Denizli’nin Pamukkale ilçesinde ahşap süsleme sanatı kursuna giden kadınlar, atıl ahşapları elleriyle işleyerek sanata dönüştürüyor.
Denizli’nin Pamukkale Halk Eğitimi Merkezi’nde ahşap süsleme sanatı kursuna giden kadınlar, atıl ahşapları değerlendirerek, abajur, su kabağından lambalar, ahşap sehpa ve çeşitli süs malzemesine dönüştürüyor. Haftada iki gün kursa giden kadınlar, kullanılmayan ahşaplar üzerinde çeşitli boyamalar yaparak, onları birer sanat parçası haline getiriyor. Haftada iki gün verilen kursta emekli kadınlar ve kız öğrenciler ağırlıklı olsa da iki erkek kursiyer de bulunuyor. 15 kişinin eğitim gördüğü kursta fotoğraf çerçeveleri, musluklar, avizeler, duvar panoları, ayna, su kabakları gibi kullanılmayan ahşaptan sanata dönüştürülmüş birçok ürün var. Kadınlar atıl durumda olan ağaç köklerini önce vernikleyerek kullanılabilecek hale getirdikten sonra ipler ve süslemelerle el sanatı ürünü haline getiriyor. Kursiyerler, ürünlerini Mayıs ayında bir sergi ile halkın tanıtımına sunacak.
Ahşap süsleme sanatının kendisine çok keyif verdiğini belirten 22 yaşındaki Pamukkale Üniversitesi Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu 2. sınıf öğrencisi Gülser Bozdağ, bu sanata küçüklükten beri meraklı olduğunu kaydetti. Kursta olmaktan son derece mutlu olduğunu ifade eden Bozdağ, “Burada olmak keyifli, zaten üniversite okuduğum için bu alanda bu tür şeyler yapıyorum. Okuldan arta kalan zamanlarda burada güzel işler çıkartıyoruz. Handan hoca bize yardımcı oluyor. Okul için de yararlı, bunları yapmak zevkli bir şey. Bunları herkes yapabilir. Önemli olan bakış açınızı nasıl yansıttığınız, nasıl güzel işler çıkarttığınız. Bu konularda çok talep oluyor. Ahşap otantik bir sanattır, onu ne kadar iyi değerlendirirsek, elimizde bulunan her malzemeden güzel işler çıkartılabilir. Biz zaten atıl durumda olan ahşapları değerlendirmek için buradayız. Herkesin elinde her şeyi daha güzel değerlendirmesi için, burada sadece atıl ahşapları değil, kullanılmayan eşyaları da yenilemek için buradayız. En büyük keyif benim için ahşap ile ilgilenmek. Haftada iki gün dersten arta kalan zamanlarda buradayım. Ben abajur konusunda daha iyiyim” dedi.
52 yaşındaki Kurs Hocası Handan San, “Gezmeyi seviyorum, değişik yerlere gittikçe gördüğüm hücreleri topladım. Dallar, taşlar, kökler, aklımıza ne geldiyse, pazara gittim mısır kabuklarını topladım, dağlara gittik, kozalaklar topladık, ağaç kabuklarını topladık. O şekilde onları biriktiriyorduk ama bir atölyem olmadığı için onları ürün haline getiremiyorduk. Sonra aklıma geldi ben bir öğretmenim, o zaman haydi bir ahşap kursu açalım. Tamamen tesadüf, ondan sonra yavaş yavaş başladık kursumuza, evdeki tüm malzemelerimizi buraya taşıdık. Yavaş yavaş çok güzel ürünler ortaya çıkmaya başladı” ifadelerini kullandı.
Kursiyerlerin çok hevesli olduğunu, bundan dolayı çok güzel eserler ortaya çıkardıklarını belirten San, “Herkesten çok iyi fikirler çıkıyor. Sadece kendi yaptıkları için değil, hepimizden diğer arkadaşlarının yaptıkları ürünler için de çok güzel fikirler çıkıyor. Ortaklaşa karar vererek ürünlerimizi meydana çıkarıyoruz. Hafta iki gün kurs var, tüm kursiyerler çok hevesli geliyor. Pazartesi ve Salı günleri saat 08.30 ila 15.30 arası normal süre ama biz 17.00’den önce çıkamıyoruz. Çünkü vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz. İnsanlar burada kurs olduğunu bilmiyor, showroom gibi görünüyor. Ama ürünlere bakmak için gelen meraklı insanlar burada kurs olduğunu da fark ediyorlar. İlgileri varsa onlar da gelip kursa katılıyorlar, zamanla duyuldukça daha da çok ilgi artacak” şeklinde konuştu.
Doğayı sevdiği için buraya katıldığını söyleyen emekli bankacı 60 yaşındaki Müjdat San, eskiden beri doğadaki şekilli taşları, ağaç parçalarını topladığını belirtti. Biriktirdiği taşları akvaryumunda sakladığını anlatan San, ancak kursa başlamakla tüm malzemelerini buraya getirerek başka şekilde değerlendirdiğini ifade etti. Kurs hocasının eşi olduğunu belirten San, “Eşimle birlikte gelip kursa katılıyorum, hoşumuza gidiyor. Haftada iki gün buraya gelip gidiyoruz. Arkadaşlarımın da hoşuna gidiyor, yapılan işleri görünce hoşlarına gidiyor. Bunlara meraklı olduğumuzu bilen kişiler var, yapılan güzel eserleri görünce takdir ediyorlar. Doğanın eskittiği, dışarıda kalmış, yağmurda kalmış malzemeler daha çok hoşumuza gidiyor” şeklinde konuştu.