Eğitim uzmanları, eğitimin derslerle sınırlı olmasını istemiyor. Kişilik eğitiminin eksikliğinden yakınan uzmanlar, öğrencilerin ahlaki yargılama ve sosyal kabiliyetlerinin güçlenmesinden yana tavır koyuyor.

Almanya'da okullarda tarih, kimya, fizik, matematik öğretiliyor ama derslerde sadece konulara sadık kalınıyor ve kişilik eğitimine neredeyse hiç ağırlık verilmiyor. Etik veya din dersleri ise tek başına kişilik eğitiminde yeterli olmuyor. Sebebi ise bu derslerin de yine bir ders olarak kalması ve öğrencinin hedefine aynı zamanda ‘iyi not’ almayı koyması.

Ancak uzmanlara kişilikli bir bireyin yetişmesinde bu derslerden alınan ‘iyi notlar’ yeterli gelmiyor. Onlar, öğrencinin ahlaki yargılama ve sosyal kabiliyetinin gelişmesinde okulun genel olarak ne kadar etkili olduğunu da ölçmek ve bir nevi ‘Ahlak Pisa’sı geliştirmek istiyor.

Aktionsrat Bildung adlı konsey de tam bunu istiyor. Bilirkişi raporu yayınlayan konsey, öğrencilerin bu kabiliyetlerini ölçecek bir test işleminin geliştirilmesini istiyor. Konsey, ‘çok boyutlu eğitim’den yana tavır alıyor ve bunun için okulda verilen derslerin ötesinde önlemlerden oluşan geniş kapsamlı bir katalog üzerinde duruyor.

Uzmanların çok boyutlu eğitimden anladıkları ise şöyle: Öğrenciler okulda müzikle alakalı kabiliyetlerini geliştirebilmeli, medyayı nasıl kullanacağını iyi öğrenmeli, kültürlerarası ve siyasi yetkinlikler kazanmalı ve en önemlisi hayata hazırlanmalı. Konseyin Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Dieter Lenzen de “Eğitim sistemi kendisini daha geniş kapsamlı olan bu göreve göre ayarlamalı.” diyerek okulun sadece ders konularıyla sınırlı kalmamasını istiyor.

Konsey üyelerini rahatsız eden bir diğer faktör ise okulun öğrencilere öğrenmekten zevk alma özelliğini taşımaması. Bunun için özellikle fen derslerini toplumsal bağ kurarak vermenin önemine değinen uzmanlar, araştırmaların Alman okullarında ders öğrenmede motivasyon gerektiğini ortaya koyduğunu anlatıyor. Lenzen, bu motivasyonun oluşması için ders konusunun seçiminde öğrencilere de söz verilmesi gerektiğini düşünüyor.

Bununla birlikte bilirkişi raporunda takdir edici tespitler de yok değil. Buna göre ders kültüründe büyük ilerlemeler söz konusu. Artık eskisi gibi bilgi yığınlarıyla ders yapılmıyor, aksine öğrencinin kabiliyetini arttırmaya yönelik ders anlatımı bilişsel öğrenmeyi teşvik ediyor.

Konseyin okulda kişilik eğitimi ile ilgili Ahlak Pisası’nın yanı sıra başka tavsiyeleri de var. Uzmanlar anaokullarında ‘genişletilmiş eğitim ve yetiştirme anlayışı’ istiyor. Ancak bunun için velilerin de işin içine katılması gerektiğini düşünüyorlar. Bunun için de ailelerin çocukluğu koruyan ve dersi öne alan yanlış tasavvurları aşması gerekiyor.

Konseyin ilkokullar için önerisi ise tüm gün ders veren okullar. Bu okullarda dersin daha çok ferde dayalı hale getirilmesinin ve kendi kendine çalışmayı öğrenerek kişilikleri güçlendirmenin mümkün olabileceğine inanan uzmanlar, ders dışı faaliyetlere de önem veriyor. Uzmanlar bu sayede öğrencinin eğitimi sadece dersten ibaret görmeyip daha bütüncül bir bakışla ele almasını istiyor. Konseye göre medyayı nasıl kullanmak gerektiğini de bu çağlarda öğrenmek gerekiyor.

Orta dereceli okullar için istenen ise amaçlanan eğitim boyutlarının somutlaştırılması ve bunların müfredatta yer alması. Lenzen’e göre bunun gerçekleşmesi için kişilik gelişiminde rol model olarak fonksiyon ifa eden öğretmenlerin de eğitim geçmesi gerekiyor. Öğretmenleri karakter özelliklerini göstermede cesaretli olmaya çağıran Lenzen, okullardan da sosyal ve kültürel faaliyetlerini arttırmalarını istiyor. Yüksekokullardan istenen ise disiplinlerarası derslerin sayısının arttırılması.