Hapi Cevdet Yıldız'ın yazısını yorumsuz olarak yayınlıyoruz:

Cherkessia.net/Moderasyon tarafından bildirildiğine göre, Rusya'da Kabardey-Balkar Cumhuriyeti başkenti Nalçik'teki DÇB (Dünya Çerkes Birliği) bürosunda Rusya iktidarı yanlısı bir grup  bir araya gelmiş. Bu kişiler arasında DÇB Başkanı Havti Sohrokov, Ürdün'den Karden Samir, Suriye'den Ekrem İshak, Türkiye'den Kaffed Başkanı Yaşar Aslankaya, Moskova'dan Abaza ihtiyarı Yuriy Agırba vb de  bulunuyormuş.

Bilindiği gibi, DÇB, Çerkes halkının çıkarlarını uluslararası platformlarda savunmak üzere 1990'larda kurulmuştu. 1990'lar Rusya'da özgürlüklerin yükseldiği bir dönemdi. Ardından baskı dönemi  geldi. Buna koşut olarak yerel Kabardey yönetimi de Moskova'nın güdümünde DÇB'yi ele geçirdi. Şimdi besleme bir örgüt niteliğinde. Bunda KAFFED'in de katkısı, günahı  var tabii. Bir sivil toplum örgütünün veya uluslararası bir derneğin  ulus yararına bir işlevinin olması, toplumsal muhalefet görevini yerine getirmesi için, o örgütün siyasal iktidarlardan bağımsız olması gerekir. İpler başkasının, siyasal iktidarın veya vesayet makamının elindeyse o örgütten ulusa hayır gelmez. Örneğin, Filistin, Yahudi ve Kürt örgütleri kimseye bağlı değildirler. 

DÇB, bildiğim kadarıyla bu özelliğini, yani bağımsız olma niteliğini (kimliğini) çoktan beri yitirmiş  bir örgüt. Buna 2006'da İstanbul'da yapılan DÇB Genel Kurul Toplantısı sırasında da tanık olmuştum. Görünen köy kılavuz istemiyordu. İstanbul'da kalabalık bir delegasyon toplanmıştı ama Rusya'ya övgü dışında ağızlardan tek sözcük çıkmıyor gibiydi. Dahası bir delege, “Çerkeslerin Rusya'ya ebedi bağlı  kalmayı istedikleri yönünde bir karar alalım” diye bir önerge vermiş ve okunmuştu. Kabardeyli tarihçi Hasan Duman'ın bu önerisine sadece Türkiyeli bir Abaza delegeden  itiraz gelmiş, “Kendimizi  geleceğe yönelik bir ipotek altına almayalım, böylesine bir taahhütte bulunmak doğru olmaz” demiş,  önerge geçiştilmişti.

O yıl, 2006 yılında Adıge Cumhuriyeti lağvedilmek, toprakları Krasnodar Kray topraklarına eklenmek isteniyor, bazı Rus çevreleri tarafından ciddi bir kampanya yürütülüyor, Adıgey Devlet Başkanı Åœevmen Hazret cumhuriyeti kurtarmak için çırpınıyor, adeta ecel terleri döküyordu. Ayrıca cumhuriyetlerde zaten seçimlik bir ders olan  Adıgece ilkokullarda 3, ortaokullarda 2, liselerde de haftada 1  ders saatine düşürülmüş, eğitim dili tamamen  Rusça  yapılmıştı. Öğretmen artık seçmeli Adıgece dersini bile sınıfta Rusça olarak anlatacak ve öğrenciyle Rusça konuşacaktı. Doğrudan Adıgeceyi kullanmak sona ermiş, anadili iğdiş edilmişti. Böylesine durumlar hazretlerin umurunda bile değildi. Boş sözler, Rusya'ya, Putin'e övgüler yağdırılıyordu.

Putin'in uygulamalarının doğru, objektif değerlendirilmesi ayrı, dalkavukluk ayrıydı.

Durumu Maykop'tan gelen tanıdık delegelerden Huade Adnan ile görüşmüştüm, DÇB Kongresine katılan bu kişilerin bağımsız değil, devlet memurları görünümünde olduklarını ve bu güruhtan  bir hayır gelemeyeceğini söylemiştim. Huade Adnan da hak vermişti bana. Kongrede tanıdık MeşfeÅ¡u Necdet Hatam da vardı. Ancak Necdet Hatam DÇB Başkan yardımcılığı yapmış olan, DÇB politikalarını savunan biriydi. Onunla görüşmenin bir getirisi olamayacağını düşünerek konuyu açmaktan vazgeçmiştim.

Zaman bizi haklı çıkardı. Aradan geçen 8 yıl boyunca havanda su dövüldü, bu arada Adıge ulusu çok şeyini yitirdi. Sorarsanız DÇB ve KAFFED Amman ve Ankara'da Rus Dışişleri Bakanlığı desteğinde  birer dil konferansı  düzenlediklerini söyleyeceklerdir.  Peki , konuşmalar, konferans belgeleri ne oldu, yayınlandı mı? Kimin haberi olmuş? Bilemiyorum.

“Körler sağırlar birbirini ağırlar””¦Sonuç böyle olmalı.

Sohrokov ne diyor?..

“Adıgeler/ Çerkesler 3. ülkelerin oyunlarına gelmeyeceklerdir” diyor Sayın  Havti Sohrokov, Ukrayna Parlamentosu'na sunulan ve Ukrayna  Radikal Parti Başkanı Oleg Lyaşko'nun desteklediği söylenen Çerkes Soykırımını Gürcistan'dan sonra Ukrayna'nın da tanıması girişimini kastederek. “Çerkesler sorunlarını Rusya hukuku çerçevesinde çözecekler” diyor. Biz de diyoruz, bu gidişle çok bekleriz. Godo'yu bekler gibi.

Rus bir lokmacık Adıgey'i  yutmaya kalkışmıştı, kıyıda serçe boyutundaki Şapsığ'ı bile yutmakta bir arlanma görmedi (1945), neyi çözecekmiş...

Üçüncü ülkeler de kimler ola? Rusya ve Çerkesler dışı ülkeler. Peki, Adıgelere destek çıkan bir üçüncü ülke var mıymış? Keşke olsa. Gürcistan mı? Gürcistan'ınki bir jest, manevi bir destek. Çerkes soykırımını tanıma, bir anıt, Soykırım Anıtı dikme ve bir kültür merkezi açma. O kadarına bile bin teşekkür.

Kral [Ürdün], Esad [Suriye] ve Erdoğan [Türkiye] o kadarını bile yapmamış. Sadece Çerkesleri kullanmışlar.

Şimdi sırada Ukrayna var. Rus Kırım'ı yuttu, Ukrayna'nın doğusuna milis adı altında komandolar, ağır silâhlar gönderiyor, müdahalede bulunuyor, o ağır silâhlarla ve eğitimli askerlerle uçak ve helikopter düşürüyor, zırhlı araçları bile imha edebiliyorlar. Rus her yerdeki kendi azınlıklarını kullanmak istiyor. Çevre ülkeler kaygı içinde. Karınca istilâlarını anımsatan bir korku filmi yaşanıyor gibi.

Bunu daha önce Adolf Hitler de denemiş, önce komşu ülkelerdeki Alman azınlıklı yöreleri [Avusturya, Südetler, vb] ilhak etmiş, ardından hızını alamamış bütün bir Avrupa'yı ve Kuzey Afrika'yı istilâya kalkışmış, milyonlarca insanın ölümüne yol açmıştı. Çıkar yol değildir bu. Belâ belâyı doğurur. Ortadoğu, Asya ve Afrika karışık. Cadı kazanları kaynıyor. Avrupa Kıtası da Ukrayna'dan atlanarak karıştırılmak isteniyor.

Rus, içte Adıgeleri kendi çıkarı doğrultusunda kullanmak isterken, öte yandan Abaza ve Abhazları da el altından Adıgelere karşı kullanıyor, çok yönlü ve kurnazca bir politika, ayrılıkçılık, toprak talebi var, Abhazlar eliyle de Adıge tarihini bozma ve  yok etme girişimleri cabası...

İş o gibi noktalara getirilirse dünya karışır, örneğin, Türkiye'nin komşu ülkelerde milyonlarca kalıntı soydaşı  var, karşılık olarak Arapların da Türkiye'de etnik ve dini uzantıları var. Bunlar kışkırtılırsa kin ve nefret yayılır. İnsanlar birbirlerini yerler, boğazlarlar. Suriye, Irak, Afganistan, Nijerya, vb örnekleri ortada.

Bunları geçelim.

Kremlin politikaları yanlıları şöyle diyorlarmış: “Çerkes Toplumsalı [-her ne demekse-], Kafkas Savaşlarının Çarlık Rusya'sı politikalarının bir sonucu olduğunu anlamakta ve Adığelerin tradejisinde bugünün Rusyasını suçlamamaktadır”. Yani Çerkesler, 18 ve 19.yüzyıllarda, 1864'te olmuş olaylar, Çerkes soykırımı ve Adıgelerin topraklarından sürülmeleri nedeniyle günümüz Rusyası'nın sorumlu görmüyorlarmış, sorun günümüz Rusyası'nı ilgilendirmiyormuş. Peki, Suriyeli Çerkesleri bugünkü Rusya'nın sınırdan, havaalanlarından geri çevirmelerine, Perıt Xase'nin kapatılmasına, ceza üstüne ceza yağdırılmasına ne demeli? Şimdiki Rusya sütten çıkma ak kaşık olmalı. Sorumlu olan, sadece Çarlık Rusyası imiş, bugünün Rusyası değilmiş”¦

Peki, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım'ın Rusya'ya ilhakı konusunda ne demişti?: “Kırım 1783'te Rus kanı dökülerek alındı, Kırım Rus toprağıdır”. Yıl 2014. Putin, bizim yerli işbirlikçileri yalanlıyor ve 200 küsur yıl önceki Çarlık Rusyası'nın yayılma politikasını aynen sahipleniyor ve yineliyor.

Peki, aynı  Putin, Soçi Olimpiyatları konusunda Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ne ne demişti: “Soçi'de Grekler”¦ Türkler yaşadılar. Biz Soçi'yi 1829 Edirne Antlaşması'yla Osmanlılardan aldık”. Putin, Grek'i, Rum'u, Pontus'u, Türk'ü saydı ama yerli halk Çerkes'i 'unuttu' ya da bir kalemde sildi.

Bunları söylerken Putin Çarlık Rusyası'nı savunuyor muydu yoksa suçluyor muydu? Bu konuda DÇB ve astı KAFFED'inki, tutumları kraldan fazla kralcılık olmuyor mu?..

Biraz da tarih bilgisi

“Çerkes sorunu Rusya hukuku çerçevesinde çözülecektir” demiş Sayın Sohrokov DÇB toplantısında. Anlaşılan, Rusya, Gürcistan'ın Çerkes soykırımını tanımış olmasından rahatsız, daha başka ülkelerin, örneğin Ukrayna'nın da tanıması olasılığından da huzursuz. Suçları ortaya dökülecek. "Nereden çıktı bu Çerkesya işi, ben onu yutup  bitirmiştim bile" der bir havadaydı. 

Moskova öksürse bizim işbirlikçiler nezle olurlar. Bu nedenle bizimkiler daha da huzursuz olmalılar.  

Nasıl huzursuz olmasınlar”¦                                                                            

Rus hükümeti, 1860 yılında, henüz istilâ etmeyi başaramadığı Çerkesya topraklarındaki Çerkes nüfusu toptan temizleme, Türkiye'ye sürme ve onların yerlerine Rus yerleşimcileri yerleştirme kararını aldı. Bu bir ulusun tamamına yönelik ve öncesinden alınmış olan bir yok etme kararıydı. Bir ulusun varolması için gerekli maddi ve manevi kaynakları elinden alınıyor, toprağından sürülüyordu. Buna Soykırım Kararı denir. O tarihte Çerkesler Rusya için herhangi bir tehdit ve tehlike oluşturmuyorlardı.Yani yoketme kararının hiçbir haklı ve ahlaki gerekçesi yoktu. Karara karşı Çerkesler bir ölüm kalım savaşı veriyor, yurtlarını yağmacılara ve katillere kaptırmamaya çalışıyorlardı.

Rusya İmparatorluğu, 1860 yılında alıp 1862'de yürürlüğe koyduğu ve 1864'te tamamladığı sözkonusu  karar ve askeri harekât sonucu Doğu Karadeniz'deki Çerkesya kıyı bölgelerinin tamamını, doğuda da şimdiki Maykop kentine değin uzanan Kuban yöresi toprakları tamamını Çerkes nüfusundan temizledi.  

Bu yerlerde şimdi Gagra [Abhazya'ya verildi], Soçi, Tuapse, Gelencik [ĤuÍıĵıy], Novorossiysk [á¹ emez] ve Anapa gibi Rus kıyı kentleri bulunuyor. İçte de Abinsk, Goryaçiy Kluç [Psıfabe], Apşeronsk ve Beloreçensk [Şıthale] gibi Rus kent ve beldeleri sıralanıyor. Hepsi birer cennet köşe, birer turistik merkez, para kesiyorlar. Bu kentler etnik temizliğin yürütüldüğü yerlerde oluşmuş olan  başlıca Rus  yerleşimleri.

O dönemde, 1861-1864 yılları arasında Çerkesler, merkezi Soçi olan parlamenter rejime dayalı bir demokratik devlet kurmuşlardı.

Sözkonusu dönemde henüz  Rus yönetimine alınamamış olan bu Bağımsız Çerkesya topraklarında  2 milyon nüfus barınıyordu; 1864'te anılan bu topraklarda tek bir Çerkes kişisi bile bırakılmadı, kitlesel halde öldürüldüler ya da yurt dışına sürüldüler. Çerkes köylerinin tamamı askerler tarafından ateşe verilip yakıldı. Gıda stokları ve hayvanları yağmalandı, meyve ağaçları bile bir bir kesildi.

Etnik temizlik harekâtı boyunca Çerkes nüfusunun büyük bir bölümü askerler tarafından katledildi, kadınlara tecavüz edildi. Rus seyyar birlikleri kırda bayırda önlerine çıkan ve ormanda saklanırken yakalanan her Çerkes'i ayırımsız öldürüyorlardı. Bu gibi konularda Rus görgü tanıklarının kendilerinin  yazdıkları çok sayıda belge bulunuyor. 

Sohrokov ve ekibi bunları unutmuş olmalı...

Üç kuruşluk ikbal uğruna değer mi?..

Sağ kalan Çerkes nüfusu Karadeniz kıyısına, oradan da [Çerkesya ve Rusya dışı] bir  üçüncü  ülkeye, Türkiye'ye yollandı. Çerkesleri gönderme ve kabul etme  konusunda Rus ve Osmanlı imparatorlukları anlaşmıştı. Sonunda anılan Çerkes toprakları, yukarıda da belirtildiği gibi  Çerkes nüfusundan tamamen temizlendi, Rus yerleşimine tahsis edildi  ve Ruslaştırıldı. 

Olay budur.

Yazının sonunu bir fıkra ile bağlayalım.

Bir öykü, Düzce'de geçtiği anlatılır:

Abaza yavrulu kısrağını tek arabaya koşmuş kente gidiyormuş. Bir bakmış ki tay yok, “Uh, bıgir çıcuk [tay] yok” diye bağırmış Abaza. Yol kıyısında Türk kadınlar çeşmede çamaşır yıkıyorlarmış. Arabayı durdurmuş, kadınların yanına gitmiş, yarım yamalak Türkçesiyle “Abla bızım bıgir çıcuk gördü mü?” diye sormuş. Kadınlar bir şey anlayamamışlar. Bunun üzerine Abaza bir tutam ot koparmış, yerden de bir at dışkısı almış, iki elini uzatıp kadınlara göstermiş. “Bunu yiyen bunu sıçanı gördü mü?” demiş. Kadınlar yine bir şey anlayamamışlar. Abaza üzgün üzgün arkasına dönüp bir baktığında tay anasını emiyormuş... 

DÇB ve KAFFED'inki de o hesap.

Bakarsın tay dönebilir...Godot'u bekleyin bakalım”¦

Bugünkü Rusya iktidarından, DÇB ve KAFFED'den iş çıkmaz. Başka çözüm yollarını araştırmalı, Ukrayna konusunda demokratik dünya Rusya'yı nasıl kıskaca almışsa, biz de 3.ülkelerin desteklerini arama işini yoğunlaştırmalı, gücümüzü artırmalıyız.