MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, ”Geçtiğimiz Mart ayında Dolmabahçe Mutabakatını kamuoyuna duyuran Yalçın Akdoğan; bugün bunlar hiç yaşanmamış, çözüm süreci kendi partisinin marifeti değilmiş gibi konuşmakta.” dedi.

Yazılı açıklamasında Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a yüklenen MHP'li Yalçın, "PKK’nın siyasi kanadıyla hükûmet adına masaya oturarak geçtiğimiz Mart ayında Dolmabahçe Mutabakatını kamuoyuna duyuran Yalçın Akdoğan; bugün bunlar hiç yaşanmamış, çözüm süreci kendi partisinin marifeti değilmiş gibi konuşmaktadır. MHP yıllardır “Terörle müzakere edilmez, mücadele edilir. Bu konuda tavizsiz millî bir politika takip etmek lazımdır.” derken kulaklarını tıkayan Akdoğan, şimdi utanıp sıkılmadan MHP’yi terörle mücadelede millî duruş sergilememekle suçlayabilmektedir.” tepkisini gösterdi.

“BİLGİ VERMESİ İÇİN DEFALARCA SORGUYA ALINMIŞTIR”

57. Hükümet döneminde Devlet Bahçeli’nin Başbakan Yardımcısı olduğu görevinde Abdullah Öcalan’la görüştüğü iddiasını da değerlendiren Yalçın, şunları aktardı:
"Yalçın Akdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Başbakan Yardımcısı olduğu 57. hükûmet döneminde de bölücübaşıyla görüşmeler yapıldığını öne sürerek meseleye terörle müzakere havası vermeye çalışmaktadır. Hâlbuki bölücübaşıyla o zamanki temaslar, bugünkü gibi pazarlık, teslimiyet ve hele de ihanet içermemektedir. O zaman güvenlik birimlerince bölücübaşından yaptıklarının hesabı sorulmuş, örgüt hakkında bilgi vermesi için defalarca sorguya alınmıştır. Üstelik İmralı canisinin devlet görevlileri karşısında nasıl dize geldiğini, onlara nasıl yağcılık yaptığını, “Bana 6 ay verin örgütü halledeyim. Şiddeti bitirip örgütü tasfiye edeceğim. Kürtçülük konusunu halledeceğim. Devletin akıllı bir eri gibi çalışacağım. Örgütü bitirip hepsini devlete bağlayacağım.” dediği sorgunun görüntüleri internette dolaşmaktadır.”

“TAVİZ, İNANDIRICILIĞI YOK EDER”

Siyasette ilkeli olmak ve dürüstlük esastır diyen Yalçın sözlerini, "AKP’nin görüşmelerindeyse bölücübaşı bir terör örgütünün elebaşı değil de bir devlet temsilcisi gibi muhatap alınmış, şımartılmış, bölücü görüşleri kamuoyuna yansıtılmıştır. Bununla da yetinilmeyip “Onun düşüncesi, bizim de düşüncemizdir.” denilmiştir. Hâl böyleyken 57. Hükûmet döneminde İmralı canisine yapılan muameleyle AKP’nin onu ihya etmesini bir göstermeye çalışmak, en hafif deyimle üçkâğıtçılıktır. Tükürdüğünü yalamaktan AKP ve yalanının dilleri keçeleşmiştir. Daha önce doğru diye halka lanse ettiklerini hiç fütur getirmeden inkâr edip tam tersini savunmak; utanç verici bir ilkesizliktir; onursuzluk ve haysiyetsizliktir. Ama AKP sözcüleri ve destekçilerinin bugün ak dediklerine yarın kara demekten dilleri acımamakta, yüzleri bile kızarmamaktadır. Siyasette ilkeli olmak ve dürüstlük esastır. Bunlardan taviz, inandırıcılığı yok eder. Politikada esneklik bir yere kadar hoş görülebilir ama bunun hem bel, hem de gerdan kıracak kadar kıvırma ve inkârla beslenmesi, sahtekârlık, hafifmeşreplik ve karaktersizlik addedilir. Yalan, desise ve hilebazlıkla siyasi rakiplerini yıpratma gayretinin faturası, AKP için ağır olacaktır. Millet; bunun faturasını ikiyüzlü aldatıcılar ve utanmazlar korosu durumundaki AKP’ye 1 Kasım’da ödetecektir. Bu partiyi de padişahlık hülyalarından bir türlü vazgeçmeyip hâlâ meydanlarda '400 milletvekili'ni telaffuz eden de fakto şefinin başkanlık hayallerini de sonsuza kadar sandığa gömecektir.” şeklinde tamamladı.