Yani okul binaları okullaştılar. Biz öğretmeniz okul bina ve bahçelerinde öğrenci sesi duymazsak rahat edemeyiz. Hangi öğrencinin ne değini kime dediğini anlamayız, dinlemeyiz merak dahi etmeyiz ama o kuş cıvıltısı gibi olan çocuk seslerine aşinayız ve onlarsız yapamayız. Okul binalarımız yaz tatilindeki mahzun ve mahmurluğunu şükür üzerlerinden atıp gerçek amacına yani birer eğitim yuvasına dönüştüler. Çocuklarımız bizim aynamız ve moral kaynağımızdır. Onların sadece karınlarını doyurup sırtını giydirmemiz yetmiyor. Yine onların yol paraları ve harçlıklarını karşılamamız da yetmiyor. Çocuklarımızın bu ve benzeri ihtiyaçlarının yanı sıra onlarla yakından ilgilenmemiz gerekiyor. Çocukları sadece çocuk olarak değerlendirmek yerine onların da anlatacaklarının olduğunu, onların da sevinç ya da kederlerinin paylaşılması gerektiğini unutmayalım. Çocuklarımızı mutlaka seviyoruz ama sevdiğimizi onlara hissettirelim ki sevgimiz yerini bulsun. Bazı anne babalar özellikle de babalar çocuklarının şımarır endişesiyle sevdiğini söyleyip çocuğunu öpmekten kaçındıklarını duyuyoruz. Eğer aramızda böyle düşünen ebeveynler varsa çocuklar uykuda iken (alt beyinleri açık olduğu için) onlara sevdiklerini söylemeleri hatta onlarla sohbet bile etmelerini tavsiye ederiz. Eğer bizler anne baba olarak çocuklarımızın ihtiyacı olan anne-baba sevgisini karşılamayacak olursak çocuk o sevgi açlığını dışardan karşılayacaktır. Bu sevgi dağıtıcısı da her zaman iyi niyetli birisi olmayabiliyor. İşte bu durumda kötü arkadaş dediğimiz yine sevgi ve şefkat mahrumu, kalpleri kararmış insanlar devreye giriyor. Anne baba olarak bizler; çocuğumuzun öğretmenlerini, arkadaşlarını, servisçisini tanıyor muyuz? En çok bahsettiği veya sık görüştüğü arkadaşlarını tanıyor muyuz? Onların içinden tanımış olduklarımız çocuğunuz hakkında nasıl düşünüyorlar? Çocuğumuz anne baba dışında başkalarının gözlemiyle nasıl birisi olarak görülüyor? Çocuğumuz mu arkadaşlarını, yoksa arkadaşları mı onu etkiliyor? Hem de ne yönde birbirlerinden etkileniyorlar? Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Okul ve evimizin çevresinde çok sayıda olumsuz kişiler de mevcuttur. Elimizdeki körpe dimağları kollayalım. Bütün bunları çocuklarımız hakkında şüpheleri arttırmak için söylemiyoruz. Ama onları daha iyi tanımak için onlarla her yönüyle ilgilenmemiz gerekiyor. İnsan bilmediğinin cahilidir derler ki sizleri tenzih ederiz. Ama olumsuz davranış sergileyen ve toplumda problem olan kişilerin çoğunun da ailesinin bulunduğunu unutmayalım. Bazı çocuklar, anne babaya kendisinden kaynaklanmayan bir olumsuz durumlarından bahsettiğinde kendilerinin suçlanacağı endişesiyle bizlerle sırlarının çoğunu paylaşamıyorlar. Bu çocuklar sürekli kendilerini bu gibi olumsuzlukların etkisi altında ezilmiş hissediyorlar. Onlar delikanlılıklarından dolayı adeta taşkın bir su gibidirler. Onları baştan bizler kontrol altına alırsak hem kendileri hem de bizler huzurlu oluruz. İlgilenmeyecek olursak kontrolden çıkarak hem kendileri hem de bizlerle birlikte toplumumuzu da taşkınlıklarıyla boğabilirler. Kaç tanemiz, çocuğumuzun okula geliş gidişini takip edebildik bilmiyoruz ama onların bazen yolda, serviste, dolmuşta veya okulda olumsuzluklarla karşılaşabileceklerini de göz ardı etmemeliyiz. Çocuklarımız artık büyüdüklerini hissediyorlar. Bu yüzden de kendileri ile ilgili önemli kararların verilmesinde kendi fikirlerinin alınmasını ve bundan sonra bir karar verilmesini bekliyorlar. İşte çocuklarımızın en çok üzüldüklerinden birisi de: “Senin aklın yetmez.” “Sen daha çocuksun” şeklindeki tepkilerdir. Her ne kadar bizlerin gözümüzde kaç yaşına gelirse gelsin halâ çocuk olsalar da artık onların büyüdüklerini kabul edelim. Yönlendirdiğimiz doğrultudaki bir davranışı isteyerek yerine getirmeleri için kendileri de bu karara ortak olmalarını beklemektedirler. Artık onlar kendi ayakları üstünde durmayı öğrensinler ki karşılaştıkları her zorlukta çevresine bakıp bizleri aramasınlar. Bulamayınca da anneee - babaaa diye ağlamasınlar. Böylelikle alacakları karar arifesinde; Annem ne der, babam ne düşünür endişelerinden de kurtulmaları sağlanmış olacaktır. Nasıl ki evde çocuklarımızın uymaları gereken belli kurallar olduğu gibi okullarda da eğitim ve öğretimin düzen içinde devam edebilmesi için herkesin uyması gereken kurallar vardır. Çünkü okulda herkesin öğrenim hakkı vardır. Bu itibarla “kuralların uyulmak üzere konulduğu” nu çocuklarımıza benimsetmeliyiz. Okuldaki kılık kıyafet, öğretmen ve diğer öğretmenlere karşı davranışlar ile okula götürülecek ders araç gereçler gibi konularda belirlenen kurallara uymaları gerekiyor. Son olarak öğrenci olan çocuklarımızın okullardaki kurallara uymalarında anne baba olarak bizler, okul yönetici ve öğretmenlerine yardımcı olmalıyız ki çocuğumuzdan verim alıp başarılarını görelim. Ama hiçbir zaman bizlerin de bir zamanlar çocuk olduğumuzu unutmayalım ve onlarla ilgili olarak empati yapalım ve onların görüşlerine değer verelim ama bunu onlara mutlaka hissettirelim. Bu duygularla yeni öğretim yılının öğrencilerimize ve öğretmenlerimizle birlikte tüm eğitim camiamıza başarılı ve hayırlı olmasını diliyorum efendim.