Başbakan Ahmet Davutoğlu Katar Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, Suriye’de ılımlı muhalifleri destekliyoruz, Esad’ın zalimliğine karşıyız. PKK veya DAEŞ tarafından terör eylemlerine karşıyız dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, temaslarda bulunmak üzere geldiği Doha’da Katar Üniversitesi’nde “Türkiye-Katar İşbirliği Bölgesel Sorunlar” başlıklı konferansta konuştu. Davutoğlu, Türkiye ve Katar’ın olumlu ilişkileri olan iki kardeş ülke olduğunu ifade etti. Başbakan olarak Katar’ı ilk kez ziyaret ettiğini aktaran Davutoğlu, bugün gerçekleştirdiği görüşmelerin verimli geçtiğini dile getirdi. Davutoğlu, Soğuk Savaş’ın ardından 25 sene içinde 5 büyük çalkantılı dönemden geçildiğini ifade ederek, “Bunlardan ilki jeopolitik depremdi. Soğuk Savaş’ın sona ermesi. SSCB’nin dağılmasının ardından Avrasya’daki harita, bütün resim değişti. Doğu Avrupa’da bir reform dönemi oldu. Avrupa’daki birçok ülkede reformlar yapıldı. Yeni koşullara adapte olunmaya çalıştılar. Bizim bölgemize geldiğimizde Soğuk Savaşı’n ardından reformları yapmak yerine itilafların ortaya çıktığını görüyoruz. İlk olarak Saddam tarafından, Irak tarafından yapılan işgallerle başlıyor. Bu şekilde yeni bir durum ortaya çıktı. Irak neredeyse 20 sene boyunca 3 farklı rejim gördü. Irak’taki bu çalkantılar da bölge üzerinde etkili oldu. Oslo Süreci barışı doğurmadı. Bu da Filistinliler arasında, dünyanın her yerinde Müslüman kitlelerce hayal kırıklığına neden oldu. Bosna’daki savaş aynı şekilde Müslümanlar’ın Avrupa’nın göbeğinde öldürüldüğüne dair bir ümitsizliğin ortaya çıkmasına neden oldu” dedi.
Diğer bir depremin ise 11 Eylül olduğunu kaydeden Davutoğlu, “Güvenlik kavramında değişiklik oldu. 11 Eylül sonrasında en büyük etki Müslüman dünyasında bizim bölgemizde ortaya çıktı. İslam’ın nasıl algılandığıyla ilgili değişiklikler olmaya başladı, bizim inancımızla ilgili yanlış algılamalar, El Kaide ve diğer birçok terörist grubun faaliyet göstermesinin ardından ortaya çıktı. Irak’ın ABD tarafından işgali ve diğer hususlarda aynı şekilde bizim coğrafyamızın değişmesine neden oldu. Hala bunun doğurduğu sonuçlarla mücadele etmeye çalışıyoruz” açıklamasını yaptı.
Üçüncü depremin ise 2008 yılındaki küresel ekonomik kriz olduğunu kaydeden Davutoğlu, “Bu kriz tüm insanlık üzerinde etkili oldu ama aynı zamanda nüfusu yüksek ama kaynakları az olan Müslüman ülkelerde etkili oldu. İşsizlikte olumsuz etkisi oldu. Müslüman dünyasında ekonomik durumla ilgili birçok sorun ortaya çıktı. Kitleler arasındaki boşluk artı” dedi.
Dördüncüsünün ise Arap Baharı olduğunu kaydeden Davutoğlu, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Bir forumda konuşma yapmak için geldiğimde ‘Tarih Geldi Mi?’ şeklinde başlık yapılmıştı. Geç kalındı dedim. 1990’larda birçok reform yapabilirdik ama Arap Baharı maalesef olumsuz kadere sahip oldu. Özellikle de Suriye rejimin insanlığa karşı suçları sonrasında ve Suriye’deki rejime karşı uluslararası toplum tarafından herhangi bir müdahale olmaması sonrasında.”
“ARAP BAHARI SONRASINDA ESAD REJİMİ GİBİ OTOKRİTİK EĞİLİMLER VE DAEŞ GİBİ TERÖRİST HAREKETLER ORTAYA ÇIKTI”
Davutoğlu, “Arap Baharı sonrasında Esad rejimi gibi otokritik eğilimler ve DAEŞ gibi terörist hareketler ortaya çıktı. Bu hepimiz için zorluktu. Şuanda aslında yeniden bir değerlendirme yapma zamanı geldi. Neler yanlış yapıldı be neler yapılmalı? Bundan sonra bu tür terörist ayaklanmaları önlemek için neler yapmalıyız ve her türde krize müdahale etmek için neler yapılması gerekiyor. Beşinci deprem mülteci krizi sonrasındaki insanlı krizi” dedi.
Yaşanan bu 5 çalkantılı dönemin yeni zorluklara neden olduğunu belirten Davutoğlu, “Burada önemli olan psikolojik yön. Çok büyük kötümser bir psikoloji Orta Doğu’da, Müslüman toplumlarda ortaya çıkıyor. Kötümser psikolojinin bizim politikalarımıza veya düşünme tarzımıza etki etmesine izin vermememiz gerekiyor. Bizim sorumluluğumuz bu kötümser psikolojiyi kabul etmek değil, bize mutluluk refah ve toplumumuz onur getirecek yol bulmaktır” dedi.
Bu zorluklarla ilgili çalışılması gereken beş alan olduğunu belirten Davutoğlu, “İlki siyasi boyut. Odaklanmamız gereken şey bölgemizin liderleri ve Müslüman dünyanın liderleri olarak en üst düzeyde siyasi diyalog olmalı. Böylece birbirimize önyargı geliştirmek yerine dostane ve açık şekilde birbirimizle konuşabiliyor olmamız gerekiyor” ifadesini kullandı.
“DAHA İYİ BİR GÜVENLİK ORTAMI OLUŞTURMAK İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMAMIZ GEREKİYOR”
“İkincisi ise güvenlik boyutu” diyen Davutoğlu, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Bugün güvenlik anlamında büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Sadece devletlerarası güvenlik sorunlardan bahsetmiyoruz. Bunlar savaşa neden oluyor bunlar çok tehlikeli ama bu şekilde kiminle görüşmeniz gerektiğini biliyorsunuz. Devletler arası ihtilaflar olduğunda kimin karşınızda olduğunu biliyorsunuz. Devletlerin içinde güvenlik tehditleri bulunuyor. Aynı zamanda hibrit savaş türünde bazı tehditler bulunuyor ve terörist tehditler de var. bir kere bir terör tehdidi olduğunda artık konuşamazsınız onlarla, müzakere edemezsiniz. Karşınızda artık bir taraf yoktur, tek bir örgüt yoktur. Bir de bu örgütün arkasındakiler de sizlere karşı terör örgütünü kullanmaktadır. Bu bağlamda en önemli husus ortak güvenlik paradigmasının geliştirilmesidir. Teröre karşı ve agresif rejimlere, mesela Esad rejimi gibi aynı zamanda yabancı savaşçılara karşı bunun yapılması gerekiyor.”
Bölgede iki istikrar bölgesinin bunların da Türkiye ve Körfez olduğunu belirten Davutoğlu, “Türkiye ve Körfez olarak ekonomik kalkınmaya vurgu yapıyoruz ve kendimizi bu kriz bölgelerinden gelecek tehditlere karşı korumaya almak istiyoruz. Bazen DAEŞ olarak, bazen PKK olarak bazen Esad’ın zalimleri şeklinde. Bizlerin daha iyi bir güvenlik ortamı oluşturmak için birlikte çalışmamız gerekiyor” dedi.
Davutoğlu, geçen sene askeri anlaşma imzalandığını kaydederek, “Anlaşma temelinde bir Türk askeri unsurunu Katar’da, Katar yönetimi ile işbirliği içinde tesis ettik. Biraz önce Türkiye-Katar ortak üssünü ziyaret ettim. Bugün Savunma Bakanlarımız bu ortak askeri çalışmanın uygulanmasına ilişkin anlaşma imzaladılar. Bu çalışmalar da devam edecek” dedi.
“IRAK, SURİYE KİMLİĞİNİN DE KORUNMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
Suriye’de siyasi çözüm için çalışmalar yürütüldüğüne vurgu yapan Başbakan Davutoğlu, “Suriye’de ılımlı muhalifleri destekliyoruz, Esad’ın zalimliğine karşıyız. PKK veya DAEŞ tarafından terör eylemlerine karşıyız. Irak’ta toprak bütünlüğü olan herhangi bir mezhepsel veya etnik bölünme olmaksızın, toprak bütünlüğü olarak Irak olmasını istiyoruz. Irak, Suriye kimliğinin de korunması gerektiğini düşünüyoruz. Bölgemiz 100 önce bölündü. Bölgemizde tekrar bölünme olmasını istemiyoruz. Kardeş halklarımızın toprak bütünlüğünün korunması gerekmekte ama entegre toprak bütünlüğü içinde liderlerin vatandaşların onuruna saygı göstermesi gerekmekte ve mezhepsel, etnik ve dini farklılıklara da saygı göstermesi gerekiyor. Ancak maalesef bugün bölgede 5 -6 başarısız devlet bulunuyor. Burada kamu düzeninin sağlanması merkezi otorite bulunmuyor. Katar’la üzerinde anlaşmaya vardığımız şey, bu ülkelerin siyasi birliğini güçlendirmek istiyoruz. Libya’da yeni atanan başbakanı destekliyoruz. Libya’nın da birleşmesi için kendisine ve hükümetine destek veriyoruz. Kuveyt’te Yemenli taraflara destek veriyoruz. Suriye ile ilgili Cenevre görüşmelerine destek veriyoruz. Biz genç nesillerin hayallerinin artık bölgemizde gerçeğe dönüşmesini istiyoruz” açıklamasını yaptı.
Davutoğlu, üçüncü ekonomik alanın ise ekonomik işbirliği olduğunu belirterek, “Ekonomik varlıkların büyük potansiyeli var. Bu hepimiz için yeter” dedi. Davutoğlu, “Barışı elde etmenin yolu ekonomik bağımlılığın, karşılıklı bağımlılığın yaratılmasıdır” dedi.
Davutoğlu, dördüncü noktanın ise insani yön olduğunu belirterek, 1999 yılında Türkiye’de meydana gelen şiddetli depremde dostların Türkiye’nin yanında olduğunun gözler önüne serildiğini bildirdi. Davutoğlu, Kilis’e roket fırlatıldığını ve 10 vatandaşın hayatını kaybettiğini dile getirerek, “Ama Türkiye’de başka hiçbir yerde Suriye karşıtı, Arap karşıtı, mülteci karşıtı protestolar görmüyoruz. biz buna Ensar kültürü diyoruz. Bizler Ensar’ız, bizler Suriyelilerin kardeşleriyiz” dedi.
Başbakan Davutoğlu, beşinci ve en önemli konunun ise mentalite olduğunu bildirdi.