Türkiye’de tutuklu Hidayet Karaca ve 62 polisin mahkeme tarafından tahliye edilmelerine rağmen serbest bırakılmamasına tepkiler gelmeye devam ediyor. ABD’nin önemli sivil toplum örgütlerinden Texas Sivil Hakları Projesi (TCRP) Direktörü James C. Harrington, son yaşanan hukuk skandalı için "Türkiye’nin başına gelen bu son hadise belki de yakın dönemin en büyük anayasal krizidir.” dedi. Harrington, son zamanlarda hukukta yaşananların 'diktatörlüğe doğru bir yol' olduğuna dikkat çekti.

Savcı için “mahkeme kararına katılmayabilirsiniz ama uymak zorundasınız” diyen TCRP Direktörü Harrington, “Çünkü savcılar yargıcın kararını dinlemeyebilir dediğiniz zaman, yargıçları bir noter memuru durumuna düşürmüş olursunuz. Bu da hukukun üstünlüğü ilkesini yıkar. Türkiye’nin başından geçen bu olaylar çok bir büyük talihsizliktir.” diye konuştu.

"Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kontrolündeki HSYK’nın yargıç ve savcılara ya bizim istediğimizi yaparsın veya bedel ödersin" şeklinde açık bir mesaj verdiğini belirten Harrington, "Türkiye'nin geleceği karartılıyor." dedi.

Türkiye’deki hukuki gelişmeleri yakından takip eden Harrington, özellikle 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonundan sonra hukuk sürecinin normal bir şekilde devam etmesinin sağlanması yerine, yolsuzluk dosyalarının ilerlemesine mani olunduğunu belirtti.

"NIXON, BAŞKAN OLDUĞU İÇİN YARGILANMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORDU"

Cumhurbaşkanı aleyhine hiçbir adım atılmaması için yargının tamamen kontrol edilmeye çalışıldığını belirten Texas Üniversitesi Hukuk Profesörü, "Hukukun üstünlüğüne inanıyorsanız, kimse hukukun üstünde olmamalı. Biz ABD’de hakkında yolsuzluk iddiası olan Başkan Richard Nixon’u yargıladık ve kendisi istifa etmek zorunda kaldı. Nixon, başkan olduğu için yargılanmayacağını düşünüyordu ama öyle olmadı. Hakim ona, 'hiç kimse hukukun üstünde değildir' dedi. Demokratik sistemlerde böyle olması gerekiyor. Erdoğan’ın ilerlediği şekilde olmaz. Eğer bir kişi kendisini hukukun üstünde görüyorsa, bunun neticesi yolsuzluğun artması ve diktatörlüğe bir gidiş olur. Türkiye de bu yolda gidiyor. Şu anda bunu büyük bir Anayasal kriz olarak görüyorum." diye konuştu.

HALK TAM DA YARGIYA GÜVEN KAZANMAK ÜZEREYKEN...

Türkiye’de yargı sisteminin hiçbir zaman iyi işlemediği ve her zaman devletin veya resmi ideolojinin koruyucusu gibi konumlandığına dikkat çeken Amerikalı hukukçu, 2000’li yıllarda Avrupa Birliği (AB) standartlarına doğru bir yönelme olduğunu hatırlattı. Hükümetin o zamanlar bağımsız ve tarafısız bir yargı söylemiyle AB ile işbirliğe gittiğine işaret ederek “Türkiye’de son 8 senede yetişen yargı mensuplarına, özellikle de genç olanlarına gıpta ile bakıyordum. Fakat şimdilerde yargının yeniden devletin koruyucusu rolüne döndüğünü üzüntü ile izliyorum. Halk tam bir yargıya güven kazanmak üzereyken bu gibi olayların dramatik bir şekilde olması neredeyse bütün bunları unutun dedirtiyor.” dedi.

ERDOĞAN TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYOR

Son 6 ayda yargıda cesaretli bir şekilde hukukun yanında olduğunu gösterenlerin, tehdit aldığı ve en azından bürokratik sürgüne maruz kaldıklarını vurgulayan sivil toplum temsilcisi, “Erdoğan kontrolündeki HSYK’nın yargıç ve savcılara verdiği mesaj çok açık, ya bizim istediğimizi yaparsın ya da bedel ödersin. Hükümet, yargının kararlarını beğenmeyip eleştirebilir. Ama bu sistemi bozmak için bir mazeret değil. Şu anda olanlar tam olarak bu. Erdoğan, sistemi sevmiyorum diyor ve hemen sistemi bozuyor. Hukuk sistemi çökmek üzere bu da Türkiye’nin geleceğini karartıyor. Türkiye’nin geleceğini hiç dikkate almıyor.” diye konuştu.