Tabii, yılların hızlı ya da yavaş geçmesi mümkün değil. Güneş, Dünya ve ay kendi yörüngesinde her zamanki gibi, her zamanki hızda akar gider. Hepsi de kendilerine gösterilen yörüngede hareket ederler ve kendilerine verilen görevlerin bir saniye bile dışına çıkamazlar. Kainatta özgür bırakılan yalnız insandır. Kainatta özgür bırakılan işte bu insan eğitime muhtaçtır. Belirtmeye dahi lüzum yoktur ki, eğitim çok çok önemlidir. Eğitim ekmek ve su kadar gereklidir. Peki bu kadar önemli bir husus Ülkemizde gerçekten aynı önemde ele alınıp da düşünülüyor mu? Maalesef bu soruya “evet” cevabını veremiyorum. Çünkü, manzara aşağıdaki gibi. Evet, eğitim denildiğinde ne anlıyoruz? Ya da eğitim denildiğinde Dünyanın çeşitli Ülkelerinde yaşayan insanlar ne anlıyor, Türkiye'de yaşayanlar ne anlıyor? Sizi bilmem de ben eğitim denildiği zaman “acımasız bir rekabet” anlıyorum. Öyle bir acımasızlık var ki, ilk yüzde 3'e gireceksin deniyor. Peki son %97 ne olacak? Ya da ilk %10'a gireceksin. Peki, son %90 ne olacak? Cevabı çok açık. Altta kalanın canı çıksın durumları. Sizi bilmem eğitim denildiğinde benim aklıma “elek” geliyor. Çok az birileri eleğin altında kalıyor, çokları eleğin altına düşüyor. Eğitim sanki “adam yetiştirme sanatı değil de adam harcama sanatı” gibi. Tabii, bu mülahazama birileri, nüfus bahanesiyle karşı çıkabilir. Yani bu kadar çocuğa, bu kadar gence, ancak bu kadar imkan sağlanabilir diyebilir. Bu söz çok anlamsız olsa da, birileri bu gerekçeye sığınır. Dünya nimetleri ve dünyadaki tüm imkanlar insanlar içindir ve bu imkanlar herkese yeter. Kapitalizmin altta kalanın canı çıksın anlayışıyla, “bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul” taksimatını yaparsan, elbette bu imkanlar Dünyadaki herkese yetmez. Sizi bilmem ben eğitim denildiğinde “eski o koca değirmen taşları” var ya, (şimdiki gençler o değirmen taşlarını gördü mü hiç!) onlar aklıma geliyor. Silindir de aklınıza gelebilir. Ha değirmen taşında un-ufak ezmişsin, ha silindir altında pestilini çıkarmışsın. Fark etmez. Burada un-ufak yapılanlar ya da pestili çıkarılanlar yalnızca öğrenciler değil, öğrenci ve ebeveyni yani anne babası da aynı akıbete duçar. Sizi bilmem eğitim denildiğinde benim aklıma “taklitçilik” geliyor. Maalesef, eğitimde taklitçilik geçerli. Yani yeni ufuklar açmak yerine, eskiden açılmış bir yol gösteriliyor ve bu yolda aynen geçmiştekiler gibi yürü deniliyor. Yol da yol olsa bari. Patika yol. Taklitçiliği aşalım, öğrenciler yeni ufuklar açsınlar diye, birkaç yıldır “proje ödevi” diye bir model getirdiler. Bu sefer de, iş şeklî bir kalıba döküldüğü için, yine göstermelik işler yapılıyor. Çocuk ya da genç açıyor bilgisayarı, giriyor internete bir şeyler kopyala, kes ve yapıştır mantığıyla ne yaptığının da farkına varmadan bir ödev hazırlıyor. Bu da taklitçilik oluyor. Yazı hacmini fazla uzatmayayım. Peki, öğrenci deyince sizin aklınıza ne geliyor? Sizi bilmem benim aklıma “yarış atı” geliyor. Peki başka neler geliyor? Şimdiki öğrenciler cep telefonu, bilgisayar gibi teknolojilere aşırı derecede hayran. Bu hayranlık o kadar üst noktada ki, cep telefonu ya da bilgisayar gibi teknolojileri bir araç olarak değil de sanki bir maksat bir amaç olarak görüyorlar. Bir kişi hayranı olduğu şeyin hâkimi olamaz, ancak mahkumu olur. Öğrenci denildiğinde, “gününü gün etmeye çalışan, boş işler ve eğlence meraklısı” tipler aklıma geliyor. Öğrenci deyince başka hususlar da aklıma geliyor fakat sözü uzatmaya gerek yok. Peki öğretmenler deyince aklınıza ne geliyor? Ben burada da sözü uzatmayacağım. Hatta daha kestirme bir yol izleyeceğim ve tek bir söz, tek bir cümle kullanacağım. Sizi bilmem ben öğretmen denildiğinde, “günü kurtarmaya çalışan insanlar topluluğu” aklıma geliyor. Evet, eğitim, öğrenci ve öğretmen denildiğinde aklıma ilk gelenler bunlar. Yani burada şunu ifade etmeliyim. Eğitimde iyi hususlar, yeni gelişmeler var, öğrenciler arasında yukarıdaki tanımlamanın dışında kalanlar elbette var, ideallerini bayrak yapan öğretmenler kesinlikle Ülkemizin her köşesinde mevcut. Sözüm elbette onlar için değil. Zaten, eli öpülesi o Öğretmenlerimiz bu sözleri üzerlerine asla almazlar. Buna rağmen bu yazdıklarıma itiraz edenler yazının başlığına bir kez daha baksınlar. Çünkü, yazımın başlığı yanlış anlamaya manidir. Dileğim odur ki, gelecekte eğitim denildiğinde, “yüzde yüz kalite, çocukları ve gençleri aç ve açıkta bırakmayan bir istikbal planlaması ve yalnızca ideallerini düşünen öğrenci ve öğretmenler akla gelsin.”