Hatta metin kısmı fazla uzun olmadığı halde yaptığı köklü değişikliklerle ses getiren kanun değişikliğine kamuoyunun değişik kesimlerinde farklı farklı tepkiler gösterilmektedir. Öğrenci velisi olan anne babalara çocuklarına hangi dersleri okutturmak istediği ile ilgili olarak tercihler getirmesi yönünden ele alınabilir ama henüz bu kanunu açıklayıcı ve destekleyici diğer kanun, yönetmelik ve yönerge gibi mevzuat değişiklikleri yapılmadığı için kesin hüküm vererek lehte veya aleyhte görüş bildirmek için vaktin biraz erken olduğunu düşünüyorum. Ama seçmeli olsa da imam hatip liselerinin dışındaki okullarımızda öğrenim gören öğrenciler için çok faydalı bir açılım olduğu ortada. Bu güne kadar olan uygulama malumlarınız olduğu üzere şu şekildeydi: Normalde imam hatip lisesine devam eden çocuklarımız Kuran'ı ve bir kısım dini bilgileri öğrenebilmekteydiler. Diğer çocuklar, özellikle dini bilgi ve kuran öğretmeyi düşünen ailelerin çocukları arada kalmaktaydılar. İlköğretim okulunu bitirmeyenlerin önce gayri resmi, sonraları da mevzuatın boşlukları ile uygulayıcıların müsamahalarına sığınmak da işin cabasıydı. Bunlar genellikle yazın okullar kapanınca mahalledeki camilere devam ediyorlar ve daha elif cüzünü bitirip Kuran'a geçemeden yaz tatili bitiyor. Gelecek sene sil baştan tekrar elif cüzü derken kaç yıl sonra ancak Kuran okumayı öğrenebilmekteydiler. O da istenilen akıcılıkta değil tabii. Çocuklarına bu konuda özel ihtimam gösteren az sayıdaki aileler ise yatılı Kuran kurslarına çocuklarını göndermekteydiler ki bu yol daha verimli olmaktadır. Bazen de özel hocaya gönderilerek de kuran öğretenler de olabiliyor. Ama ne kadar aile bu hassasiyeti göstermeye zaman ayırabiliyor ve çocuklarına böyle imkan sağlayabiliyor. O bakımdan genelde çocuklarımız Kuran ve dini bilgileri öğrenmekten mahrum kalıyorlardı. Bu uygulama başladığından beri kaç yıldır ne kadar çocuğumuz sistemin azizliğinden dolayı bu bilgilerden mahrum kalarak yetiştiler. Burada yılların birikmiş bir mağduriyeti söz konusu olduğu için kesintisiz sekiz yıllık ilköğretim uygulamasında imzası, karar gücü ve desteği olanları Allah affetsin demekten başka diyecek söz bulamıyorum. Bugün de kademeli eğitime karşı direnenlere de aynı duam geçerlidir. Şimdi ne olacakla ilgili çok kısa bir tahminde bulunmak istiyorum. Bir aile, çocuğunun Kuran ve siyer bilgilerini(zamanla Bakanlık bu şekilde alınacak seçmeli derslerin sayısını arttıracaktır) öğrenmesi için imam hatip lisesine göndermek zorunda kalmayacaktır. Zaten imam hatip liselerine çocuklarını gönderen ailelerden sadece imam olsun diye gönderenlerin sayısı çok azdır. Çocuklar, imam hatip liselerine genellikle dini bilgi ve Kuran öğrensin diye gönderiliyordu. Olması gereken yapılanma 4 yıllık ilkokul, sonrasında 4 yıllık ortaokul ve son 4 yıllık liseler şeklinde olacaktır. Ancak bu geçiş döneminde birden hepsini bir birinden ayırarak farklı binalara yerleştirme imkanı olmayabilir. Çözüm olarak bazı 8 yıllık ilköğretim binasının bünyesinde ilk 4 yıllık ilkokul ve 4 yıllık ortaokul, bazı lise binasında da 4 yıllık ortaokullar açılacaktır. Ama nihai hedef her biri kendi binasında açılacak ve eğitim öğretim yapacak olan ilkokul, ortaokul ve lise adı verilen eğitim kurumlarıdır. Ancak fiziki mekan yetersizliğinden dolayı ikili(yani sabahçı/öğlenci) öğretim yapılan ilköğretim okullarında zaten bu sistem mecburi olarak uygulanıyordu. Yani sabah 5-6-7-8. sınıflar, öğlenden sonra da 1,-2-3-4. sınıflar binada öğrenim görmekteydiler. Bunu da unutmamak gerekir. İslami din dersleri ve Kuran dışında tercih kullanmayı düşünen aileler içinde farklı din ve yorumları ihtiva eden alternatif seçmeli dersleri de Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırlayacağı günlerdir yapılan açıklamalar ve değişiklik yapan kanun metninden anlaşılmaktadır. Herhangi bir parti hakkında lehte veya aleyhte bir kelâm etmeden bu kanun değişikliğini teklif olarak TBMM'ye getiren iktidar ve sonradan aklın yolu bir diyerek destekleyen bir muhalefet partimizin milletvekillerine bir vatandaş olarak şükranlarımı sunuyorum. Engellemek isteyenlerin durumunu da bir örnekle açıklığa kavuşturmak istiyorum. Kardeşini öldürerek dünyada insan öldürmeyi başlatan ve ilk defa katil olan Kabil'e, kıyamete kadar meydana gelecek insan öldürme olayının her birinden birer hisse verileceğini bir kitaptan okumuştum. Ayrıca bir başka örnekte ise Kanuni Sultan Süleyman ile devrin şeyhülislamı Ebussuut Efendi arasındaki fetva sorma diyalogundan bahsetmek istiyorum. Padişahın bahçesindeki armut ağaçlarına karıncalar dadanır ve ağaca zarar verirler. Padişah karıncaları zehirleyip öldürmek ister ama yine de Hoca efendiden aşağıdaki beyitle bir fetva ister: Dırhta ger ziyan etse karınca Zararı varmıdır, ânı kırınca? Hemen cevap gelir Ebussut Efendiden: Yarın Hakk'ın divanına varınca Süleyman'dan hakkın alır karınca. Evet bir eğitim sistemi çocuklarımıza fayda getiriyor ise mükafatı olacaktır. Her halukârda o sistemin getirilmesinde imzası, kararı ve desteği olanlara. Ama zarar getiriyorsa da yine bedeli/karşılığı olacaktır aynı şekilde emeği ve sebebi olanlara. Bu çocuklarımız karıncalardan daha az mı değerlidirler ki karşılığı olmasın aziz dostlarım”¦ Bir fabrikada ihracat maksadıyla üretilen ürün ihracat için istenilen kalitede üretilememişse iç piyasada değerlendirilir. Değerlendirilemez ise defolu olarak maliyetine veya daha az bir fiyatla elden çıkarılabilir. Yok hiç satılamıyor ve geri dönüşümlü ise ürünümüz, tekrar miksere atılarak hammadde olarak kullanılıp bir şekilde tekrar ekonomiye kazandırılabilir. Ama eğitim sisteminin ürettiği mal, eşya veya makine olmayıp sayıları bazı Avrupa ülkelerinin nüfusundan daha fazla olan bir NESİLdir. Milletimizin geleceğini teslim edecek olduğumuz bizim evlatlarımızdır. Sistemin ürünü diyebileceğimiz ve bilgiden, ahlâki ve millî-manevî kültürden yoksun olarak yetiştirilmelerinden dolayı kendi kendini kontrol edemediği ve kötü niyetli kişilerin etkisinde kalacaklardır. Bu yavrularımızla ilgilenilmez ise zamanla karşımıza potansiyel suç işlemeye aday olarak çıkabileceklerdir. Geri dönüşümü veya film gibi geriye sarma imkanı olmadığı için ekonomiye kazandırmanın yolu da yoktur. Çünkü o bir canlıdır sürekli büyüyüp gelişmektedir. Onlar birer evlat ve gençtirler ve her anne babanın ciğer pareleridir. O bakımdan alınan her karar veya getirilen her sistemin getireceği sonuçların da emeği ve sebebi olanlara bir bedeli/karşılığı olacaktır. Yazımda taraf olduğum intibaının oluşması normaldir. Çünkü daha 1978 yıllarında o günün branş öğretmeni yetiştiren yüksek okullardan biri olan Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü'nde öğrenci iken Ülkü-Bir adlı bir öğretmen derneğinin “Liselerde de Kur'an dersleri olsun” şeklindeki imza kampanyasında meydanlarda gönüllü olarak imza toplamıştım. Kur'an-ı Kerim'in sadece imam hatip liselerinde değil, bütün okullarda ders olarak okutulması konusunda daha o zaman taraftım. O yüzden bu kanun değişikliğinin yerinde bir karar olduğunu düşünüyor ve savunuyorum. İnşallah bundan sonraki süreç istikrarlı bir biçimde devam ettirilir. Rabb'im çıkarılan her karar ve uygulamayı, memleketimiz ve güzel insanlarımız için hayırlara vesile eylesin diliyorum. Selam ve dua ile”¦