri unutabilir. Neticede bu üç cevap da aynı kapıya çıkar. Üçünde de aynı hakikat açığa çıkar. O hakikat şudur: “Kullanılmayan ve konuşulmayan kelimeler zamanla unutulur.”

Evet, bir kelime kullanılmaya kullanılmaya, konuşulmaya konuşulmaya unutulur ve gider.

Bir de şu soruyu sorayım. Çocukluğumuzda kullandığımız kelimeler gerçekten unutulur mu? Ya da unutulmaz da zihnimizin bir köşesinde durur mu? Bir vesile ile kullanıldığında ya da bir yerde duyulduğunda o kelime tekrar aklımıza mı gelir? Elbette burada da sorunun cevabı bellidir. Çocukluğumuzda öğrendiğimiz kelimeler unutulmaz. Zihnimizin bir köşesinde durur ve zamanı gelince açığa çıkar.

O kelime zamanı gelince açığa çıkar da, eski tabilik ve eski rahatlık olmaz. Çocukluğunda konuştuğu kelimeye karşı bir gariplik oluşur. O unutulan kelimeyi duyduğunda kulağında bir gariplik hisseder.

Halbuki eskiden yani çocukluğumuzda “sucuk” demezdik, tabi ve rahat bir şekilde “irişkit” derdik. Bunun gibi çok tabi bir şekilde, “kahke, küncü, daraba, cırcır, dulda, duluk” gibi  kelimeleri kullanırdık.

Çocukluğumun kelimeleri bunlarla bitmezdi. “Cıncık, mırrık, asvap, çaput, pırtı, cibelmek, çimmek, kirevit, caa, püssük, sıypmak, guşgana, horanta, şire, süllüm, mecik, mintan, bıldır, ferik, bibi, tuman, fistan, ayaz, borani, çulluk, mıh, kömbe, süyük, şeş, şapta ve bunun gibi binlercesini” çocukluğumuzda kullanırdık. Haydi bakalım bu son yazdıklarımın manasını aramızda bilen var mı? Benim yaşımdakiler biliyordur da gençlerimizin bu kelimelerin bir kısmını bildiğini sanmıyorum. Benim memleketimde dahi artık bu kelimeler kullanılmıyor. Ya da çok az kullanılıyor. Ve kullanılmayan kelimeler unutulup gidiyor. Maalesef.

Şimdi yukarıda en son yazdığım çocukluğumun kelimelerini buraya bir kez manaları ile birlikte yazıyorum. Evet, sanki yabancı kelime gibi karşılarına manalarını yazmak garip olsa da yazmak zorundayım: “Cıncık:cam, mırrık:çok yapışkan çamur, asvap:kıyafet, çaput:bez, pırtı:elbise, cibelmek:şımarmak, çimmek:yıkanmak, kirevit:sedir, caa:banyo, püssük:kedi, sıypmak:kaymak, guşgana:tencere, horanta:ev halkı, şire:tatlı, süllüm:merdiven, mecik:oğlak, mintan:gömlek, bıldır:geçen yıl, ferik:civcivlikten yeni çıkmış tavuk yavrusu, bibi:hala, tuman:kilot, fistan:kadın giysisi, ayaz:teras, borani:pancarlı yoğurt yemeği, çulluk:hindi, mıh:çivi, kömbe:çörek, süyük:saçak, şeş:tülbent, şapta:ince ve uzun ağaç.”

Evet, netice itibariyle şu noktaya geliyoruz: “Konuşulmayan ve kullanılmayan kelimeler unutulur. Unutulan kelimeler nostalji olsun ya da anılar canlansın diye konuşulduğunda garipsenir. Çünkü o kelimenin toplumun genelinde bir anlamı kalmamıştır. Anlamı kalmayan o kelimeleri zorlamayla konuşmak başkaları tarafından garipsenir. Başkaları tarafından garipsense de insan çocukluğunun kelimelerini özlüyor. Ben de özledim.”

Vardığımız bir başka nokta da şudur: “Bir kelime başka bir kelimenin yerine kullanılmaya başlandığında er geç diğeri unutulur ve zihnin bir köşesine atılır. Zihnin o köşesinde hatırlandıkça çocukluk anıları meydana çıkar ve insanda hoşluk bırakır. Çünkü çocukluk anılarını hatırlamak hoş bir şeydir. Biz de bu yazıyla hoş bir şey yaptık ve birçok insanımızı çocukluğuna götürdük.”

Herkese çocukluğundaki gibi güzel ve mutlu günler diliyorum. Ve çocukluğundaki kelimeler ile tekrar buluşmasını tavsiye ediyorum.