Her okuduğumda karşılaşmış olduğum herhangi bir sorunda kendi sorumluluğumu uzun uzadıya muhasebe etmeye çalışırım. Bilirim insanların her suçunda ben varım Günah uzun bir kervan ta ucun da ben varım Samimi duygularımla inanıyorum ki vicdan sahibi her insan evladı da benim gibi düşünüyordur. Aslında çoğu olayda ya da aksak giden işlerde kendimizi hesaba çekme mecburiyetimizin olduğunu, göğüs kafesimizin içersinde bulunan ve adına alışkanlığımız gereği kalp dediğimiz, oysaki duygu dünyamızın tamamını orada örüklediğimiz veya çözümlemeye çalıştığımız gönlümüz, yüreğimiz bizi en güzeli ile yönlendirecektir. Ne kadar acıdır ki; adına akıl dediğimiz engel bizi farklı âlemlere kaydırmada daha çok hüner göstermektedir. Eğitim sorunlarımız genel anlamda ele aldığımızda karşımıza ilk çıkan engelin aile olduğunu söylersek, hata yapmış olamayız diye düşünüyorum. Çocuğun kişilik ve karakter özelliklerinin oluşmasında ilk etki, doğal olarak aileye ait olacaktır. Çocuğun, bebeklik döneminden başlayarak, aile yuvası içinde yaşanan her türlü olumlu ve olumsuz tavır ve davranışların resmini hafızasına yükleyip, daha sonraki yaşamında, kendisine ilham vereceğini ve bu kodlara göre yaşayacağını bilmemek, anlamamak gerçeklerden kaçmaktan başka bir şey olamayacaktır. Çocuğumuzu kendi ailemizin bir ürünü olarak ele almak zorundayız. Aile, çocuğun yaşamında çok önemli bir yer tutan; beslenme, bakım, sevgi ihtiyacı, duygusal gelişim, psikolojik gelişim, eğitim, kültürel değerleri kazanma, sağlıklı zekâ gelişimini sürdürme gibi temel ihtiyaçlarının karşıladığı en önemli yer ve çevredir. Bizim kültürümüzde aslında aile içinde anne ile babanın çocuklara karşı görevleri bilinmektedir. Onları sevmek ve değer vermek, onlara bir emanet ve hayatımızın imtihanı gözüyle bakmak, yetişmeleri ve eğitimleriyle ilgilenmek, dünya ve manevi dünyasında tehlikelerinden korumak gerekmektedir. Buradaki en büyük fedakârlığı gösterecek olan anne ve baba vakar ve zarafetini koruyarak çocuğun üzerinde olumlu izler bırakabilir. Çocuğun narin, naif, zarif, efendilik, paylaşım, katılım, güzel ve edeb dâhilinde konuşma gibi yeteneklerin annenin zarafetinden, tevazu, gurur, muvazene ve toplumsal davranışların kaynağını da babada bulunan vakardan alır. Bu kavramların aile fertleri arasında yer değiştirmesi halinde çocuğun kişiliğinde ortaya çıkacak olan olumsuzlukların ana mimarı yine anne ve babalar olacaktır. Yaşadığımız günümüz toplumunda el değiştiren vasıflar, çocuğun havsalasında oluşturduğu depremlerle, hayatını tümüyle ters yüz ederek eşya ve hadisenin tezatlığında kendisine biçtiği yer bizlere neden garip geliyor ki? Gerçek değerlerden ters yüz etmiş bir aile ortamından, hayatın içerisine dâhil olan bir çocuk, başta eğitim alanında olmak üzere, karşılaşabileceği sorunun ne olduğunu anlayamadan, çözümüne de hiçbir zaman ulaşma yeteneğine de sahip olamayacaktır. Bu çocuğun yaşantısında ileride temayüz edecek olan problemlerin yine ana müsebbipleri de anne ve baba olarak bizler olacağız. Yaşanan bütün bu olumsuzluğun kaynağını anlamayan ebeveynler, buna rağmen ellerindeki maya tutmaz hamurdan olumlu beklentilerine cevabı hiçbir zaman bulamayacaklardır. O halde yapılacak olan; önce anne ve babaların aile içinde konumlarını ve rollerini belirlemek olmalıdır.