Nerde kendi kendine oynayan bir çocuk görsem içim sıkılır üstümde bir yük, sorumluluk, suçluluk hissederim. Bireyselleştik ama bu kadar da olmaz, babalarımız annelerimiz, arkadaşlarımız bizleri hiç boşlukta bırakmazdı, her an bir şeylerin peşinde koşar bir şeylerle uğraşırdık; ama şimdi tek başına oturmuş kendi kendine konuşan, elindeki kağıtla konuşan oyuncağıyla oynayan çocuklar çoğaldı zamanımızda .Onlara hadi seninle gemi yüzdürelim, deseniz hemen canlanır normal insan yavruları oluverirler. Hadi seninle topaç çevirelim, balık tutmaya gidelim deyiverin yüzleri, gözleri hayat bulur, o zaman suç bizim ,oynatamıyorsak bile uygun arkadaş ortamını sağlamamız lazım, yaşıtlarına götürüp onlarla ilişki kurmaları için fırsatlar kollamamız lazım. Eğer sağlıklı bir nesil istiyorsak kabuğuna çekilmiş çocukların kabuğunu kırmamız lazım, çocuktan bu kalın kabuğu kırmasını beklersek, elmadan armut beklemiş oluruz. İş dönüşü evdeki zamanı planlı, bilinçli geçirmek zorundayız, o dakikaların altından, mücevherden daha önemli olduğunu artık anlamamız lazım.Bilhassa babalara sesleniyorum, sizin zevkle beş on dakikalık çocuğunuzla ilgilenip, çocuğunuza göstereceğiniz önem, yıllarca kazanç sağlayacaktır, mahsulü bereketli olacaktır. Çocuklarımızdan değerli neyimiz var? Düşünelim bir, yaptığımız çalışmaların çoğu onlar için değil mi, geleceğimiz, ihtiyarlığımız onların elinde değil mi? Daha önem verilecek neyimiz var ki en değerli metamızı, zamanımızı onlarla ilgilenmeden geçiriyoruz. Bazıları ilgilenme kelimesinin içini yanlış manalarla doldurmuş. Çocuğun yanında durmayı [B]bedenen bulunmayı [/B]ilgilenmek zannediyorlar. Onlar bizim bedenimizi değil ruhumuzu talep ediyorlar. He çocuğum tamam, peki, gibi kısa ve net,içi boş , geçiştirici cevaplar istemiyorlar uzun uzun ilgilendiğimizi, ruhumuzu da işin içine katmamızı istiyorlar. Et ve kemik yığını olarak yanlarında durmamız çok da bir anlam taşımıyor, oyunu içinde yaşatarak oynamak , çocuğa empati kurarak yaklaşmak bazen onlar gibi konuşmak, şakalaşmak onlarla aynı oyun dilini konuşmak daha sağlıklı iletişim kurmamızı sağlar. Çocuk kendini ifade ettiğinde, karşıdakine kendi meramını anlattığında rahatlar, gülümser, daha sağlıklı kişilik oluşturur. Sözü bitmeden savunmaya geçmek yerine anladım, olabilir gibi rahatlatıcı ifadelerden sonra, vermek istediğimiz mesajı yumuşatarak vermek, uzun soluklu ve sağlıklı olanıdır. Çocuklarıyla daha fazla oyun oynayan iletişimi daha iyi olan ailelerin kazançlı çıkacağı muhakkaktır, zaten sorunların yüzde doksanı iletişimsizlikten yanlış anlaşılmaktan , söylemek isteğini iyi ifade edememekten kaynaklanır. Kendini ifade edemeyen birey, çocuk, ruhunun rahatsızlığını içinde hisseder, etrafına yansıtır. En büyük hakaretlerden biri sözü ağzına tıkayarak susturmaktır. Çocuğunuzu ha bıçakla yaralamışınız ha bağırarak susturup, oturtmuşunuz farkı yok. Çocuk buradan şunu anlar, seni dinlemek dahi istemiyorum, konuşacakların benim için değerli değil, hiçbir işe yaramaz, sen de öylesin, bağırarak konuşuyorum çünkü seni normal anlayan bir insan olarak görmüyorum, mesajlarını alır ve size gereken puanı verir.Tamam da biz de patlıyoruz tahammül edemiyoruz , öyle ayarsız, saçma şeyler yapıp söylüyorlar ki, tahammülümüz kalmıyor, dediğinizi hisseder gibiyim, olsun yine de biz haksızız, kendimizle yaşıt mı ki onlar, onlar hala yetişmesi gereken fidan, filiz gibi nereye doğru yol alacaklarını bilemeyen körpe yavrular, en önemlisi geleceklerimiz, yarın birgün yürüyüşünde konuşmasında, şakalarında kendimizi bulacağımız bizim minyatür kopyalarımız, hem unutmayalım armut dibine düşermiş, ortamın kokusu insana sinermiş, armuttan elma, elmadan armut çıkmazmış, otu çekip köküne bakarlarmış, o yüzden kökü sağlam yapmamız gerek. İnsanlarla ilişkilerimizde, bilhassa çocuklarımızla ilişkilerimizde, sadece bedenen yanlarında bulunmaktan ziyade ruhumuzu da olaylara katalım, onlara katalım. Kısa bir hikaye ile pekiştirelim: Mersedes taksisiyle kızını okula bırakmaya giderken kızının hüzünle, pırıltılı gözlerle yandan geçen mobilete baktığını gören anne, kızım bak üstünde her şeyin var kürkün, ayakkabıların vs”¦hala gözün dışarıdaki mobilette ve fakir insanların üzerinde”¦ baban senin için gece gündüz çalışıyor, ben de öyle, evin araban şimdiden hazır, son model arabalarla okuluna kadar bırakıyoruz, daha neden mutlu değilsin, anlamıyorum seni, demiş. Kız, annesine nemli gözlerle bakarak anne, ben mobilete, arabalara, eşyalara bakmıyorum, keşke biz de fakir olsaydık da beni de babam okula o mobiletle götürseydi, belki bu sayede ben de ona sımsıkı sarılır ruhunun sıcaklığını hissederdim, demiş. Fazla söze gerek yok, dil fazla ilerleyemiyor, o kadar maarif değil. Allah yardımcımız olsun.