Okul günlerinin yaklaşması ile birlikte ev ödevleri öğrenciler kadar anne-babaların da gündemine giriyor. Ancak anne-babaların çocuklarının ev ödevlerine ne derece müdahale edecekleri tartışmalı bir konu. Bu yüzden öğretmenler veli toplantılarında sık sık anne-babalardan ev ödevlerine yardım konusunda kendilerini fazla kaptırmamalarını tavsiye ediyor. Fakat anne-babalar çocukları ev ödevini yaparken ümitsizliğe düştüklerinde yahut tembelliğe meylettiklerinde bu tavsiyeye ne kadar uymaları gerektiğini bilemiyorlar.

Pedagoji profesörü Ludwig Haag, bu gibi durumlarda müdahil olmanın faydalı olacağına inanıyor ve anne-babalara çocuklarına itidali elden bırakmadan eşlik etmelerini tavsiye ediyor. İtidal elden bırakıldığında bu öğretmen açısından yanıltıcı bir durum ortaya koyuyor ve öğrencinin dersi ne kadar anladığı anlaşılmıyor. Çocuklarının ev ödevlerini elinden alıp her gün hatasız bir şekilde yapılmasını sağlayan anne-babalar öğretmenin elindeki en önemli ölçü aracını alıyor.

Yeni ders konularının gelmesiyle derse daha da yabancı kalan öğrenci ise her defasında artan baskı yüzünden anne-babasının yardımına muhtaç hale geliyor ve öğretmen öğrencinin durumunu ancak sınavda fark edebiliyor. Alman Öğretmenler Birliği (DL) Başkanı Josef Kraus bu yüzden anne-babaların çocuklarına ev ödevlerini kendi kendilerine nasıl yapacaklarını öğretmelerini en doğru yok olduğunu söylüyor. Kraus, çocuğun okula ilk başladığı andan itibaren anne-babanın evde iyi bir öğrenme atmosferi oluşturması gerektiğine işaret ediyor.

İLK GÖREV ÇALIŞMA ORTAMI HAZIRLAMAK

DL Başkanına göre anne-babanın ilk ödevi çocuğu için iyi bir çalışma ortamı hazırlamak. Kraus, bu ortamda cep telefonu ve televizyon istemiyor. İlkokul çağlarındaki ihtimam ise Kraus için özellikle önemli. Bu çocukların anne-babalarının çocuğun okulda ne yaptığıyla ilgili olarak her gün mümkün olduğunca bilgi sahibi olması gerekiyor. Kraus şöyle diyor: “Çocuğunuz okulda ne yapmış, ev ödevi olarak ne almış ve nasıl yapıyor, bunları göstermesine izin verin. Orta dereceli okullara giden öğrencilerde arada bir sormak yeterli olacaktır.”

Pedagoji kitaplarıyla tanınan Ute Glaser ise çocukların ev ödevleriyle baş edemedikleri durumda, anne-babaların sorulara karşılık vermeleri gerektiğini söylüyor. Ancak bu karşılığın çocuğun ev ödevinin cevabı olmaması gerekiyor. Glaser’e göre örneğin Matematik dersinde ev ödevindeki sorunun daha iyi anlaşılması için küçük çizimler, İngilizce dersinde ise akılda tutmaya yarayan ipuçları yararlı olabilir. Şayet çocuğun ev ödevleri sürekli olarak yanlış veya eksikse o zaman da diğer anne-babalara aynı sorunu yaşayıp yaşamadıklarını sormak gerekiyor.

Glaser, “Şayet onlar da aynı durumdaysa o zaman öğretmenin öğrencileri aşan ödevleri verdiğinden yola çıkılabilir” diyor.