Neonazi cinayetleri davası ikinci yılını doldurmaya hazırlanıyor. NSU’nun hayatta kalan tek üyesi Beate Zschaepe’nin şu ana kadar konuşmaması ve savcıların sunduğu kanıtların yeterliliği konusunda hâkimlerin vereceği karar merak konusu. Müdahil avukatlar ise davanın hızlı adımlarla ilerlediğini ve mağdur ailelerin sanıklar hakkında verilecek kararlara şahit olabileceklerini ifade ediyor.

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde (OLG) görülen Neonazi cinayetleri davasının 200. duruşması dün gerçekleşti. Şimdiye kadar yüzlerce şahidin dinlendiği davada, Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresine atfedilen 10 cinayet ve iki bombalı saldırı ele alınırken, hâkimler bir süredir aşırı sağcı terör örgütünün işlediği ileri sürülen banka soygunlarını incelemeye başladı. Federal Savcılık, 2000 yılından itibaren sekizi Türk olmak üzere büyük kısmı Ceska marka silahla işlenen Neonazi cinayetler serisini NSU terör hücresi üyelerinin işlediğini iddia ediyor.

Örgütün iki üyesi, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt, 2011 yılında gerçekleştirdikleri bir banka soygunu sonrası ölü ele geçirilirken, davada yargılanan Beate Zschaepe örgütün hayattaki tek üyesi olarak yargılanıyor. Zschaepe dışında Ralf Wohlleben, Carsten S., Holger G. ve Adre E. de terör örgütüne yardım ettikleri suçlamasıyla yargılanıyorlar. Bunların dışında savcılığın dokuz kişi hakkında daha soruşturma yürüttüğü Alman basınında yer aldı.

DURUŞMALARDA GELİNEN SON NOKTA

Davanın baş sanığı Zschaepe hakkında bir kaç ciddi suçlama yapılıyor. Şu ana kadar ele edilen ipuçlarına göre Zschaepe'nin örgüt üyelerinin Frühlingsstrasse’de bulunan evi ateşe verdiği öne sürülüyor. Savcılık, Zschaepe'nin ateşe verilen evde yaşayan yaşlı bir kadının hayatını da tehlikeye attığı gerekçesiyle adam öldürmeye teşebbüs suçlaması yapıyor. Zschaepe hakkında en önemli soru ise onun işlenen cinayetlere katılıp katılmadığı. Şu ana kadar Zschaepe'yi cinayet mahallerinde gördüğünü söyleyen bir tanık çıkmazken, onun örgütte yer alarak cinayet mahallinde olmasa bile cinayetlerin gerçekleşmesine yardımcı olup olmadığı sorusuna cevap aranıyor.

Bu konuda savcılık bazı kanıtlar ileri sürerken, hâkimlerin bu kanıtlar hakkında nasıl karar vereceklerini dava sonunda görmek mümkün olacak. Davanın önemli sanıklarından aşırı sağcı Ralf Wohlleben, haksız yere tutuklu yargılandığını iddia edip birkaç defa tutuksuz yargılama talep ederken, mahkeme bu talepleri reddetti. Yine davada yargılanan sanık Carsten S., verdiği ifadelerde Wohlleben'in siparişi üzerine cinayetlerin işlendiği silahı alıp terör üçlüsüne götürdüğünü anlattı. Bu şekilde zan altında kalan Wohlleben'in üçlü ile irtibatta olduğu savunuluyor. Carsten S., yaptığı itiraflarla adam öldürmeye yardım suçunu kabul etmiş durumda.

Holger G. ise yer altına saklanan NSU üçlüsüne resmi işlerini yapabilmeleri için evrak temin ettiğini kabul etmişti. Daha fazla konuşmayan G.'nin başka hangi yardımları yaptığı bilinmiyor. Dördüncü sanık Andre E. ise örgüt üyeleri için araba kiralamak suçundan yargılanıyor.

AVUKATLAR NE DİYOR?

Çarşamba günkü duruşmada ifade veren Saksonya İç İstihbarat şefi Gordian Meyer-Plath'ın 1998 yılında bir muhbirin örgüt üyeleri hakkında ayrıntılı rapor verdiğini açıklaması müdahil avukatların tepkisini çekti. 22 avukatın imzasıyla yayınlanan basın bildirisinde, iç istihbarat dairelerinin aşırı sağ tehlikesine karşı sadece kör olmadığı, aynı zamanda onları yakın takipte olduğu belirtildi. Olayların ayrıntılarıyla ortaya çıkarılıp gerekli derslerin alınmasını talep etti.

Açıklama yapan ceza hukuku uzmanı avukat Mustafa Kaplan ise, yaklaşık iki yıldır süren davada hızlı adımlarla ilerlendiğini belirtti. Kaplan, bu şekilde hızlıca karar aşamasına geçilebileceğini ve mağdur ailelerin sanıklar hakkında verilecek kararlara şahit olabileceklerini ifade etti.