Türkiye’de kamuoyunun büyük tepkisini çeken “İç Güvenlik Paketi” ile, Ukrayna’yı kaosa itip yurtdışına kaçan devrik Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'in hazırlattığı “Vatandaş Güvenliği Paketi” arasındaki benzerlikler, iki ülkeyi yakından takip edenleri şaşırtıyor.

Ukrayna’da Yanukoviç’in 22 Şubat’taki kaçışının birinci yıldönümü kutlanırken, Ukrayna meclisinde o dönemde yaşananlarla TBMM’de son yaşananlar arasında da ilginç paralellikler bulunuyor.

Ukrayna’da hükümetin 21 Kasım 2013'te Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasını askıya alıp yönünü Rusya’ya dönmesi akabinde ‘Euro Meydan’ protestoları başlamıştı. Yanukoviç iktidarı, emrindeki parlamento, mahkeme, ordu, kolluk kuvvetleri, medya ve valilere rağmen eylemleri bastıramadı. Bunun üzerine polisin elini güçlendirmek için ‘Vatandaş Güvenliği’ adlı iç güvenlik paketini meclise getirdi. Ukrayna’daki muhalefet partileri Yanukoviç’in İç Güvenlik Paketi’ni ‘diktatörlük kanunları’ şeklinde yorumlayarak tüm güçleriyle parlamentodan geçmesini engellemeye çalıştı.

PARLAMENTODA KANLI KAVGA

Bugünlerde TBMM’deki kavga, oturma ve kürsü işgali görüntüleri o dönemde Ukrayna Parlamentosu’nda sık sık görülüyordu. Türk basınında “Ukrayna Parlamentosu ‘ringe’ döndü”, “Parlamentoda kanlı kavga” başlıklı haberlerin çıktığı 16 Ocak günü ‘Vatandaş Güvenliği Paketi’ Ukrayna Parlamentosu’ndan geçmişti. Türk basını ise 16-17 Ocak’ta verdiği haberlerde kavganın ‘niçin çıktığından’ ziyade ‘kavganın şiddetine’ odaklanmıştı.

Siyasilerin mecliste, halkın ise sokaktaki direnişini umursamayan Yanukoviç, jet hızıyla güvenlik paketini onayladı. Yasayla başlayan süreç, Ukrayna tarihine “Demokrasinin Kara Günleri” olarak geçti.

İÇ GÜVENLİK PAKETLERİNDEKİ BENZER MADDELER

TBMM'de bir kısmı onaylanan İç Güvenlik Paketi ile Yanukoviç’in “vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına aldığını” iddia ettiği Vatandaş Güvenliği Paketi’nin benzer maddeleri şunlar: “Cep telefonu kullanıcılarının kimliklerinin tespiti, kaydı ve takibi, polise karşı gelmeniz durumunda anında sorgusuz-sualsiz gözaltına alma, polis savcı kararı olmadan ve kimseye haber vermeden 48 saat gözaltı süresi (Ukrayna’da mahkeme kararı olmaksızın 15 güne kadar), toplantı ve gösterilerde yüzü kısmen kapatan kask, maske, atkı, başörtüsü, eşarp ve şapka benzeri aksesuarlar takıldığında 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanma, polise hâkim ve savcı kararı olmadan istediği kişinin üzerini, kişisel eşyalarını ve aracını arama yetkisi, polisin toplumsal olaylarda eylemcilerin üzerindeki molotofkokteyli, havai fişek, göz yaşartıcı sprey, sapan, taş, sopa her türlü maddeyi silah olarak değerlendirmesi, mitinglere katılanların direkt suçlu olarak kabul edilmesi ve tutuklanması…”

SOSYAL MEDYAYA KISITLAMA, POLİSİN SUÇTAN MUAF OLMASI...

Yanukoviç’in vatandaşa gözdağı verip sokaklardan uzak tutmak için onayladığı güvenlik paketindeki bazı önemli maddeler ise Türkiye’yi de düşündürecek cinsten. Bir kısmı Türkiye’de uygulamada olan maddeler şöyle: “Sosyal medyada örgütlenenlerin cezalandırılması, 5 otomobil ve üzeri konvoylara araçlarıyla katılanların ehliyetine ve aracına 2 yıl süreyle el koyulması, muhalif haber yapan sitelerin mahkeme izni olmadan internet erişimini kapatılması, muhalif siteleri ziyaret edenlere de 850 dolar para cezası verilmesi, haber ajansı adı altında ‘ruhsatsız’ faaliyet gösteren basın kuruluşlarının yayınlarının durdurulması, donanımlarına el konulması ve yüksek para cezasına çarptırılması, emniyet mensupları hakkında bilgi toplayanlara 3 yıl hapis cezası, polisten izinsiz çadır ve ses sitemi kuranlara en az 15 gün hapis cezası, yurtdışı kaynaklı sivil toplum kuruluşlarının ‘yabancı ajan’ olarak nitelenmesi, sivil toplum kuruluşlarının topladığı yardımlardan gelir vergisi alınması, kiliseler ve cemaatlerin faaliyetlerinin kısıtlanması, sivil toplum kuruluşlarının siyasiler aleyhinde ‘izinsiz’ açıklama yapmasının yasaklanması, polisin eylemcilere karşı işlediği suçlardan muaf tutulması, mahkemede görev yapan hâkimler hakkında bilgi toplanması, eyleme katılan eylemcilerle birlikte ailelere de ceza verilmesi, Milli Radyo ve Televizyon Kurulu’na istediği anda yayın durdurma yetkisi, hükümet yetkililerinin dışarı bilgi aktarmasının engellenmesi, kamu binalarına girişi engelleyenlere en az 5 yıl ceza verilmesi…”

POLİS, KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRDI; YASA ÇIKINCA ORTALIK DAHA DA KARIŞTI

Yanukoviç’in arzu ettiği güvenlik paketi, Ukrayna Parlamentosu’nda muhalefetin, sokaklarda ise vatandaşın direnişine rağmen yürürlülüğe girdi.

Yanukoviç, 17 Ocak’ta onayladığı ‘iç güvenlik yasa paketi’ akabinde Ukraynalıların sinip korkacağını, eylemcilerin evlerine döneceğini düşündü; ama öyle olmadı. Aksine vatandaş bu yasayla ‘zaten hepimiz suçluyuz, evimize gitsek bir gece ansızın gelip bizleri tek tek toplarlar’ düşüncesiyle direnişini sürdürdü. Yasayla koruma altına alınan keskin nişancı ve polisin açtığı ateş sonucunda akan ‘her damla kan’ halkın daha çok tepkisine ve olayların kontrolden çıkmasına neden oldu. Yasanın yürürlülükte kaldığı 11 gün içerisinde Kiev sokakları alevlere teslim oldu. Bir avuç insanın başlattığı barışçıl eylemler dahi hükümetin kontrolündeki maskeli ajan ‘tituşkilerin’ sızmasıyla şiddet eylemlerine dönüştü.

Yasalardan güç alan ‘kar maskeli polis’ kantarın topuzunu kaçırdı. Polisin milletin gözü önünde gözaltına aldığı bir eylemciyi -11 derecede (hissedilen -18 derece) çırılçıplak soyup dalga geçmesi ve dövmesi toplum hafızasına kazındı. Aldığı darbelerle vücudunda ezikler oluşan eylemci devrimin sembollerinden oldu. Bu sürede polis kurşunuyla 104 kişi hayatını kaybetti, 2 bin 500’ün üzerinde kişi yaralandı. Olaylar ülke tarihe ‘demokrasinin kara günleri’ olarak geçti.

YANUKOVİÇ, OLUŞTURDUĞU KAOSLA ÜLKEYİ BÖLDÜ; SONRA DA KAÇTI

İmzaladığı güvenlik paketi ile adeta ateşin üzerine benzin döken Yanukoviç, vatandaşın her türlü tepkisini kendisine karşı ‘darbe girişimi’ olarak değerlendirdi. Cumhurbaşkanlığı sarayı ve Kiev yakınlarındaki köşkü eylemciler tarafından kuşatılan Yanukoviç, can güvenliği endişesiyle 22 Şubat’ta önemli mal varlıklarını kamyonlara doldurarak yükte hafif pahada ağır olanları da helikopterlerle yanına alıp kaçtı.

Aldığı hukuk dışı kararlar ve çıkarttığı yasalarla halkı provoke ederek sokağa döken Yanukoviç’in kaçması akabinde yasadışı emirlerini uygulayan polisler diz çöküp halktan özür diledi. Yanukoviç’in baskı ve zulmünü harfiyen yerine getiren Kartal Birlikleri (Berkut) ise dağıtıldı. Yanukoviç ile yolsuzluk ve hukuksuzluklarda işbirliği yapan başta Başbakan Nikolay Azarov olmak üzere bakanlar, milletvekilleri, savcılar, hâkimler, askerler, istihbarat şefleri, medya patronları ve valiler de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

DÖNDÜĞÜNDE CEZAEVİNDEKİ PROTESTOCULARIN BAŞINA GEÇEBİLİR!

Ukrayna Parlamentosu, geçtiğimiz günlerde bir kanun çıkartarak Yanukoviç’in ‘cumhurbaşkanı’ unvanını iptal etti. 22 Şubat’taki kaçışının yıldönümünde Rus televizyon kanalına konuşan Yanukoviç ise “Fırsat doğduğu zaman ülkeme döneceğim.” dedi.

Bunun üzerine önceki gün bir açıklama yapan Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ise “Onu sabırsızlıkla bekliyoruz. Ukrayna'ya ne kadar çabuk dönerse Ukraynalılar için o kadar iyi olur. Ama kendisi için ne kadar iyi olur, bilemiyorum. Geldiğinde cezaevindeki protestocuların başına geçebilir.” ifadesini kullandı.

KAÇAK CUMHURBAŞKANININ EFSANE SARAYI, YOLSUZLUK MÜZESİ OLMUŞTU

İktidarda olduğu 12 yılda yaklaşık 100 milyar dolarlık yolsuzluk yaptığı iddia edilen Yanukoviç'in efsanevi sarayı 'Mejigorye' yolsuzluk müzesi olarak halkın ziyaretine açılmıştı. Yaklaşık 1.400 dönümlük dev arazi üzerine milyarlarca dolar harcanarak inşa edilen, bin kişinin çalıştığı rezidanslardaki odaların sayısı bile bilinmiyor. Bir günde gezilemeyecek kadar büyük olan israf ve yolsuzluk sembolü Mejigorye'yi gören Ukrayna halkı, Yanukoviç yönetimine veryansın ediyor.