Çin medyasında, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde meydana gelen terör saldırısı ile ilgili Türkiye’yi suçlayıcı yorumlar yer aldı. Çin Komünist Partisi’nin yayın organlarından Halkın Günlüğü gazetesinde Wang Jin imzasıyla yayınlanan ve "Hükümet kurmanın kritik döneminde terörle mücadelede karşılaşılan problemler: Türkiye’nin beslediği kaplan sonunda kendine zarar vermeye başladı" başlıklı makalede Türkiye’yi suçlayıcı ifadeler yer aldı.

Makalede, saldırının yer ve zamanlamasının manidar olduğuna dikkat çekilirken, terörist saldırının IŞİD’in, Kürtlere yönelik düzenlediği misilleme eylemi olma ihtimali bulunduğuna işaret edildi. Söz konusu saldırının büyük çapta ölü ve yaralanmaya yol açtığına yer verilen yorumda, 'yaşanan trajedinin çok kötü olduğuna, aslında bu kaderin Türkiye’nin aşırı gruplar ile uzun yürüyüşü yapmasından meydana geldiğine' vurgu yapıldı. Çin gazetesi olayı, “Sürekli nehir kenarında dolaşanın ayakkabısı nasıl olur da ıslanmaz!’’ şeklinde yorumladı.

Uzun süredir Türkiye’nin Suriye’deki savaşta “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın devrilmesini” her şeyin üstünde gördüğüne değinilen makalede, Türkiye’nin Esad hükümetine karşı savaşan güçlere destek olduğu ve hatta aralarında IŞİD’in yer aldığı aşırı grupların örgütlenmesine göz yummakla beraber, Türkiye sınırları içerisinde her türlü faaliyetlerini de desteklediği savunuldu.

Türk hükümetinin bu iddiaları şiddetle yalanlamasına karşın, kanıtların 'Türkiye’nin gizlice, aşırı İslamcı gruplara destek verdiğine yönelik olduğuna' dikkat çekildi. Ayrıca, Türk hükümetinin aralarında IŞİD de dahil olmak üzere "Destek Cephesi" ve diğer aşırı grupları önemli bir dış kanal olarak gördüğüne vurgu yapıldı.

Türkiye hükümetinin aşırı gruplarla uzun süredir karanlık ilişkileri olduğu iddia edilen yorumda ayrıca, şu zamana kadar Türkiye toprakları içerisinde aşırı gruplar önderliğinde organize edilen bir saldırı düzenlenmediğinin altı çizildi.

Çin Komünist Partisi’nin ağzı konumundaki gazetedeki makalede, Türkiye hükümetinin son bir yılı aşkın süredir Suriye siyasetinde yaptığı değişiklikten bahsedildi. Makalede, Türkiye’nin IŞİD’i tüm gücüyle desteklemekten vazgeçtiği ve gözünü diğer aşırı gruplara çevirdiği kaydedildi. Türk devletinin yaptığı bu değişikliğin de uluslararası toplumun büyük baskısına bağlanırken, Türkiye’nin de çaresiz kalarak destek direksiyonunu IŞİD yerine "Sharm el-İslam Özgürlük Hareketi" ve "İslami Cephesi" gibi aşırılık yanlısı gruplara çevirdiğinin altı çizildi.

Yoruma göre, bu örgütlerin IŞİD ile Zafer Cephesi ile karşılaştırıldığında, hem daha mütevazi hem de yerel güçleri harekete geçirme konusunda fazla etkiye sahip olmasından dolayı Türkiye'nin ulusal güvenlik çıkarları için daha uyumlu olduğuna işaret edildi.

TÜRKİYE, SURİYE SORNUNDA İNCE BUZDA YÜRÜYOR

Halkın Günlüğü gazetesindeki makalede dikkat çeken bir diğer husus ise Türk hükümetinin ülkenin güneyindeki Kürtlerin, Suriye’deki savaş endişesini dikkate alması gerektiği konusu oldu. Bu bağlamda Türk hükümetinin Suriye sorununda, “İnce buzda yürüme” gibi tehlikeli bir yolda olduğuna işaret edildi.

Türk halkının Suriyeli Kürtlere karşı kötü bir izlenimi olduğuna vurgu yapılan yorumda, Türk hükümetinin son genel seçimleri de dikkate alarak Türkiye’deki Kürtlerin milli duygularını göz ardı etmemesi gerektiğinden ötürü her iki bölgede bu tarz bir ikileme girdiğine değinildi. Özellikle, geçen yıl IŞİD’in Kobani’yi kuşattığı zamanda Türk hükümetinin kararsız kalmasının Türkiye’de yaşayan Kürtlerde büyük bir hayal kırıklığına yol açtığı da ifade edildi.

Bunun dışında bu yılın ilk yarısında Suriyeli Kürt militanların başlattığı büyük taarruz karşısında Türk hükümetinin Suriye’nin kuzeyinde oluşan 'Kürtleşme'den ve ardında da Türkiye’ye Suriyeli mülteci akınından endişe duymaya başladığı da kaydedildi.

KÜRTLER AK PARTİ'NİN TEK BAŞINA İKTİDARINI ENGELLEDİ

Makalede, Haziran ayındaki genel seçimlerde Kürtlerin, AK Parti'nin tek başına iktidarını engellemesi ile beraber, Türkiye’de hali hazırda önünde devam eden "Suriye İç Savaşı"nın getirdiği terörizm sorunuyla karşı karşıya geldiğine atıfta bulunuldu. Makalede, Suruç’ta yaşanan saldırı ile ilgili son olarak, Türk hükümetinin saldırıyı “terör saldırısı” olarak nitelendirdiğine, sonraki “anti-terör” operasyonlarında ise daha dikkatli olması gerektiğine vurgu yapıldı.

Türk hükümetinin uyguladığı Suriye politikası ve ülke içerisindeki Kürt sorunu arasında ikilem yaşadığına dikkat çekilen makalenin son bölümde, bu hususta Türkiye’nin daha sert mücadele etmeye devam etmesi halinde, Suriye ve Irak'taki aşırıcılık yanlısı gruplarla arasındaki sorunlarını daha da keskinleştireceği ve sert intikamlarla karşı karşıya kalabileceği; ya da aşırı sağduyulu davranması durumunda, bunun ülke içindeki Kürt nüfusunda büyük hayal kırıklığı yaşanmasına ve Türkiye’deki siyasi durumun etkilenmesine yol açacağı yorumu yapıldı.

Türk hükümetinin kabine kurma aşamasında kritik bir süreçte olduğunun altı çizilen makalenin sonunda, hassas olan bu süreçte terörizm sorununun iyi bir şekilde çözülmesinin, iktidardakilerin siyasi becerileri için büyük bir sınav olduğu ifadelerine yer verildi.