İngiliz yazar, akademisyen ve liberal demokrat politikacı Jonathan Fryer, "Son zamanlarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, en özgür basının Türkiye’de olduğunu bildirmesi, paralel bir gerçeklikte yaşadığına bir örnek olarak değerlendiriyorum." dedi.

Zaman UK’in İngiltere Parlamentosu’nda düzenlediği “Türkiye’de Temel Özgürlükler ve Medya” adlı panele, Jonathan Fryer ve Today’s Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş konuşmacı olarak katıldı. Panelde Türkiye’deki basın özgürlüğü konusu üzerinde duran iki gazeteci-yazar, ülkede temel hak ve özgürlüklerin giderek azaldığını vurguladı. Panele yabancı basının ilgisi ise dikkat çekti.

İngiliz yazar Jonathan Fryer, son zamanlarda temel özgürlüklere müdahale konusunda, Türkiye’de yaşanan gelişmeleri endişe verici bulduğunu açıkladı.

Fryer, Avrupa Birliği kriterlerini örnek alan Türkiye’nin, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) hazırladığı Basın Özgürlüğü Endeksi’nde, 180 ülke arasında 154. sırada olmasının utanç verici olduğunu söyledi.

"ÜLKE LİDERİNİ DESTEKLEMİYORSANIZ, DEVLETİN DÜŞMANISINIZ"

İngiliz yazar, Türkiye’de muhalif gazetecilerin, basın özgürlüğü konusunda birçok zorlukla yüzleştiğini söyledi. Ülke liderlerini desteklemeyen gazetecilerin, devletin düşmanı olarak gösterildiğini belirten Fryer, "Görünen o ki, medyada çalışan çok sayıda önemli ve değerli gazeteci ve yazar, bilhassa AKP’nin son zamanlarda izlediği yol üzerine ve Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik kişisel eleştiride bulunanlar, devletin düşmanı olarak nitelendiriliyor." şeklinde konuştu.

Jonathan Fryer, Twitter ve Facebook gibi sosyal medya alanlarına müdahale girişimlerinin ise tamamen ifade özgürlüğünü yok etmek amacıyla yapılan bir faaliyet olarak değerlendirdi. Sosyal medya ortamında yazdığı iletiler nedeniyle gözaltına alınan veya haklarında dava açılan gazetecilerin oto-sansüre zorlandığını ifade eden İngiliz yazar, Türkiye genelinde korku politikasının hakim olduğunu vurguladı.

KENEŞ: GERÇEK DEMOKRASİYE, DAYANIŞMA İLE ULAŞABİLİRİZ

Panele katılan bir gazeteci, her değişen hükümetin, basını tekelinde bulundurmasını büyük bir sorun olarak değerlendirerek, bu sorunun değiştirilmesine yönelik çözüm önerilerinin neler olabileceğini sormdu. Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, sorunun tek çözümünün bir araya gelerek dayanışma göstermek olduğunu savundu.

Keneş, bünyesindeki basın kuruluşunun, Cumhuriyet, Birgün ve Karşı Gazete gibi birbirine zıt görüşlerdeki farklı birçok basın kurumuyla basın özgürlüğü konusunda dayanışma içerisinde olduğunu belirterek, "Eğer Erdoğan diktasıyla başa çıkabilmenin yolunu bulursak, Türkiye’de daha fazla umut doğabilir. Gerçek demokrasiye ancak bu şekilde ulaşabiliriz. Çünkü ilk defa birbirinden farklı ideolojideki topluluklar bir arada, farklı görüşte entelektüeller bir arada." dedi.

"GAZETECİLER KORKAR HALE GELDİYSE, BU CİDDİ BİR SORUNDUR"

Jonathan Fryer ise Türkiye’deki yazar ve gazetecilere sadece rahatsız etmek amacıyla davalar açılabildiğine ve gazetecilerin maddi, manevi her anlamda yıpratılmaya çalışıldığına dikkat çekti.

Türkiye’deki gazeteci-yazarların özgürce görüşlerini ifade edemediğini vurgulayan Fryer, "İnsanlar artık gerçek görüşlerini yazmaktan veya yansıtmaktan çekinir ve korkar hale geldi. Çünkü insanlar artık işlerini kaybetme veya hapis cezasına çarptırılma ihtimalini göz önünde tutmaya başladı. Eğer gazeteciler yazmak istediği konulardan ötürü korkar hale geldiyse bu çok ciddi bir sorundur." dedi.

Gezi Parkı olaylarından itibaren, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin muhalif basını büyük bir tehdit olarak gördüğünü ifade eden İngiliz yazar, Avrupa Konsey üyesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde imzası bulunan Türkiye’nin, belirlenen standartlara aykırı hareket ettiğini söyledi. Fryer, konuyla ilgili sadece İngiltere Hükümeti’nin değil, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi’nin de tepkisiz kalmayacağını sözlerine ekledi.

14 Aralık ‘medya operasyonu’ndan önce tutuklanan gazetecilere Zaman Medya Grubu’nun tepkisiz kaldığı iddiasının sorulması üzerine Bülent Keneş; totaliter rejim ve cuntacı zihniyeti destekleyenlerle ilgili müdahalenin sağlam bir gerekçe teşkil ettiğini söyledi. Keneş, “Gereken dayanışmayı o dönem göstermediğimizi, özellikle Ahmet Şık’ın ve Nedim Şener’in davalarında, bir duyarlılık eksikliği olduğunu kabul ediyoruz. Tabii bu Şener ve Şık’ın yazdıklarına katılıyoruz, anlamına gelmiyor. Onlar kendi dünya görüşlerine göre gazetecilik mesleğini icraa ediyor. Dolayısıyla biz de belki bir dayanışma gösterebilirdik.” dedi.

Jonathan Fryer da farklı görüş ve ideolojilere rağmen temel özgürlükler söz konusu olduğunda, bütün gazetecilerin birlik olması gerektiğini savundu.

‘GELİŞMİŞ BİR TÜRKİYE BALTALANMAK İSTENİYOR’

Türk hükümetinin izlediği politikaların ise toplumu kutuplaştırmaya yönelik olduğunu ifade eden İngiliz yazar, Hizmet Hareketi’ni "alternatif hükümete teşebbüsü" iddiasıyla tehdit unsuru olarak gösteren hükümetin icraatlarının "korkunç bir boyuta" ulaştığını söyledi.

Anadolu’da yaşayanların çoğunun sosyal medya kullanıcısı olmadığını ve ülkedeki gelişmeleri devlet televizyonlarından takip ettiğini vurgulayan İngiliz yazar, “Bu nedenle, ülkede olanlarla ilgili tamamen farklı ve dar bir bakış açısına sahipler. Fethullah Gülen ve diğer hareketlere yönelik anlatılanlarla gelişmiş bir Türkiye baltalanmak isteniyor.” şeklinde konuştu.