Artık Kahramanmaraş'ın tek kız okulu özelliği kaybolmuş ve mahallenin bir okulu haline getirilmişti. Ama yine o kayıt dönemlerindeki aşırı rağbet ve bundan kaynaklanan izdiham yaşama alışkanlığı devam ediyordu. Yanılmıyorsam 2002-2003 öğretim yılındaki kayıt döneminde öğrenci alınacak alan/mahalle iyice daraltılmıştı. Yanımızdaki Cumhuriyet lisesinin öğrenci sayısından, daha fazla yeni kayıt yapılan bir okulun kayıt yapılan idare odasındaki izdihamı sizler de tahmin edebilirsiniz. Alınacak öğrenci sayısı belli ama buna karşılık kayıt için talep eden öğrenci velisi birkaç katı olunca mecburen sıkıntı yaşanıyordu. İdareci ve öğretmen olarak en çok öğrenci velilerinin ilgisizliğinden şikâyet ederiz. İşte veli ve hem de ilgi gösteren veli”¦ İl yönetimi olarak, bakanlık olarak bir çözüm bulunması gerekiyordu o zamanlar. Şimdiki gibi her yıl birkaç okul öğretime açılmıyordu. Olan ise, hiçbir yaptırım gücü ve yetkisi olmayan, adeta hedef olarak gösterilen okul idarecileri ama özellikle de kayıt işi verilen müdür yardımcılarına oluyordu. İşte bu şartlarda kayıt için idare tarafından, kayıt için gelen çocukların sayılarını, okula bu yıl alınacak öğrenci kontenjanı kadar sayıya indirgeyecek çeşitli kriterler getirilmişti. Mesela gelenlerden muhtarlıklardan alınan ikamet ilmühaberi(şimdi nüfustan alınıyor), ilmühaberi teyit için de elektrik-su-telefon faturaları, kiracıyım ev sahibinin üzerine diyerek fatura getirmeyenlerden kira kontratı (hem de noter tasdikli), fotoğraf gibi rutin evraklar istiyorduk. O zaman, babasının evinde oturanların babasıyla, mahallede oturmadığı halde mahallede oturan bir tanıdığı ile göstermelik kontrat yapanlar, yine bir tanıdığın işyerindeki abone adına kendi ismiyle elektrik faturaları mı getirenler, buna benzer neler nelerle kayıt yaptığımızı daha sonra öğreniyorduk. O zaman da vicdan azabı çekiyordum velilerimiz olmak isteyen vatandaşlarımıza uygulanan bu kriter diye dayattığımız işkenceden dolayı, şimdi de hatırladıkça utanıyorum. Ancak, başka çözüm de yoktu mutlaka bir seçim yapılacaktı. Böyle bir günde, kayıt için bir kadıncağız geliyor gidiyor ama getirdiği evraklar belirlenen kriterlere göre tamam değildi. En son geldiğinde de getirdiği kira kontratı noterden değil muhtarlık onaylı idi ve ben yine tamamlaması gerektiğini söyledim. Kadıncağız da az sonra beyimi göndereyim onla halledersiniz dedi ve okuldan ayrıldı. Bizler kayıtlara devam ediyoruz. Metin Yorulmaz Bey kendi masasında ben de kendi masamda işimize bakıyoruz. Odada kayıt yaptıran veliler var. Sınav dönemi olduğu için zamanı uygun olan öğretmen arkadaşlardan uğrayanlarla da fırsat bulunca laflıyoruz. Elinde kayıt evraklarıyla bir veli geldi. Ellili yaşlarda bir adam. Verdiği selamı aldık ve kapı girişindeki ilk masada olduğum için benim yanıma geldi. İlk önce boynundaki asılı olan okuma gözlüğünü çıkardı(yani gardını almış oldu). Hocam, az önce hanım çocuğu kayıt ettirmek için yanınıza gelmiş ama evrakların eksik olduğunu söylemişsiniz dedi ama ses tonu gittikçe yükseliyordu. Sonrada poşet dosyadaki evrakları çıkardı ve sayarak, masaya tek tek bırakmaya başladı. Hocam bu ikamet ilmühaberi, bu fotoğraf, bu kira kontratı, bu diploma”¦. Anamın nikâhını da istiyor musun? Diyerek son sözünü söyledi. Vatandaşımız hem bağırıyor hem de masaya yaslanıyordu. Ben bağıramayacağını, buranın bir okul olduğunu söyleyince adamcağız: Ben vatandaşım istediğim gibi bağırırım dedi. Bunun üzerine ben de ayağa kalkıp kanun ve kuralları getirenlere bağır ama burada bağırma, bağırmaya devam edersen 155 i ararım dedim ve oturdum. Adam da aynı kızgınlıkla isterse 255 i ara dedi. Bunun üzerine ben dönüp 155 i aradım ve konuyu özetleyip vatandaşa uyarsam kavga edebileceğimizi belirtip yardım istedim. Telefonu kapatıp baktığımda vatandaşımızın biraz sakinleştiğini görüp bu cesaretle; bağırmanın bir anlamı olmadığını, benim de kendisi gibi çıkış yapıp kavga etmemiz halinde odada diğer misafir ve öğretmen arkadaşların ve kendi eşi-çocuğunun yanında hiç şık olmayacağını, ayrıca aynı yaşlarda olan ikimize de bu durumun yakışmayacağını söyleyince daha sakinleşti ve yakındaki sandalyeye oturdu. Sonra müdür bey odaya uğramıştı ona da bilgi verdik ve kaydını yapmaya başladık. Bizler çay içerken iki polis memuru geldi ve isteğimizi sordu. Biz de anlaşmazlık bitti çay içiyoruz, müsaitseniz siz de çay için dedik ama işleri varmış geri gittiler. Kayıt işlemleri bittikten sonra vedalaşırken, okulumuza yardım edip etmeyeceğini sordum. Bana “bu kadar eziyetten sonra bir de yardım mı?..” dercesine bir bakışı vardı ki halen gözümün önünden gitmiyor. Velimiz için belki bir ilk olaydı bu günkü yaşadığımız, ama bizim için kayıt dönemindeki her hangi bir gündü. O velinin öğrencisini hiç hatırlamıyorum ve merak bile etmedim. Ancak okul açıldıktan bir müddet sonra, bir öğrenci elinde içinde bir top fotokopi kâğıdı olan poşeti bana verip “Babamın selamı var” dedi. Aleykümselam deyip babasını birden çıkaramadığımı söyleyince “hani kayıt günü tartışmıştınız ya” dedi. Hatırladım ama unuttuğumu, teşekkür ettiğimi selamımı söylemesini söyledim öğrencimize. Ankara'daki büyüklerimiz genelde hep böyle yapıyorlar. İllerin ihtiyaçlarını o ilin belirlediği ve talebi doğrultusunda değil de, kendi ölçülerine göre belirliyorlar. O zaman da illerdeki okul ve kurumlarda imkânı ve yetkisi sınırlı olan her kamu çalışanı, talebini yerine getiremediği vatandaşlarımızla karşı karşıya gelmektedir ve rencide olmaktadırlar. Devletimiz, her ilin öncelikli ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar aciz değildir. Yeter ki kaynaklarımız doğru zamanda ve doğru yerlerde kullanılması için planlansın. Birçok Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan daha fazla olan ilk ve orta öğrenim öğrencilerimizin ders kitaplarını kaç yıldır eksiksiz olarak karşılayan devlet hazinemiz, öncelikli okullarımızın binalarını yapmaktan aciz olamaz. Ben kabul etmiyorum o kadar... Ayrı bir yazı konusu olan okullarda velilerden alınan bağış ve yardımların Bakanlık tarafından yasaklanması ve okullardaki eğitim ortamlarının temiz, düzenli ve hijyenik olmasının yine okul idarecilerinden istenmesi de bir önceki gibi şık olmayan bir durum. 2002 yılında Yalova'da şube müdürlüğü kursundayken dersin sonundaki sohbet ortamında eğitim görevlisi olan daire başkanımıza “Okulların bir hasat zamanı var o da kayıt dönemleridir. Tam biz veliden yardım isterken Ankara'dan kayıt parası almayın, yasal işlem yaparım, elinizi keserim gibi uyarılar geliyor. Peki, okulların kırılan camları, bozulan muslukları, tükenen tebeşir veya yazı kalemlerinin temininde okullar parayı nereden karşılayacaklar? Şeklindeki soruma bir müddet sessizlikten sonra “DUYMAYACAKSINIZ demişti. Kulağıma bazılarınızdan: “Biz de duymamıştık okulumuzun ortamı için ama duymayan kulağımızı çekmek için misafirlerimiz geldi” gibi kulağıma bazı sesler geliyor gibi. Atatürk Kız Lisesi gibi bütün okullarımızda görev yapmış ve şu anda da görevli bütün öğretmen ve idarecilerimizle bütün öğrencilerimize sağlık ve afiyetler diliyorum. Selam ve başarı dileklerimle”¦ NOT: Atatürk Kız Lisesi-5 başlıklı yazıma mesaj yazan değerli okuyucuma hassasiyetinden dolayı öncelikli olarak teşekkür ediyorum: “Şimdi yönetimdesiniz niye tekrar kız lisesi açılmıyor?” Sorusunu Bazı imkânlar elden çıkarılmamalı, elden giderse tekrar bulmak her zaman kolay olmuyor. Müracaat edilse bile konjonktür meselesi deniyor. Şeklinde cevaplayabilirim. Saygılarımla