Her yıl olduğu gibi bu yıl da Sayın Milli Eğitim Bakanı ya basının önüne çıkacak bir konuşma yapacak, ya da buna gerek duymayacak sadece basına bir açıklama metni dağıtacaktır. Çok yıllardan beri duyduğumuz bildik ifadelerle, biz öğretmenlerin önemi bir kez daha vurgulanacaktır. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız, cumhurbaşkanlığı bayrak, flama ve forsunun önünde her zamanki mağrur ve mütebessim duruşuyla ya poz verip resmini yayınlatacak, resmi ile birlikte basına dağıttığı açıklama arka fonda, her kanalın haber sunucusu veya seslendirmeni tarafından okunacaktır. Aynı şekilde sayın başbakanımız hafta sonunu Kızılcahamam kampından, birkaç günlük dinlenmenin ardından motivasyonunu arttırmış olarak döndüğü başbakanlık konutunda, biraz daha dinlenmiş dinç görüntüsü ile muhtemelen ayakta çektirdiği bir resminin eşliğinde, tv ve görsel medyada, Avrupa'daki bir çok meslektaşından daha da iri, gösterişli ve fotojenik duruşu ile boy gösterip arzı endam eylerken, yine basına dağıtılmış bir yazılı metin seslendirmenlerin dilinde yankılanıp kulaklarımıza kadar uzanacaktır. İllerimizde Sayın Valilerimiz, Milli Eğitim Müdürlerimizin tertiplediği bir salonda toplantıya davet edilecek ve kalabalık bir öğretmenler grubuyla birlikte okullardan toplanan öğrenciler ve asıl önemlisi her kurum amirinin davet edildiği protokol en ön safta yerini alacaktır. Milli Eğitim Müdürlerimiz kürsüde ilk konuşmalarını yaparken öğretmenlik mesleğinin önemine vurgu yapacaklardır. Daha sonra sayın valimiz kürsüye çıkacak (Bu arada ilimizde halkımıza ve tüm çalışanlara karşı duyarlı olan sayın valimiz M. Niyazi Tanılır'a teşekkür edemeden geçemeyeceğim.) ve öğretmenlerin ne büyük bir değer olduğunu söyleyecek, aynı zamanda daha büyük fedakârlıklar beklentisi içerisinde olduğunu da vurgulayacaktır. Programın sonunda emekli olan birkaç öğretmene ağabeyimize onur belgesi takdim edilecektir. Göreve başlarken çağrıldığı yemin töreniyle, bu süre içerisinde geçen yıllar ve emekler öğretmenimizin hayal dünyasında tatlı bir anı olarak kalacak ve kendisi ile birlikte mezara kadar gidecektir. Birçoğu çok önemli ve de manidar olan, yılların götürdüğü bu tecrübeye ne bir kıymet ne de bir değer biçilmeyecektir. Muhtemelen aynı protokol ile birlikte, öğretmenevinde bir akşam yemeği ya da balo tertip edilecek, oraya katılımla birlikte öğretmeler günü resmi olarak son bulacaktır. Sendikalar yine birer basın açıklaması yapacaklar, onlar görüntülü medyanın önüne geçerek, genel merkezlerden şubelere kadar her ortamda boy gösterecekler, canlı ve hararetli ifadelerle nutuklar atılacak, üyelik ücretlerini aldıkları devletin kurum ve kuruluşlarını topa tutacaklardır. Bununla da kalmayıp, kimisi % 1”“2 lik farklar üzerinde duracaklar, kimisi de ülke şartlarını tamamen göz ardı edip astronomik zamlardan dem vurarak taraftar toplamayı amaç edineceklerdir. Bu hengâmenin içinde günün sahibi olduğu ama hiçbir arenada kendisini bulamadığı ”˜modernist ifade ile çalıştayda, kurultayda, toplantıda, görüşmede, sözleşmede, oturumda, komisyonda', öğretmenler; eğer kendi okullarında bir birlik oluşturabilmişlerse bir akşam yemeğinde buluşmanın, buruk lükslerini üstlerinden atamadan günün sonuna geldiklerinin farkına bile varamayacaklardır. Ertesi gün, değişikliği diğer günlerden farklı olmayan bir güne yeniden uyanacaklardır. Batılı bir düşünürün, düşündürücü bir ifadesi vardı: - Bana öğretmenleri verin size istediğiniz geleceği vereyim. Diyordu. Bizden birisi de belki de eğitimin gerçekten önemini kavrayarak veya öylesine söylediği bir sözü hatırlıyorum: -Eğitim o kadar önemli bir olaydır ki öğretmenlerin eline bırakılamaz. Bana göre iki önemli bir tespit var bu sözlerde. Birisi geleceği oluşturmak için öğretmen eğitiminin önemini ve geleceğin inşasının, öğretmenlerden geçtiğine dikkat çekerken, diğeri yıllardan beridir bu güzel ülkemizde kabuğunu yırtamamış ve muasır memleket seviyesine ulaşamamış bir toplumun önünü açmak yerine doğru konulmayan amaçlar uğrana, doğru olarak yetiştirilememiş öğretmenlere eğitimin terk edilemeyeceğine vurgu yapmaktaydı. Bu düşüncenin etkisinden kurtulamayan bir toplum psikolojisi içerisinde, yetişen ve insan eğitimini, eğitimcinin eline düşürmemek için mücadele edenlerin, eğitimi hangi duruma düşürdüklerinin canlı şahitleri herhalde tüm Anadolu insanıdır, diye düşünemeden edemiyor insan. Ve nihayet eğitim yapma kabiliyet ve seciyesi elinden alınarak sadece öğretim yapabilme, hatta daha da ileri gidilerek normal bir kaset ve vcd den dinlenerek elde edilecek kadar bilgi verebilecek öğretmen bireylerin olması hiçte şaşkınlık verilecek bir olay değildir diye düşünmeden edemiyor insan. Ve bu gün 24 Kasım. Öğretmenler günü. Farklı mesleklerden duyarlı olan birçok eşimiz dostumuz telefonları ile arayarak, mesaj çekerek günümüzü kutlayacaklar, bir kısmı hatırlamayacaklar bile. Ama en çok mutlu olacağımız olay ise, bu günümüzü en çok hatırlayan kendi emeğimizin ürünü konumunda olan öğrencilerimizdir. Onların bize bir gül vermesi bizim için dünyanın en güzel hediyesi olacaktır. Bu gün vesilesi ile sürekli olarak, Sayın Başbakanımızın gündeminde olan, açılımın içerisine ülkemizde, eğitimin gelişmesi ve öğretmenlerin meslek tatminin geliştirilmesi de alınarak, gelişmiş ülkelerinin standardı yakalanamaz mı? Diye soramadan geçemiyor insan. Bunların yanında eğitime, yakından uzaktan bir katkısı olma imkânı bulunmayan kurumların ellerinin çekilmesi sağlanıp, Anadolu insanının beklentileri doğrultusunda yenileşmenin gerçekleşmesi sağlanamaz mı? Bu günün anısına ve önemi hiçbir zaman tartışılmayan değerli öğretmenlerimiz adına, Başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, Sayın Milli Eğitim Bakanımızın, yine bir öğretmenler gününde, öğretmenlerimize ve eğitim çalışanlarına ve sorunlarına gereken ilgi ve alaka göstermeleri dileğiyle”¦ Mutlu ve güzel yarınlar için tüm öğretmenlere diyorum ki: Bu gün 24 Kasım. Öğretmenler günü. Gününüz kutlu olsun.