Kar, İHA muhabirine, ABD'de yaşanan finansal kriz ve neden olacağı etki alanı ile ilgili açıklamalarda bulundu. ABD'deki küresel ekonomik gelişmelerin birinci dalgada Avrupa'yı vurduğunu ifade eden Kar, "Çünkü ABD'deki finans kuruluşlarıyla Avrupa'daki bankalar birbirleriyle entegre. Oradaki dalga önce Avrupa'yı vuracak. Avrupa'yı vurduktan sonra bu ülkelerle ekonomik ilişkisi olan ülkeler etkilenecek. İşte Türkiye de onlardan birisi. Ülkemiz ithalat ve ihracatının yarısını Avrupa'ya yapıyor. Yani sattığımız malın yarısını Avrupa'ya satıyoruz, yarısını Avrupa'dan alıyoruz. Avrupa'daki daralma bizim reel sektörümüzü vuracak. Kriz Avrupa'yı etkilediği ölçüde bizi de etkileyecek. Oranı belki az olabilir, o da bizim önlemlerimize bağlı" dedi. ABD'deki konut kredilerinin menkulleştirilmesinde Avrupa bankalarının kullanıldığını dile getiren Doç. Dr. Kar, şunları kaydetti: "Avrupa bankaları ABD'deki yatırım bankalarını finanse ediyor. Avrupa'da yavaş yavaş daralma başladı. Ama ABD'den gelen olumsuz hava ise bizim sıcak para dediğimiz olguda kısmi bir etkiye neden olabilir. Sonuçta bu işsizlik artması, yeni göç dalgaları olabilir." Dünyada yaşanan bu tür finansal krizlere Türkiye'nin devamlı hazırlıklı olması gerektiğine dikkati çeken Kar, "Türkiye aslında kapatma davası olmasına rağmen önemli adımlar attı. Örneğin Sosyal Güvenlik Reformu. Burada rekabetçi bir özel sektör oluşturmaya çalışıyorlar. İşverenin üzerindeki çalışanın yükünü azaltmaya çalışıyorlar. Primler azaltılıyor, enerji piyasası ile ilgili düzenlemeler hep bunun için yapılıyor. Ama bizim enerjide dışa bağımlılığımız hükümetin attığı rekabetçi yapıyı güçlendirecek adımları gölgeliyor. Türk ekonomisinin en büyük problemi rekabetçilikle ilgili. Dolayısıyla yapılacak olan bu yapısal reformlar dediğimiz mikro ölçekli sektörel teşvikler olabilir, yani Türk ekonomisinin rekabetçiliğini artıracak reformlara hızla devam edilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı. Özellikle yapısal reformlar denilen kısımda yargı reformunun da vurgulandığını kaydeden Kar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizde sağlam bir ekonomi, sağlam bir yargı sistemi üzerine bina edilir. Şimdi kurumlar iktisadi gelişmenin önünde engel mi, değil mi? Bazı ülkelerde bunun engel olduğu görülüyor. Direniyor ekonomik gelişmeye. Örneğin; Türkiye özelleştirmeye 1980 yılında başladı, ama 28 yıldır bunu başaramadı. Her şeyin devletin olduğu Doğu Avrupa ülkelerinde 3 yılda özelleştirme tamamlandı. Bizde ise her özelleştirme Danıştay'dan dönüyor. Direnç var. Kurumsal anlamda da direnç var. Bu tür şeyler de yabancı sermayenin gelmesini engelliyor."