Sofya Milli Kütüphanesi’nin Şarkiyat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Stoyanka Kenderova, Osmanlı dönemi Tuna Vilayeti’nde fakir ve muhacirler (gureba ve muhacirin) için inşa edilen hastaneleri, "Tuna Vilayeti’nde Fakirler ve Muhacirler için Hastaneler" adıyla kitaplaştırdı. 19. yüzyılın ortalarında kurulan vilayetin sınırlarında 8 hastane olduğunu aktaran Kenderova, kitabında Dobriç, Vidin ve Tulça’daki bu hastanelerde yer alan günlük ve aylık istatistiğe ağırlık veriyor.

Cihan Haber Ajansı'na konuşan Kenderova, Gureba Hastaneleri'nin Osmanlı'da daha önce kurulduğunu, fakat muhacirin kelimesinin Kırım’dan gelen Tatar ve Çerkez gibi muhacirler için eklendiğini dile getirdi. Kenderova, "Osmanlı'nın 19 yüzyılda Kırım ve Kavkazlar'da yürüttüğü savaşlardan sonra Anadolu 'ya ve Bulgaristan topraklarına binlerce muhacir akın etmiş. Yaptığım araştırmada, Osmanlı'da Gureba Hastaneleri'nin önceden de olduğunu, fakat bu göç sonucu Tuna vilayetine yerleşen ve tıbbi yardıma muhtaç göçmenler için 'muhacirin' ilavesi yapıldığını gördüm. İlginç olan bu son ifade sadece Tuna vilayetindeki hastanelerde var. Diğer Osmanlı hastanelerinde sadece 'Gureba Hastanesi' ibaresine rastlamak mümkün." diye konuştu.

HARDAL, KETEN TOHUMU, CEHENNEM TAŞI, NİŞADIR, LAVANTA VE BALIK YAĞI

Takip edilen günlük ve aylık hastane istatistiğinden çok şey çıkarabileceğini söyleyen Kenderova, "Her bir hasta için diyetine göre yemek veriliyormuş. Evrakların arka tarafında yazılarda hastane için alınan ek ürünler kaydediliyor. Aralarında hardal, keten tohumu, lavanta yağı, balık yağı, cehennem taşı, nişadır gibi ilaç olarak kullanlan maddeler yer alıyor. Dikkatimi çekenler arasında ise üzüm ve şeker kullanımı oldu. Muhtemel bu vücudu güçlendirmek için glikoz olarak kullanıyorlardı." dedi.

Osmanlı hastanelerinde tıp personelinin tayin prosedürüne değinen Kenderova, bir hekimin göreve atanması için verilen referansta özel seçilmiş ifadeler kullanıldığını, bu ifadelerin klişe kelimeler gibi kabul edilmesinin yanlış olduğunu ve seçilen ifadelerin ciddi olarak algılanması gerektiğini söyledi.

Kenderova, 17’nci ve 18’inci yüzyılda Sultan Hasteneleri için de ayrı bir araştırma yaptığını ve yakında bunu bir kitapta makale olarak yayınlayacağını belirtti.