İlimiz merkezinde öğrencilere yönelik olarak düzenlenen gösteri ve programlara öğrencilerin götürülüp getirilmesi ve öğrencilerimizin salondaki tertip, düzen ve sükûnetleri konusunda çok titiz davranıyorlardı. Milli ve mahalli bayram kutlamalarında şimdiki gibi görevlilere ek ders verilmediği halde, sağ olsun arkadaşlarımız canla başla kendilerine verilen görevleri yerine getiriyorlardı. Bir bayramın kutlanması veya önemli bir günün anma program sorumluluğunun okulumuza verilmesi durumunda o programda görevlendirilen arkadaşlar, aylar öncesinden çalışmaya başlıyorlar ve verilen görevleriyle adeta bütünleşiyorlardı. Bunların yanı sıra her öğretmen, kendi alanları ile ilgili konularda öğrencilerin sorularını teneffüslerde ve boş saatlerinde cevaplandırıyorlar, böylelikle de öğrencilerin sınavlarda başarı göstermelerine katkıda bulunuyorlardı. Bu genel çalışmaların yanı sıra özel çalışmalar da yapılıyordu. Şimdi emekli olan ve alanında kendini aşmış, tam bir profesyonel ressam da olan Ahmet İhsan Arslantürk Bey'in adını anmadan geçemeyeceğim. Liselerde alan seçimi ile ilgili olarak uygulanan kriterler genelde şöyledir. Öğrencinin matematiği iyi ise sayısalcı, şöyle böyle ise eşit ağırlıkçı ve diğerleri ise sözelci diye değerlendirilir. Aslında çok iyi bir edebiyatçı, yazar-şair olabilecek çocuklar da, bir liseden mezun olsun denilen çocuklarla birlikte doldurulur sınıflara. Bazı okullarımız, tenkitlere rağmen direnerek hassas davranırlar ise de genelde uygulama bu doğrultudadır. Böyle oluşturulan sözelci öğrenciler, kendilerinin ötelendiğinin farkına varır ve o şekilde bir akıntıya kaptırır kendilerini. Öğretmenler odasına gelen öğretmeni, böyle bir sınıftaki dersten çıkıp geldiğini yüz ifadesinden bilirsiniz. Seçmeli resim dersleri de sözel sınıfların alanına yakın olduğu için Ahmet Bey'e de böyle sınıflar verilmişti. Ama Ahmet Bey, bu çocukları güzel bir yaklaşımla derslere bağlamıştı. Kendilerinde olan fakat kendilerinin farkına varamadıkları resim kabiliyetlerini ortaya çıkarmak için kendilerinin yazmış olduğu bir kitap için kapak yapalım demiş ve kapağın arka sayfasına da biyografilerini yazmalarını istemiş. Öyle güzel kitap kapakları yapmışlar ve dolu dolu geçen bir hayat hikâyeleri ile dolu biyografiler yazmışlardı ki, insanın içine kitap yazası geliyordu. Mine Demir Hanım, iyi olduğu kadar titiz bir edebiyat öğretmenimizdi. O zaman biraz içine kapanık ve sıkıldığı ortamlarda konuşurken bazen kelimelerin telaffuzunda takılan bir kızımız vardı Müjde”¦ Mine hanım, başarmaya istekli ama kendini ifade konusunda zorlanan bu kızımıza adeta el koydu ve onunla özel olarak ilgilendi. Çalışmalarının neticesinde, ilimiz geneli ve yurt genelindeki yarışmalarda kompozisyonları ile bu öğrencimizin dereceye girmesini sağladı. Bu kızımız ilimizi temsilen Samsun ve Manisa'ya programlara gittiğini hatırlıyorum. İletişimcilerin çok bahsettiği bir Joharı penceresi vardır. Bu görüşe göre insanın kendisi ile ilgili gerçeklerin/bilgilerin bilinmesi ile ilgili olarak aşağıdaki gibi tespitler yapılmıştır: Kendisi bilir çevresi de bilir. Kendisi bilir ama çevresi bilmez(sırları). Kendisi farkında değil ama çevresi bilir. Ne kendisi ne de çevresi bilemez ki bu alana kapalı alan denilir. Genelde öğretmenler, öğrencilerinin ne kabiliyette, nelere karşı ilgili ve hangi mesleğe yatkın oldukları ile nelerde başarılı olabileceklerini imkânlar ölçüsünde tahmin etmede başarılıdırlar. Kocaeli tarafında görev yapan ve yıllarını eğitime vermiş bir öğretmene Genel Kurmay Başkanlığı'ndan bir takdir belgesi gönderilmiş. Gönderilme gerekçesi olarak ta; o öğretmenimizin yıllar öncesinde ilkokulun birinde görev yaparken bir öğrencisinin ruhsal dosyasına “İyi bir kurmay subay olabilir.” şeklindeki tespitini yazmış olmasıdır. Çünkü o öğrencisi şimdi bir kurmay subay olmuştur. Komutanları da eğitimde iyi bir örnek olduğu için durumu genelkurmaya bildirmişler. Süreç bu şekilde başlamış ve takdir belgesi gönderilmesiyle son bulmuştur. İnsan isterse ve başarılı bir de rehberi olursa neleri yapabileceklerine, aklıma gelen bu iki öğretmenimiz gibi eğitimde iyi örnekler ortaya koyan ve adlarını sayamadığım diğer öğretmenlerimizin çalışmalarının güzel birer örnek teşkil ettiğini düşünüyorum. Ama aklıma ilk olarak bu isimler gelmişti. Diğer saygı değer öğretmenlerimizi inşallah kırmamışımdır. Yoksa hepsi de çalışmaları ile ayrı bir değerdiler”¦ Şimdi de okulumuzda yaşanmış bir nükte ile devam edelim. Okulumuzda, Bakanlık emirleri gereğince, sigara tiryakilerine ilk defa negatif ayrımcılığın başladığı(!) günlerde ikinci kattaki salon pvc ile bölünerek genişçe bir camlı öğretmenler odası hazırlanmıştı. Tiryaki öğretmenlerimiz teneffüslerde ve boş derslerinde artık bu odada dinlenerek sigaralarını içebileceklerdi. Normal öğretmenler odasında ise sigara içilemeyecekti. Genelde erkek öğretmenlerden tiryaki fazla çıktığı için camlı bölümde çoğunluk erkek, diğer öğretmenler odasında ise bayan öğretmenler çoğunlukta oluyorlardı. Teneffüslerde, tiryaki öğretmenler odasında ayrı bir muhabbet oluyor kahkahalar yükseliyorken, diğer öğretmenler odasında çıt çıkmıyordu. Durum böyle olunca sakinlik isteyen öğretmenler diğer öğretmenler odasını, muhabbet, gırgır isteyenler de camlı bölümde oturmayı tercih ediyorlardı. İşte böyle bir gün sigara içilmeyen öğretmenler odasındaki uzun masanın bir ucunda yazılı kâğıtlarını okumakta olan Mehmet Erbilir Bey'in(şimdi emekli) olduğunu unutan bayan öğretmenler, odada erkek öğretmen yok diye sohbeti koyulaştırmışlar. Konu beylerin, kendi anne-babaları ile ailelerine olan bağlılıkları, onların yüzünden eş ve çocuklarını nasıl ihmal ettikleri, varsa yoksa ailesi gibi olağan sohbetin devamında iş beylerin gıyabında hakaret ve beddua etmeye kadar varıyor tabii meydan boş olunca. Mehmet Bey ise sessizce hem yazılısını okuyor hem de hanımefendileri dinlemeye devam ediyor. Konuşulanların heyecanı ile uzun masanın diğer ucundaki hoca hanım, ellerini havaya kaldırıp başlıyor bedduaya “Bütün erkeklerin Allah be..” derken nasılsa Mehmet bey ile göz göze geliyor ve cümlesi yarım kalıyor ama hazır cevap olan Mehmet bey, yarım kalmasın diye cevabı yapıştırıyor ve “Ben erkek değilim” diyor. Siz düşünün o odadaki kahkahaların durumunu. Evet, bir muhabbettir Atatürk Kız Lisesi diyor ve hepsini sevgi ve saygıyla hatırlıyorum. Buna benzer nice gülümseten hatıralar yaşanmıştı okulda. Selam ve dua ile”¦