ALİ ÇAM

Okulumuzun boyanmaya ihtiyacı vardı ve elimde de bir miktar para vardı. Bu para boya ve işçilik masrafı için yeterliydi.

Sonra düşündüm. İşçiye para vermek yerine okulu ben boyarsam, elimde kalan parayla okula oldukça fazla kitap alabilirdim. Hatta kitap almak bir yana okulun başka ihtiyaçlarını bile karşılayabilirdim.

Büyük bir hevesle boyaları aldım ve okulu boyamaya başladım. Üçüncü gün öğleye doğru elimde boya kalmadı. Arabama atlayarak doğru şehre geldim ve boya alarak tekrar yola çıktım.

Kapıçam'dan köyümüzün yoluna döndüğümde yaşlı bir teyze genç bir erkek arabama el kaldırdı. Durdum ve arabama aldım.

Selamlaştıktan sonra üzerimdeki iş elbiselerine bakan genç “boyacı mısın?” diye sordu.

“Evet” dedim, “boyacıyım.”

“Nerede çalışıyorsun?” dedi.

“Çakallı Abbaslar'da, okulu boyuyorum.” diye cevap verdim.

Genç “bizim ev de boyanacak” dedi. “Ben yurtdışında çalışıyorum. Yaz tatili için izne geldim. Bizim evimizi de boyar mısın?”

İhtiyar kadını ve oğlunu zaten yoldan biraz uzakta olan köylerine götürmek istediğimden, biraz da latife olsun diye: “Tabii!” dedim. “Boyarım.”

“O zaman eve varıp bir bakalım istersen” dedi. Biraz sonra köylerine vardık. İki katlı bir evin önünde durduk. Bana yukarı çıkıp bir kahve içmeyi teklif etti.

Kahvelerimizi içerken “evi kaç liraya boyarsın?” diye sordu.

“Vallahi” dedim. “Boyayı siz alın, bana da ne verirseniz verin.”

“Ya olur mu” dedi. “Sen bir şey iste”

“Yok”
 dedim. “Benim için önemli değil, ne verirseniz alırım. İsterseniz hiç vermeyin”

Bu arada komşu köyde değirmencilik yapan Hüseyin ismindeki adam arabasıyla evin önüne geldi ve durdu. Beni evde görünce: “Hoca, hayırdır ne geziyorsun burada” dedi.

Ben cevap vermeden ev sahibi araya girdi: “Evi boyatacağım da” dedi. “Eve bakmaya geldi"

Hüseyin güldü: “Ya, Hoca ne anlar boya yapmaktan. Okulu zor boyuyor.”

Genç iyice meraklandı. “Boyacı değil mi bu?”

Hüseyin bir kahkaha attı: “Çakallı'nın öğretmeni Ali Hocam” Okulu da öylesine boyuyor. Seninle dalgasını geçmiş”¦”

Genç elime atıldı. Zorla elimi öptükten sonra: “Hocam” dedi, “Vallahi kusura bakmayın. Çok mahcup oldum size karşı. Ne olur affedin beni”

Güldüm: “Sorun yok” dedim. “Biz öğretmeniz. Bazıları bize ne iş yapıyor dese de biz hem öğrenci yetiştiririz, hem veliyi eğitiriz, hem boya badana, sıva işi yaparız, okula su çekeriz, elektirik işlerini yaparız, tuvaletleri temizler, sobayı yakarız. Geriye zaman kalırsa o zamanda da ihmal ettiğimiz ailemizle ilgileniriz”

10 yılı önce aynıyla vuku bulan bu olayı neden anlattım, biliyorsunuz. Öğretmenlerin bu minval anıları askerlik anılarından daha çoktur ve anlatmakla bitmez. Bu anı öğretmeni üzmek için ellerinden geleni yapanların insafa gelmesine katkı sağlar mı bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ”Biz öğretmenler çok kırıldık, çok”