Almanya’da özellikle politikacılar sık sık göçmenlerin Almanca konuşma konusunda yetersiz kaldığını iddia ediyor ve çözüm olarak evde de Almanca konuşmalarını istiyor. Ekonomik Kalkındırma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) bir araştırması ise göçmenlerin önemli bir kısmının uzmanların kesinlikle tasvip etmediği bu tavsiyeyi yerine getiriyor. 20 ülkede göçmenlerin evde ve dışarıda hangi dili kullandığını ortaya çıkarmak için gerçekleştiren araştırmaya göre Almanya’da yaşayan göçmenlerin yüzde 36’sı ana dili Almanca olmadığı halde evinde bu dili konuşuyor.

İNGİLİZCE BİLE DAHA AZ KONUŞULUYOR

Buna mukabil Amerika Birleşik Devletleri’nde ana dili farklı olduğu halde evde İngilizce konuşan göçmenlerin oranı sanıldığının aksine çok düşük. OECD araştırmasına göre bu oran yüzde 16. Ana dilini konuşanların oranı ise yüzde 58. Bu oran İsveç ve Kanada’da da aşağı yukarı aynı. Fransızcaya çok önem veren ve eski sömürge ülkelerden gelen göçmenler dolayısıyla bu dili iyi konuşan hatırı sayılır bir göçmen nüfusa sahip olan Fransa’da bile evde Fransızca konuşanların sayısı yüzde 30’u bulmuyor. Dünyanın en çok konuşulan dili olan İngilizce ise göçmenlerin sadece yüzde 22’si tarafından evde konuşuluyor.

Hollanda, Slovakya ve Danimarka gibi ülkelerde de göçmenler arasında evde ana dilini konuşmayanların sayısı hayli yüksek. Hollanda’da bu oran Almanya’da olduğu gibi yüzde 36 olarak hesaplanmış. Ancak Hollanda’da da eski sömürge ülkelerinden göçmenler olduğu için bu oran Almanya’ya göre nispeten normal karşılanıyor.

GÖÇMENLERİN YÜZDE 23’Ü ‘ANA DİLİM ALMANCA’ DİYOR

Almanya’da bir diğer şaşırtıcı gelişme ise göçmenlerin yüzde 23’ünün Almancayı ana dili olarak tanıtması. Evde Almanca konuşmayan göçmenlerin oranı ise yüzde 40. Finlandiya ve İtalya’da da durum hemen hemen aynı. Araştırmanın gerçekleştirildiği 20 ülkede göçmenlerin hemen hemen üçte ikisi yaşadıkları ülkenin dilini sonradan öğrenmiş. Bu bakımdan farklı bir dil öğrenmek zorunda kalınan dillerin başında Norveç, İsveç ve Danimarka geliyor. Sebebi ise bu dillerin dünyanın başka yerlerinde resmi dil olarak kullanılmaması.

İspanya’da ise göçmenlerin yüzde 62’sinin dil problemi yok. Göçmenlerin çoğu İspanyolcanın konuşulduğu Latin Amerika ülkelerinden geldiği için bu dil aynı zamanda ana dilleri. OECD araştırmacıları ana dili sadece bebekken ilk öğrenilen dil olarak belirlememiş. Aksine çocukluğunda iyi bildiği iki dilden her birini de ana dil olarak kabul etmiş. Böylelikle Rusya’dan ve Romanya’dan gelen Almanların ana dili Almanca olarak değerlendirilmiş. Aynı şekilde Almanya’da doğmuş ikinci nesil Türklerin de ana dili Almanca kabul olarak edilmiş.

OECD’nin bu araştırması 2012 verilerini kıyaslıyor ve 16-64 yaş grubunu baz alıyor. Bu da evde Almanca konuşan göçmenlerin sayısının çok daha fazla olduğunu gösteriyor.