Kâinattaki denge ve ayar dikkatimizi çekecek şekilde hassas bir mizan üstüne yaratılmıştır. Burada saklı olan mesaj bizlerin de dengeli ve ölçülü yaşamamıza dikkatleri yoğunlaştırmaktadır. Bir oyundaysak eğer, kuralları mutlaka olmak zorunda, kuralsız bir oyun, yaşam düşünülemez, ben kurallara uymam kafama göre hareket ederim , istediğim gibi yaşarım, ifadesinin sonuçlarını tahmin edebilirsiniz. Ya oyundan atılırsınız ya kendinizi yandırır, oyundan düşersiniz. Saklambaç oyununda bile ben istediğim zaman sobelerim, kafama göre saklanır, kafama göre çıkarım, deseniz, sizinle kimse oynamaz, istenmeyen insan olursunuz, oyunu da eğlenceyi de kaybedersiniz. Hayat da bir oyundur, yeme, içme, düşünme, uyku, çoğalma, hareket, davranış, zevk”¦ Hepsinde ölçüler var, ayar var, denge var hangisinde denge kaçsa ayar bozulsa tadı kaçar bir yerden patlak verip, oyunun zevki bozulur. Yemek içmek güzeldir, fazla kaçırıp ayar kaçtığında her taraftan patlak verip hayat çekilmez hale gelip önceki güzellikleri de burnumuzdan getirir. Uyku güzeldir, ama fazla olduğunda eksik olduğunda, faydalı değil zararlıdır. Yine denge hassas ölçü karşımıza çıkar. Konuşmak güzeldir, iletişimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Fazla konuşulduğunda, yersiz ayarsız konuşulduğunda, ilişkilerimizi altüst eder. Çoğu güzel ilişki iletişimdeki bu hassas ayarsızlıktan kaynaklanan sorunlardan sona ermiştir. Söylenmemesi gereken fazla sözden ya da söylenmesi gereken sözlerin söylenmemesinden kaynaklanmaktadır. Zamanımızda insanlar hastalıklardan, rahatsızlıklardan şikâyet etmektedir. Eskiyle hep kıyas içerisinde babam, dedem şunu yerdi, şunu içerdi, onlarda bir hastalık yoktu, falan filan”¦ Ama onlarda araba, buzdolabı, fırın, elektrik, hazır gıdalar da yoktu. Bunları hazır kolay bulmak yerine, hareket vardı, bedensel çalışmak, ter atmak vardı.Ter yoluyla vücutta biriken toksinleri atma vardı. Biz ne kadar terliyoruz ki bunları atalım, girdilerle çıktıları dengeleyemiyoruz ki, sağlam bir hesabımız olsun. Tembellik ve bireyselleşme iyiden iyiye bizi toprağa doğru ağırlaştırıyor. İnsanda iki ayak var, dikkat edilip atılması gereken iki yer: ahiret ve dünya. Sağlamca basılması gereken iki ayak. Ağırlıkları iyi ve ayarlı dengelemek lazım. Ne dünyaya fazla ağırlık ne de ahirete fazla ağır yüklenmek faydalıdır. Faydalı olan ayarı, dengeyi korumaktır, oyunun en önemli kuralı bu. Ruh ve beden misali, biri bu dünyadan beslenir, gereklidir diğeri ahiretten, ne aç bırakmak ne de fazla yemek yarar sağlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış, hadisindeki ayar gibi. Sevgiyi, hüznü de ayarlı kullanmak gerek. Dünya nimetlerine , emanetlerimize de ölçülü bağlanmak zorundayız. Aşırı bağlanıp, emanet olduklarını unutup ayarı kaçırmak veya ilgisiz sevgisiz kalıp alakayı kesmek de yanlıştır. Bizlere emanet olduklarını, araç olduklarını unutmadan, asıl amaca doğru sarsılmaz adımlar atmak yolculuğun sıhhati açısından önemli olsa gerek. Bunlar bizlere verilen harçlıklar gibidir tüm harçlıklarımızı idareli kullanmak zorunluluğu var, sonra meteliksiz bir yaşam ne lezzet verebilir ki? Önceki nesillere göre maddi anlamda daha zenginiz. Önceden şehirdeki mahallede, bir araba yokken, şimdi köyde araba park edecek yer bulamıyoruz. Önceki insanlar, paranın ürettiği gücü, beyin çalıştırarak üretirlermiş. Para çalışmaz kafa çalışırmış. Bir şey lazım olsa düşünürlermiş onlarca fikir geliştirip yaparlarmış, bizde ise para varsa hemen düşünceyi kenara yitip ona müracaat ediyoruz yani düşünceyle, üretmeyle işimiz azalmış. Önceden bizler dört kibrit çöpünün arasına bir toplu iğne koyup, sırımla sarıp, arkasına kağıttan uçuş kanatları yapıp tahtalara atış yapardık, puanlarımızı biriktirip, mutlu olurduk. Bizim çocuklar hazır plastik oklarla, hazır oyuncaklarla, emek kafa kullanılmadan, paranın gücüyle alınan, emeksiz, zahmetsiz enerjisiz içi boş oyuncaklarla oynuyorlar ve zevklerinin de içi boş olarak yarım saat sürmüyor bile. Benim, babamla yaptığım tahta arabamın her zerresi elimin emeğiyle süslüydü, öyle de tam lezzet alarak bir dönem onunla süsledik hayatımızı, biz şimdi çocuklarımızın oyunlarında paranın gücü, emeğiyle gurur duyuyoruz ama hiçbir izi de kalmıyor, suya yazılmış yazılar gibi, sahildeki kumlara yazılan sevgi ler gibi”¦Önceden ebeveynler çocuklarıyla hakiki manada ilgilenirdi, ilgide bile ayar kaçtı, artık onları başka elektronik aletlerin ilgisine havale, emanet ettik. Aletlerden nasıl bir nesil yetişir, hep birlikte görelim. Ayarımızı ve dengemizi sık sık kontrol edelim. Allah sonumuzu hayra getire”¦ Ayar sızlar, ayar sızlar, Her şeyde ince bir ayar var Sende bende makinede”¦ İklimde, tabiatta, ayar var Kaçarsa ölçü, dizin sızlar, başın sızlar, ayar sızlar. Sevinirler ayarsızlar. Denge, sizsiniz denge, sizsiniz, Eğer hayatınız ölçülüyse denge, sizsiniz. Yolundaysa işler, denge, sizsiniz. Ya bir de kaçırmışsanız ölçüyü, Abartmışsanız hayatı, yanlış işaretlemişseniz soruyu, Dengesizsiniz, dengesizsiniz! RIDVAN AKGÜL