Montgolfier Kardeşler Kimdir ? Balonu Kim Buldu İcat Etti ?

Balon Kim Buldu icat etti Montgolfier Kardeşler Kimdir? Dünya tarihinde insan oğlu devam lı uçmak veya insanı havaya kaldırabilecek araçlar hayal etmiştir. Uçmak yada gökyüzünde olmaya yarayan aletler kardeşlere nasip olmuştur. Uçak wright kardeşler ile uçmuş balon da Montgolfier Kardeşler ile havalanmıştır. Antik çağda Arşimet suyun kaldırma kuvvetini bulmuştur. Yoğunluğu suyun yoğunluğundan az olan maddeler su ile kaldırılır. Eğer yoğunlık suyun yoğunluğundan fazlaysa cisimler dibe batar.  Madde suyun yoğunluğuna eşitse askıda kalır. İtalyan büyük mucit Leonardo da Vinci uçmayla ilgili bir çok makine ile ilgilenmiştir.

Joseph Michel Montgolfier 26 Ağustos 1740 – 26 Haziran 1810 ve Jacques Etienne Montgolfier 6 Ocak 1745 – 2 Ağustos 1799 Montgolfier Kardeşler Annonay Ardèche  Fransa Yaşayan bir kağıt fabrikasının oğullarıydı. 16 kardeşlerdi babaları Pierre Montgolfier dir. Joseph hayalperest ve yaratıcı bir çocuktu. Jacques ise daha ağır başlı ve sakindi. Kimya fizik ve mimarlık eğitimi aldılar. Babalarına iş konusunda yardımcı oldular. Saray müteahhitliğine atanırlar ve gelirlerini güvence altına almışlardır. Bu nedenle araştırma ve deneylerini daha rahat yaptılar. Kalorimetri ve aydınger kağıdını geliştirdiler ve dünya çapında kağıt sektörüne damgasını vurdular. Joseph uçma hayallerine çocukluğunda kapılmıştı. 1766 yılında havadan daha hafif olan hidrojen gazını keşfeden Henry Cavendish’tir. havadan 14 kat daha hafif olan hidrojen gazı hakkında yazılar okudu. Bu ilgisiyle küçük yuvarlak şekildeki kağıtları hidrojen gazıdoldurarak uçuruyordu. Problem ufak küre toplar 2 metre yükseliyor sonra düşüyordu. Gaz kısa bir sürede kürenin içinden sızıp gidiyordu. Bu nedenler deneyleri bıraktı.

Bir tatilde masada otururken şöminenin üzerine asıl beyaz gömleğin sıcak hava ile şiştiğini gözlemledi ve kardeşiyle paylaştı. Beraber deneyler yapmaya başladılar ilk başta dumanın kendisinin bu genleşmesiyi yaptığını düşündüler. Yaptığı deneylerde Dumanın    bu genleşmeyi sağlamadığını sonucuna vardı. Farklı deneyler yaparak ısının genleşmesini sağladığını buldular.  Farklı malzemeler ile balonlarını yapmaya başladılar 1783. Yaptıkları sıcak hava balonunu insansız 300 metreye kadar uçurdular. 4 haziran 1783 yılında  Kardeşler  Annonay herkesin önünde ateşle ısıtılmış havanın  33 metre yükseklikteki balonu 1000 metreye yükseltebileceğini ve 2 km uzağa uçabileceği gösterdiler. Bu olay hemen yayıldı ve Paris bilimler akademisi tarafından fark edildi. Akademi bu konuyu incelenmesi için fizikçi Jacques Alexandre César Charles Jacques Charles görevlendirdi.  Montgolfier Kardeşler gazeteye verdiği yazıyı okudu. Havadan hafif bir gaz ile balonu uçurduklarını  anlatmışlardı. Jacques Charles sıcak havayı düşünemedi ve havadan hafif olan zamanın tek bilinen gazı hidrojen ile deneyler yapmaya başladı. Bu yanlış anlama ile hidrojen balonunu icat edecekti. 4 metrelik hidrojen balonunu 27 ağustos 1783 yılında pariste havalandırdı. Balon paristen 25 km uzaklığa indi.

1783 yılında neredeyse aynı anda 2 balon çeşidi icat edildi. İlki sıcak hava balonu Montgolfier Kardeşler , ikincisi hidrojen balonu Jacques Charles tir. Fakat bu icatlardan sonra halen bir insan bu balonla uçmamıştı. Fransa kralı 16 Louis Montgolfier Kardeşleri Parise çağırmıştı. Sıcak hava balonunda hava ısıtılır ve balonun içindeki moleküller hızlı hareket ederek balonu iter. Gaz hidrojen balonunda  eylül hidrojen molekülleri hava moleküllerine göre daha az yoğun olduğu için havaya doğru itilir.

Montgolfier Kardeşler Brothers

17 eylül 1783 yılındaki yarışmayı  Montgolfier Kardeşler kazanır. Tüm parisliler versay sarayı önünde bu olay nedeni ile toplanmıştı.  Montgolfier Kardeşler balonu 2-3 kişiyle havalancaktı. Fakat bu tehlikeli olacağında ilk havalanma da hayvanlar kullanıldı. İlk denemede Bir tavuk bir ördek ve bir koyundu. İlk deneme balon 8 dakika uçtu.   Montgolfier Kardeşler artık insanlarında uçmasını istiyordu, fakat kral bu uçuşta sadece idam cezası alan kişilerle yapılabileceğini  belirtmişti. Bilimler akademisi üyesi Jean françois pilatre de rozier suçluların ün kazanmasını istemiyordu ve uçmak için François Laurent le Vieux d’arlandes ile kralı ikna ettiler. 2 cesur adam balona bindiler ve 13:54 te hareket ettiler. 8 km civarında uçup yumuşak bir iniş yaptılar. Uçan ilk insanlar olmuşlardı. 10 gün sonra hidrojen balonu ile  Jacques Charles uçtu. Bu tarihlerden sonra bir çok uçuş gerçekleştirildi.  Balonlar 3000 metreye kadar uçtular. 1785 yılının  haziran ayında ilk hava kazası gerçekleşti Jean françois pilatre de rozier balonu havada patladı. Motorlu zeplinler yapıldı. Hava durumu hakkında çalışmalar başladı.

Cevap: Maymun

Uçuşun Kısa Tarihçesi

Uçabilmek

İnsanoğlunun ayaklarını yerden kesmesi ve gökyüzüyle kavuşabilmesi için yüzyıllar geçmesi gerekti. Kanatlar balonları, balonlar zeplinleri, zeplinler planörleri ve sonunda uçaklar, insanlara özgürlüğü getirdi. Havacılık tarihi, özgürlüğün de tarihi oldu aynı zamanda.

Karanlık bir gecede, yıldızların arasından parlayarak giden bir uçağı işaret edip nereye gittiğini sormamış, ufukta kaybolana kadar gözleriyle izlememiş ve o uçakla uzaklara gitmeyi hayal etmemiş bir çocuk yoktur herhalde… Hepimizin düş kaynağıdır gökyüzünde süzülerek giden uçaklar. Bazen özgürlük, bazen bilinmezlik, bazen özlem ve bazen de kaçıştır; her defasında o anda yere çakılı olmanın çaresizliğinden beslenen bir düştür. Bu yüzden yürümek zorunluluksa, uçmak özgürlüktür. İnsanoğlu, yüzyıllar boyunca kuşları gözlemlemiş, onların anatomik yapısını anlamaya, kanatlarıyla havayı itme gücünü çözmeye çalışmış, yani ilham alabileceği tek canlıyı dikkatle izlemişti. Ancak uçma özleminin önü sonu hesaplanabilir bir fikir haline gelebilmesi için binlerce yıl geçmesi gerekiyordu ve bu konuda ilk ciddi adımlar yüzyıllar sonra atılabildi.


BİZDE VE BATI’DA ÖNCÜLER
Yaşadığımız topraklar üzerinde uçma düşünü gerçeğe dönüştürme çabası, ilk kez 11. yüzyılda ortaya çıkar. El-Gevheri adlı Türk bilim adamı, kendi yaptığı kanatları kollarına bağlayarak uçmayı dener. Lagari Hasan Çelebi ise, 17. yüzyılda Sarayburnu’nda yapılan şenlikler sırasında uçma hüneri gösteren kişi olur. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde anlatıldığına göre; Lagari Hasan Çelebi, kendi icadı olan, 50 okka barut macunu ile dolu yedi kollu bir fişeğe biner ve ateşlenen fişekle gökyüzüne doğru fırlatılır. Fişeğin barutu bitince de kendi yaptığı kanatları açarak Sinan Paşa Sarayı önünde yumuşakça denize inmeyi başarır. Çelebi’nin 250-300 metre havalandığı ve 20 saniye kadar havada kaldığı düşünülürse, onu roket çalışmalarının atası olarak kabul etmek yanlış olmaz.

GALATA’DAN İLK UÇUŞ
Yine 17. yüzyılda ve IV. Murad zamanında yaşamış olan Hezarfen Ahmet Çelebi ise, bir efsane olarak bugünlere kadar ulaşmış kişiliğiyle tarihimizin ilk ‘uçan insan’ı olarak kabul edilir. Bilimle uğraşmaktan zevk alan, çeşitli araştırmalarını yılmadan usanmadan yaptığı deneylerle besleyen akıllı ve yürekli bir kişi olan Ahmet Çelebi’ye ‘bin fenli’ anlamına gelen ‘hezarfen’ lâkabı halk tarafından verilmişti. Hezarfen Ahmet Çelebi, hava akımlarını ve kuşların uçuşunu inceleyerek birtakım sonuçlara varmış, tarihi uçuşundan önce, kanatlarının dayanıklılığını denemek amacıyla Okmeydanı’nda denemeler yapmıştı. Bir sabah, kıyılarda biriken halkın gözleri önünde Galata Kulesi’nden aşağıya atlamış ve rüzgârın etkisiyle uçarak Boğaz’ı aşmış, Üsküdar dolaylarına inmeyi başarmıştı. Ancak, ilk uçuş başarısına yenilerini ekleyememişti.

VİNCİ’NİN UÇUŞ MAKİNELERİ
Dünyanın geri kalanında da, uçma hayalinin peşine takılan ve bu konuda kafa yoran insanlar vardı. 15. yüzyılda yaşayan ünlü ressam Leonardo da Vinci, sanatçı olmasının yanı sıra bir filozof, bir mucit ve bilim adamıydı. Da Vinci’nin bilim alanındaki en büyük hayallerinden biri, insanın gökyüzünde bir kuş gibi süzülmesiydi. Martıların uçma sisteminden esinlenerek icat ettiği kanatlı, uçan bisikleti, bugün hâlâ bilim dünyasını hayran bırakan çizimlerle açıklamıştı. 20. yüzyılın sonlarında imal edilen planör, Vinci’nin günümüze kadar ulaşan çizimlerine dayanılarak ve o dönemdeki malzemeler kullanılarak ortaya çıkarılmıştı. Bu da ünlü ressamın, geleceğe kadar uzanan dehasının kanıtıydı.



MONTGOLFIER KARDEŞLERİN BAŞARISI
İlk kez uçan ve havada uzun süre durabilen bir araç yapmayı Mongolfier kardeşler başardı ve adları, her zaman modern havacılık tarihinin başlangıcı ile birlikte anıldı.

Zeki, metotlu çalışan ve sakin bir insan olan Etienne Montgolfier ile hayalci ve ateşli bir genç olan ağabeyi Joseph Mongolfier, elbirliğiyle yaptıkları deneylerle uçabilen bir balon geliştirmeyi başarmışlardı. Bir süre sonra, sıcak havanın yükselmesi esasına dayanarak yaptıkları dev balonu, 5 Haziran 1783’te halka açık bir alanda denemeye karar verdiler. Balon yükseldi ve iki bin metre kadar sonra durarak söndü. Herkesin nefesini tutarak izlediği bu olay, tüm dünyada büyük bir heyecan yaratmıştı.


Mongolfier kardeşler, bu başarıyla yetinmediler ve bir süre sonra, canlı denekler taşıyan bir balonu Paris semalarına uçurdular. Bir koyun, bir horoz ve bir kaz koydukları balon, Versailles Sarayı önünde, görülmemiş bir kalabalık eşliğinde havaya salıverildi. Balon, on dakika sonra yakındaki bir bölgeye indiğinde yüzlerce insan, hayvanların ne durumda olduğunu görmek üzere oraya koştu. Hedefe varan ilk kişi, Pilatre de Rozier, kafesin kapısını açınca, sağ salim dışarıya fırlayan kaz, koyun ve horoz; insanoğlunun önünde yepyeni bir ufkun belirdiğini müjdeliyordu.


Pilatre, insanın gökyüzünü keşfetmek için önünde bir engel kalmadığını düşünerek, bu deneyin insanlarla yapılması gerektiğini düşünüyor ve ilk gönüllü olarak da kendisini öne sürüyordu. Montgolfier kardeşler, Pilatre’nin verdiği ölçüler üzerine bir balon imal ettiler. Deney günü, halkın korkulu bakışları arasında yükselen balon, bir süre Paris semalarında süzülerek yumuşak bir iniş yaptı. Balonun içinden çıkan Pilatre ve dostu D’arlandes, krallara yaraşır bir şenlik alayını peşlerine takarak başkente döndüler.

SÜRÜKLENMEK DEĞİL, YOL ALMAK
Semalarda rüzgârın etkisiyle sürüklenmek, insanın bir yerden bir yere planlı olarak uçabilmesi anlamına gelmiyordu. Balonu, insanın istediği yere yönlendirebilmesi için aradan uzun yıllar geçmesi, buhar gücünün ve elektrikli motorun aşılarak, içten yanmalı motorun bulunması gerekiyordu. Balonla içten yanmalı motorun uyumunu sağlayan ve böylece ilk güdümlü balonu yapmayı başaran kişi, Brezilyalı Alberto Santos-Dumont oldu. 19 Ekim 1901’de Numara 6 adlı zepliniyle Eyfel Kulesi’nin çevresini dolaşıp ödül kazandı ve bir anda dünya çapında üne kavuştu. Ama hepsinden önemlisi, güdümlü balonla birlikte Santos-Dumont adının havacılık tarihine geçmesiydi.

GÜDÜMLÜ BALON HAYALLERİ SÜSLEDİ
Güdümlü balon, uçakların henüz sadece hayal edilebildiği bir dönem boyunca uçma tutkusunun gözdesi oldu. Almanya’da Graf von Zeppelin, imparatorun da güçlü desteğini alarak yılmadan çalıştı ve ilk olarak 1906 yılında, kendi adıyla anılan dev araçları yapmayı başardı. Zeplin, omurgalı bir balondu, kirişlerden yapılmış hafif bir iskeleti vardı ve bu iskeletin içinde hidrojen gazıyla doldurulmuş çok sayıda balon bulunuyordu, yükselmesini de bu balonlar sağlıyordu. İlk örneği 128 metre boyunda olan ve 10,6 kw gücündeki iki adet motora sahip olan zeplinler, ortalama 50 yolcu alıyor ve saatte 30 kilometre hız yapabiliyorlardı. Havacılığın hızla geliştiği, önce planörlere, ardından uçaklara geçildiği yıllara kadar yaşanan kısa sürede havacılık tarihi, zeplinlerin muhteşem gösterilerine sahne oldu. Ancak, zeplinin göklerdeki saltanatı çok uzun sürmedi ve motorlu hava taşıtı alanındaki çalışmalar, kısa sürede bu görkemli aracın yerini aldı.

HAVACILIK TARİHİNDE HIZLI ADIMLAR
Balonla değil de, motorlu bir araç ile uçmayı bilimsel olarak ilk ele alan kişi İngiliz George Cayley oldu. Kuşkusuz, Cayley’in başarısını hazırlayan öncü çalışmalar, yerçekimine meydan okuyan yürekli insanlar vardı. Havacılık konusunda basılı ilk belge olarak kabul edilen çizimi, Emanuel Swedenborg, 1716 yılında yapmıştı. Çizim, mekanik bilgisi alanındaki gelişmelerle desteklenerek 18. yüzyılın sonunda Cayley’e uçuş fiziği alanındaki çalışmaları için esin kaynağı oluşturdu. Cayley, ilk kez 1804 yılında, tasarımını yaptığı bir planörü uçurdu. Uzun yıllar boyunca çalışmalarını sürdüren Cayley, aerodinamiğin gelişimine büyük katkılarda bulundu.

Bu arada çalışmalar Cayley ile sınırlı değildi. Uçan makine için somut adımlar hızla atılıyordu. John Stringfellow, ilk buhar motorlu uçağı, insansız olarak İngiltere’de uçuruyor; Jean-Marie Le Bris, Albatros adlı planörü, Fransa’da 100 metre yükseklikte 200 metre boyunca uçurmayı başarıyor; yine Fransa’da Felix du Temple alüminyumdan yapılmış tek kanatlı (monoplane) uçağını, kendi gücüyle kalkan, süzülerek uçan ve güvenli bir biçimde yere inen ilk uçak haline getiriyordu. İngiliz Frank Wenham ise, ince kanatların, o güne dek bilinenlerin aksine ağırlık taşımada daha uygun olduğunu ortaya çıkarıyor, böylece uçabilen makine alanında çözümü zor bir sorunun aşılmasını sağlıyordu.

PLANÖRLER DEVRİ
Özellikle 1880’li yıllarda hızlanan bu ateşli çalışma dönemi, kısa sürede önemli adımların atılmasına yol açtı. Almanya’da Otto Lilienthal, Percy Pilcher ve Octave Chanute gerçek anlamda bir planörü inşa ettiler. Chanute, Lilienthal’in ölümünden sonra bayrağı devraldı ve çift kanatlı planör tasarımını gerçekleştirdi. Uçuş sırasındaki denge Chanute’un çalışma alanıydı ve bu alandaki bulguları sonucunda, planöre doğrultuyu düzeltmeye yarayan bir kuyruk eklemenin doğru olacağına karar verdi. 1897 yılında, bu aracı sırtına alıp bayır aşağı koşarak, 109 metre uçmayı başardı. 1890 yılında Clement Ader, ‘Eole’ adını verdiği, buhar gücüyle çalışan aracı ile Paris yakınlarında ilk uzun mesafeli uçuşu gerçekleştirdi. Bunun ardından inşası beş yıl süren, Avion III adlı uçağın tasarımına başladı, ancak uçak ağırlığından dolayı güçlükle havalanabiliyordu.

Samuel Pierpont Langley ise aerodinamik alanında yaptığı başarılı çalışmalarla ve 1891’de yayımladığı ‘Aerodinamik Deneyler’ adlı kitabıyla tanınıyordu. 6 Mayıs 1896’da Aerodrome No.5 adlı aracı, saatte 40 kilometre hızla iki kez uçarak kayda değer ilk havadan ağır uçuşu gerçekleştirdi. Bir başka havadan ağır uçuş denemesi de, Percy Pilcher tarafından İngiltere’de gerçekleştirildi. Pilcher, birçok planörü başarıyla uçurdu, ama motorla güçlendirilmiş hava aracını deneyemeden, planör uçuşları sırasında geçirdiği talihsiz bir kazada yaşamını kaybetti.