Anne ve babanın çocukları ile ilişkilerinde ve kurduğu zaman dilimini öne almaya kalktığımızda, öğretmenin daha uzun bir zaman diliminde çocukla baş başa kaldığı büyük bir gerçektir. Bizler çalıştığımız işimizde meşguliyetimizle uğraşırken, çocuğumuzun okulda ya da dershane ortamında öğretmenleri ile baş başa olduğunu biliyoruz. Çocuklarımızın okulda ve öğretmenleri ile baş başa olduğu düşüncesi, bizlere rahatlık hissi vermekle kalmayıp onların güven içerisinde olduğu duygusu da, bizi rahatlatır. Bizler biliriz ki ya da düşünürüz ki çocuklarımız emin ve güvenilir ellerde olmakla kalmayıp devletimizin de koruması altındadır. Herhalde bizi en çok rahatlatan da bu duygudur. Birçoğumuz çocuklarımızın öğretmelerini hiç tanımasak bile peşin ön yargılarımızla rahat davranırız. Ama özellikle bizler eğitimci olmamızdan dolayı gözden kaçırmadığımız bir olguyu da ele almadan geçemiyoruz. Bu olaydan dolayı bütün öğretmenlerimiz ve eğitimciler bir hayli şikâyet ederler. Şikâyetçi olduğumuz veli-öğretmen uzaklığı hepimizin zaman zaman dile getirdiğimiz sorunlarımızın başında gelir. Birbirimize de sorarız. Veli toplantısı yaptığımız zamanlarda velilerimiz neden çocuklarının durumlarını öğrenmeye gelmiyorlar? Tabi sadece öğrencinin ders durumu değildir öğretmeninin, veli ile paylaşacağı duygular. Öğrencinin tavırları, zaman zaman ortaya koyduğu farklı kişilik yapısı, dertleri sıkıntıları, beklentileri vs. öğretmenin, öğrenci velileri ile konuşmak istedikleri konulardır. Biz öğretmenler, şunu çok iyi biliyoruz ki öğrencilerimizin birçoğu, hangi yaşta olursa olsunlar duygu ve düşüncelerini öğretmenleri ile paylaşmaktadırlar. Ailelerle paylaşılmayan, gençlik ya da çocukça duygular öğretmenler ile paylaşılmaktadır. Hatta bazen aile ilgili yaşanılan problemler dahi öğretmenlerle paylaşılır. Bütün bu olaylar, biz velilere daha duyarlı olmamız gerekliliğinin ipuçlarını ve işaretlerini mutlaka vermelidir. Çocuklarımızın derslerine giren öğretmenlerini mutlaka tanımamız ve onlarla yakın temas içinde bulunarak sadece ders bazında değil, büyüme aşamasında olan çocuklarımızın tavır değişikliklerini de gözlem altında bulundurmamız bizim için bir zorunluluk olmalıdır. Çocuğumuzun durum ve davranış değişikliklerini takip içinde bulunmamız aynı zamanda, çocuğumuzun öğretmeni veya öğretmenlerini yakından tanıyarak onlar hakkında kanaat sahibi olmamızı sağlayacaktır. Bizler gözümüz gibi koruyup kolladığımız çocuklarımızı daha emin ve güvenli ellere teslim etmek gibi bir mecburiyeti, kendimizde duymak zorunda değil miyiz? Bu sorumluluk, bizi çocuğumuzun ve çocuğumuzun yaşadığı ortamların özelliklerini bilmek zorunluluğunu yükler ve bundan asla kaçmamalıyız. Çocuğumuza öğretmen olarak rehberlik yapan, onun geleceğinin şekillenmesinde büyük katkısı olacak öğretmenimiz çoğu zaman eli öpülesi bir değer olarak karşımıza çıkar iken nadir de olsa kişilik zafiyeti yaşayan birileri olabilir. Üzerindeki ağır yükün kutsiyetini fazlasıyla fark edebilen bir şahsiyet olabileceği gibi, ”˜bana ne' düşüncesini ön plana çıkaran birileri de olabilir. Sadece ders bazında başarıya odaklı, davranış ve değerlerin eğitimi konusunda duyarsız birisi de olabilir. Eğitimde başarıyı yalnızca test başarısı seviyesine indirgemiş, çocuğun farklı algı ve anlayışlarından kaynaklanan duygusal gelişimini ya da kabiliyet ve seciyesini göz ardı edip başarısız damgasını vurarak, gelecekte olumsuz bir kişilik ve karaktere bürünmesine de neden olabilir. Burada saymakla bitiremeyeceğimiz olumsuzların yaşanabileceği asla göz ardı edilmemelidir. Yaşadığım bölgede özellikle ders başarıları ile öne çıkmış bir okulda çok başarılı olmuş bir öğretmen arkadaştan bahsedildiğini duyduğumda, onunla görüşerek nasıl başarılı olduğunu öğrenmek ve o öğretmenimden, bir öğretmen olarak faydalanmak gerektiğini düşünerek ziyaretine gitmiştim. Kendisine meramımı anlatım. Memnuniyetini dile getirerek uzunca bir zaman dilimi içinde nasıl başarılı olduğunu anlattı. Gerçekten bu öğretmen arkadaşımın çalışması, gayreti beni kendisine hayran bırakmıştı. Ders dışı zamanlarında bile öğrencileriyle birlikte yaptığı faaliyetleri, hafta sonlarında onlara ayırdığı zamanları anlattı bir bir. Çocukların aileleri ile süregelen görüşmeleri, ev ortamında çocuğun ders çalışma ortamına kadar her şeyleriyle ilgilendiğini anlattı. Yaptığımız uzun konuşmanın içerisinde bir ara kendince başarıyı arttırma yöntemlerinde bir uygulamasından bahsettiğinde o ana kadar yapmış olduğu bütün başarısının hiçbir değerinin olmadığını anlamakta gecikmedim aynı zamanda hayal kırıklığına uğradım. Gururlanarak yaptığı uygulamayı şu sözcüklerle anlattı, sayın öğretmenim: ”” Sınıfımda bulunan öğrencilerimin hepsi belli bir eğitim ve gelir seviyesinin üzerinde bulunan ailelerin çocuklarıdır. Öğrenci velilerimin hepsi çocuklarının başarılı olma konusunda duyarlılık ve sorumluluk taşımanın bilinciyle hareket etmektedirler. En az haftada bir kez benimle görüşmeye gelirler. En ufak bir başarı ve performans düşüklüğünde görüşmeler yaparak, başarısızlığın nedenlerini birlikte giderilmeye çalışılırız. Benim çalışma gayretimi bilen ve çok uzaklardan servisle gelen bir hayli öğrencim var. Geçen yıl sınıfımıza, okulumuzun yanında yeni yapılan bir binaya kapıcı olarak taşınan bir velinin iki çocuğu kaydedildi. Çocukların seviyeleri benim sınıfıma göre bir hayli geri idi. Öğrencilerimin yakalamış olduğu genel başarıyı düşüreceklerini anladım, velilerini yanıma çağırarak çocuklarının başarısız olduklarını anlattım. Benim sınıfımda asla başarılı olamayacaklarını ama daha başarısız bir okul ya da sınıf ortamında olmalarının daha iyi olacağını anlattım ve ikna ettim. Kapıcı veli çocuklarını benim sınıfımdan hatta okulumdan alarak eğitim seviyesi düşük olan uzak bir okula naklini aldı. Benim sınıfın ders başarı seviyesi böylelikle düşmemiş oldu. Ne kadar güzel değil mi? Sayın öğretmenim; eğitim seviyesi ve gelir düzeyi yüksek olan ailelerin çocuklarından oluşan öğrencilerin olacak, bunlardan bir kısmı servislerle uzaklardan gelecek, ama sen sınıf seviyesini düşürüyor diye kapıcı çocuklarını beklide servise verecekleri bir gelire sahip olamadıkları için uzakta bulunan okula yürüyerek gidip gelecekler. Ama çok önemli bir neden için: Senin sınıfın başarı seviyesi düşmeyecek. Sizce bu ve buna benzer yaşanmış olaylar, çocuklarımıza öğretmen seçme ve öğretmeni tanımamızın elzemliği için yeterli nedenler değil mi? Karar sizin.