Mısır'ın başkenti Kahire'de 30 yıl önce kurulan 'Firavun Köyü', ziyarete gelen binlerce turisti, adeta milattan önceki (MÖ) zamanlara götürüyor. MÖ 3000'li yılların yaşantısının, iş alanlarının, yönetici ve halk arasındaki farkın açıkça betimlendiği köyde, mumyalama işleminin bütün detayları da bir bir sıralanmış.

FiRAVUN HANEDANI

Mısır’da milattan önce 3050 yılında kurulan devleti, 30 firavun ailesi yine milattan önce 30 yılına kadar yönetmişlerdi. Tam 3 bin yıllık dünyanın en uzun hanedanının yaşamı, şimdilerde Mısır’da bir açık hava müzesiyle gözler önüne seriliyor.

“Firavun Köyü Müzesi” olarak adlandırılan yer, başkent Kahire’nin güneyinde Nil nehrinin ortasındaki bir adada ziyaretçilerini bekliyor. Müzeye geçiş yine Firavun dönemlerindekine benzeyen küçük teknelerle sağlanıyor. Kahire’nin modern görünümünün müzenin doğallığını bozmaması için “Firavun köyü”nün çevresi ağaçlarla çevrilmiş durumda.

Tekne ile ilerlerken nehir kenarlarında sağlı sollu yer alan Firavun dönemine ait heykeller dikkat çekiyor. Bunlardan ilki o dönemlerde gökyüzü tanrısı olarak bilinen Şahin heykeli. (Bu şahin, şu anda Mısır bayrağı ve hava yolları şirketinin ambleminde de yer alıyor.) Nehir kenarında konumlandırılan diğer heykellerin ise Hz. Musa (as) dönemindeki firavun II. Ramses ile Yusuf (as) zamanında yaşayan firavun Akeneton’u temsil ettiği iddia ediliyor.

HZ. MUSA’NIN (AS) NİL'E BIRAKILIŞI

Açık hava müzesine gelen turistlere, Hz. Musa (as) dönemine ait bir canlandırma da yapılıyor. Mısır Kralı Firavun (O dönemde devlet başkanlarına Firavun lakabı veriliyordu.) tahtını yıkacak erkek çocuğu o günlerde dünyaya geldiğini kahinden öğrenince yeni doğan tüm erkek çocukları alıp öldürtüyordu. Hz. Musa (as) annesi ve kız kardeşinin bu durumdan endişelenerek yeni doğan bebeği küçük sepete koyması tekneyle geçen turistlere gösteriliyor.

FİRAVUN DÖNEMİNDE HAYAT

O döneme ait hayatın tüm doğallığıyla yansıtılmaya çalışıldığı müzede, giyimlerinde kullanılan malzemelerin nasıl yapıldığı da gözler önüne seriliyor.

Nil nehrinden içmek için su alan köylüler, tarladan getirdiği buğday, arpa ve tahılı harmanda gem vurarak taneleri ve samanı birbirinden ayıranlar, daha sonra bu taneleri topraktan yapılan ambarlara koyarak uzun ömürlü olmasını sağlamaya çalışan işçiler, adeta ziyaretçileri o zamanlara götürüyor.

Firavunlar zamanında tıp ve mühendisliğin nasıl olduğuna yönelik izler taşıyan müzede, dönemin el becerileri ve kullanılan giysiler de dikkat çekiyor. Özellikle o zamanlarda hayatın bir parçası olan Nil nehri ve Kızıldeniz’deki tekne yapımı ve balıkçılık, halkın yaşamı hakkında bilgi veriyor.

Nil nehri havzasının dışındaki yerlerin çöl olmasından dolayı fakirlerin evleri topraktan yapılan tuğlalarla inşa ediliyordu. Halk evlerde, yemek için kullanılan malzemeleri kendi elleriyle yaptıkları toprak testilerde saklıyordu. Ayrıca her Firavun, kendisine ait ne varsa hem resmini hem de heykelini yaptırıyordu. Marangozluk ve silah yapımı ise yine o devrin öne çıkan meslekleri arasındaydı. Kimi kadınlar o döneme ait giysilerin yapımı için uğraşırken kimisi de Firavun sarayında resim ve yazı yazmak için kullanılan Papirüs üretiyordu. Ancak Firavun dönemlerindeki kadınlar daha çok evin işlerini yapmakla görevliydi. Bu sırada erkekler ise tarla, bağ ve bahçe işleriyle meşgul oluyordu. Tüm bu unsurların bütün doğallığıyla sergilendiği müze, ziyaretçilerin adeta geçmişte seyahat yapmalarını sağlıyor.

Firavunların halkın kendilerine tapması için yaptıkları Karnak tapınağının minyatürü de müzede ziyaretçilere gösteriliyor. O zamanlar halk, haftanın belli günlerinde buraya yiyeceklerden oluşan hediyeler getirir, tapınağın sorumlusu kâhinler ise getirilenleri acıkınca yerlerdi.

O DÖNEME AİT EVLER

Firavun dönemindeki zenginlerin evlerinin önünde tek kişilik at arabası bulunuyordu. Yontma taştan yapılan evlerin geniş avlusunda ise ev hanımları genellikle takı işleriyle uğraşıyordu. Fakirler ise topraktan yapılan evlerde hayatlarını geçiriyordu. O dönemde ekmek yapmak için fırınlarda bulunan araçlar, şimdilerde Mısır'ın köylerinde kullanılan tandırdan başkası değildi.

MUMYALAMA AŞAMALARI

Mısır'ın o dönemde tıpta geliştiğinin en büyük göstergelerinden birinin “mumyalama” olduğu iddia ediliyor. Köyde mumyalama işleminin tüm aşamaları gelen turistlere canlı olarak gösteriliyor. Ölen, saraydan veya ahaliden zengin bir kişiyse, ilk önce iç organları alınıyor ve tuzlanıyor, 40 gün tuzlu kaldıktan sonra gerekli ilaçlar sürülüp tütsüler (kokular) tutularak mumlar ekleniyor ve bezlere sarılarak kapatılıyor. Kendisine ait takıları ve ziynet eşyaları olduğu gibi vücuduna takıldıktan sonra altın kaplamalı tabuta konuluyor ve daha sonra mermerden yapılan büyük mezar taşların içine indiriliyor. Eğer mumyalanan kişi firavun ya da yakınıysa pramitlerin içine gönderiliyor.

Ölen fakirler ise iç organları alındıktan sonra çölde güneşi rahat görebileceği güvenli bir yere bırakılıyor. Cesedi kuruduktan sonra tekrar alınıp mezara konuluyor.