Okul Müdürü bir öğrenci velisini çağırır ve: [B]“Beyefendi”[/B] der. [B]“Çocuğunuz başımızın belası. Okul içinde çete kurmuş. Diğer çocukları dövüyor. Zorla paralarını alıyor. Okulun mallarına zarar veriyor. Öğretmenlerin tamamı çocuğunuzdan yaka silkmiş durumda. Saygısız, tembel, kaba bir öğrenci. Lütfen çocuğunuzu okulumuzdan alın.”[/B] Baba Okul Müdürüne şu cevabı verir: [B]“Sayın Müdürüm”¦ Ben çocuğumu birinci sınıfta size teslim ettiğimde gayet efendi, saygılı, zeki, sevimli bir çocuktu. Ne olduysa okulunuzda oldu. Madem çocuğunu al diyorsunuz, çocuğumu benim size teslim ettiğim şekilde geri verin.”[/B] Bu yıl birinci sınıfı okutacak bir öğretmen olarak bu hikaye aklıma geldi. Seminer dönemi olduğu için, okula kayda gelen çocukları görüyorum. [B]Sevimli, gözleri parlayan, zeki, öğrenmeye hazır, sevgi bekleyen, gözlerimize sevgiyle bakan ve kendine bakan gözlerde sevgi arayan[/B] çocuklar”¦ Anne-babaları da heyecanlı, çocuklar da”¦ Ben de kızımı bu yıl birinci sınıfa yazdıracağım. Her anne baba gibi ben de çocuğumun iyi bir eğitim almasını istiyorum. Kızım çok konuşmayı sever, düşüncelerini çok güzel ifade eder, aşırı sever ve sevdiği kadar da sevgi ister, çok duygusaldır”¦ [B]Fikirlerini ifade etmekten hoşlanır.[/B] İnanmadığını yapmak istemez, ikna olmadıkça söylenileni yapmaktan kaçınır. [B]Karşısındakinin kendisini dinlemesini ister.[/B] Konuşurken karşısındaki gözlerine baksın ister. O da dinlerken karşıdakinin gözlerine bakar. Çocuğumun tüm bu özelliklerini seviyorum ve aynen devam etmesini istiyorum. Çocuğuma bu konuda sürekli destek verdim. İşimi gücümü bırakıp saatlerce dinlediğim oldu. Bana karşı çıkması, [B]fikirlerini söylemesi hoşuma gitti.[/B] [B]Şimdi endişeliyim. Kızım eğer beş sene sonra düşüncelerini söyleyemeyen, pısırık, başkalarının fikirlerini sorgulamadan kabul eden, mutsuz ve umutsuz bir öğrenci olursa çok üzülürüm.[/B] Sınıf öğretmeni olarak bir defa daha düşündüm çocuğumu ve diğer çocukları. Sınıf öğretmeni, çocuğuna ve diğer çocuklara [B]“çocuğum”[/B] demeli önce. Kendi çocuğuna gösterdiği ilgiyi, şefkati, sabrı [B]”“artık aynı zamanda kendi çocuğu da olan-[/B] başkalarının çocuklarına karşı da göstermeli. [B]Birinci sınıfa yazılırken gülümseyen çocukları yıllar sonra da aynı gülümseyen çehreleriyle teslim etmeliyiz ailelerine.[/B] Çocuklar, okula geldikten sonra daha mutlu, daha umutlu, daha özgür, daha cesur, daha yürekli olmalı. Sabırlı olmalı öğretmen ve öğrencisine de sabırlı olmayı öğretmeli. Öğrencilerinin düşüncelerini söylemesi için onlara imkan vermeli, yol açmalı”¦ Yanlış da olsa fikirlerini söylemeli çocuk. Yanlış cevap verdiğinde azarlanmamalı. Hatta artı-eksi veriyorsa öğretmen, sorduğu soruya doğru cevap verene 2 artı, yanlış cevap verene 1 artı vermeli. [B]O bir artının, medeni cesaretin bir ödülü olduğu hissettirilmeli çocuğa.[/B] Dahası öğretmen de gülümsemeli, öğrenci de”¦ Her şey çocuk için madem, velilerle de iyi işbirliği yapmalı. Atılan her adımın, yapılan her etkinliğin, alınan her kararın çocuğu olumlu yönde etkileyecek olmasına dikkat etmeli. Veli ile öğretmen arasındaki ilişkinin öğrenci üzerinde doğrudan etkili olduğu aşikardır. Veli öğretmene karşı son derece anlayışlı ve sabırlı olmalıdır. Öğretmenliğin dünyanın en yorucu ve en zor mesleklerinden biri olduğu unutulmamalıdır. Öğretmenlik duygu mesleğidir. Bu yüzden öğretmenler duygusaldır. Çabuk kırılır, çabuk üzülürler. Velilerin öğretmenlere karşı daha nazik ve dikkatli davranması, kalbini kırmamaya özen göstermesi önemlidir. Unutulmamalıdır ki, veliler ve öğretmenler rakip değildir. İkisinin de amacı çocukları en iyi şekilde eğitmek ve hayata hazırlamaktır. [B]Bizler insan yetiştiriyoruz.[/B] Toplumda olan her olumlu ve olumsuz olayda birinci derecede bizler sorumluyuz. Sınıftaki dersleri çabuk kavrayan ya da kavramakta zorluk çeken öğrencilere karşı eşit davranmalıyız. Bir öğrencinin verilen dersi geç kavrıyor olması onun eksik yanı değildir. Suç asla değildir. Bizim görevimiz, bize teslim edilen çocuklara, bir şekilde belirli bir eğitim vermektir. Çocuğun [B]anlattığımız bir dersi anlayamıyor olması, bize başka yöntemler denememiz gerektiğini[/B] hatırlatır sadece. Zira [B]“öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır.”[/B] Elbette kalabalık sınıflarda öğretmenin işi çok zor. Her öğrenciye yetişmesi, her sorunla ilgilenmesi, her problemi çözmesi mümkün görülmeyebilir. Ben sadece şunu söylüyorum bu konuda. [B]“Zor! Ama, imkansız değil”[/B] Bu yazıyı [B]önce kendime,[/B] sonra [B]kızımın öğretmenine[/B] ve diğer [B]çok değerli öğretmen arkadaşlarıma[/B] yazdım. Kendime yazdım. Çünkü, okul açıldıktan sonra kalabalık sınıfımızda bu düşüncelerimi unutmaktan ve yanlış şeyler yapmaktan korkuyorum. Bu yazıyı bir öğretmen olarak zaman zaman açıp okuyacağımı umut ediyorum. Bir şekilde bu yazıyla [B]kendimi kontrol altına almak[/B] istiyorum. [B]Çocuğumun öğretmenine yazdım. Çünkü; kızımı çok seviyorum.[/B] Diğer öğretmen arkadaşlarıma yazdım. [B]Çünkü; Başkalarının çocukları da bizim çocuklarımız”¦[/B] Umarım alnımız ak olur. Saygılarımla”¦ Not: Kızımın fotoğrafını çeken ve gönderdiği sinerjiyle kızımın gülümsemesini sağlayan Deniz Bayazıt Bilgin teyzemize teşekkürler. [URL=http://www.imkbdogukent.com/index.php?option=com_content&view=article&id=55:snf-oeretmenlerinin-uezerindeki-ar-sorumluluk&catid=34&Itemid=60#]YAZIYI İMKB DOĞUKENT İLKÖĞRETİM OKULU WEB SİTESİNDE OKUMAK İÇİN TIKLAYIN[/URL]