Türkiye’de yastık altında 2 bin ile 4 bin ton arasında altın olduğu tahmin ediliyor. Bunların finans sisteminin içine çekilip çekilemeyeceği tartışmaları sürerken Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Umut Halaç, “Merkez Bankası verilerine göre 2012 ortasından bu yana altın, enflasyon karşısında reel olarak yatırımcısına kaybettiriyor. Tabii ki altındaki dalgalanmaları yakalayıp bunu fırsata çevirebilenler olmuştur ancak küçük yatırımcının bu dönemde reel olarak kazancı olmadığı ortada. Altın, bir yatırım aracı olarak kullanılabilir belki ama birikimlerini altına yönlendiren küçük yatırımcılar, reel getirilerini gözönüne almıyorsa veya belirli bir kâr hedefi gütmeden sadece kara gün dostu olarak birikimlerini altına yönlendiriyorsa bunun adı yatırım değil, tasarruftur. Ülkemizde altının, bir yatırım aracı olmaktansa bir birikim aracı olarak kullanıldığı kanısındayım. Eğer yatırım aracı olarak kullanılsaydı, finansal sistemin dışında, yani yastık altında tutulmazdı.” dedi.

“Yastık altı” altın kavramının yanlış algılandığını belirten Doç. Dr. Halaç, “Yastık altındaki altın, ekonomi dışı bir ürün değildir. Ekonominin içindedir ve gayrisafi milli hasıla hesaplamalarının içinde yer alır, çünkü yasal yollarla kazanılmış paralarla yasal yollarla üretilmiş altını satın alıyorsanız, bu altının parasal değeri gayrisafi milli hasıla içinde hesaplamaya alınır. Bu durumda ekonomi dışında olduğunu iddia etmek anlamsız olur. Sadece bu alım satım işlemi sonucunda altınların kaydı tutulmadığı için finansal sistemin içinde sızıntı yaratmaktadır.” diye konuştu.

YASTIK ALTI ALTIN

“Yastık altı altın diye bahsedilen şey, yasal yollarla elde edilmiş kazançlarla satın alınmış ancak finansal sistemin dışında, evde, işte vb. yerlerde saklanan altınları işaret etmektedir.” diyen Umut Halaç, “Yastık altında saklanan altın miktarının kesin hesabını bilen yok ancak tahminler çok. Bu rakamlar, 2 bin ton ile 5 bin ton arasında değişiyor. Bu konuda en sağlıklı çalışma, Merkez Bankası tarafından yapılmış ve Ekim 2012’de paylaşılmıştır. Bu çalışmaya göre 1984-2012 yılları arasında Türkiye’de yastık altında bulunan altın 2 bin 189 ton. Bu çalışmada, 1984 öncesi yıllardaki altın birikimleri hesaba katılmamıştır. İşte hesaplamadaki bu boşluk, tahminlerin yanlı olarak yapılmasına olanak vermektedir. Diğer bir çalışma ise Dünya Altın Konseyi'nin yaptırdığı bir çalışma. Buna göre Türkiye’deki yastık atındaki altın miktarı 3 bin 500 ton civarında. Aslında yastık altında olduğu tahmin edilen miktar ekonominin içinde; bunun üretilmesinde, işlenmesinde, satılmasında yaratılmış bir katma değer vardır ve bu, ekonomi düzeni içinde karşılığını almakta.” diyerek, asıl tartışılması gerekenin, finans sisteminin içinde bulunmayan yastık altı altının nasıl çekileceği olduğunu söyledi. Finans sisteminde kaydedilmeyen altının tehlikelerine dikkat çeken Halaç, “En büyük risk, yasal olmayan işleri aklamak için en rahat yol olması. Kimin ne kadar aldığı ve ne amaçla kullandığı takip edilemez; hattâ vergi düzenlemeleri de oldukça yetersiz.” dedi.

'BASILAN HER ALTIN KAYIT ALTINA ALINIRSA FİNANS SİSTEMİNE ÇEKİLEBİLİR'

Yine de yastık altı altınları sisteme sokmak için çabalar olduğunu ifade eden Doç. Dr. Halaç, “Merkez Bankası, bankaların zorunlu karşılıklarının bir kısmını altın olarak tutmalarına izin veriyor. Ticari bankalar, altın sertifikası veya altın hesaplarıyla sistemdeki altın miktarını artırmaya çalışıyor. Burada uygulanabilecek radikal yöntemlerden biri de Merkez Bankası aracılığıyla darphanede basılan altınların, merkezi bir kayıt sistemiyle satın alanların mal varlıklarına eklenmesi. Bir kodlama sistemiyle her ürün takip edilip satın alanların varlıklarına eklenmesi düşünülenebilinir. Böylece ürün her el değiştirdiğinde kimin mülkiyetinde olduğu açıkça bulunabilinir. Bu durum vergi verenler için sorun oluşturmazken vergi vermeyenler ve kazançlarının kaynağını açıklamakta zorluk çekenler içinse büyük sorunlar oluşturur. Sadece bu bile bu sistemin uygulanmasının zorluğunu ortaya koyuyor.” diye konuştu.

'YASTIK ALTINDAN VAZGEÇMEYECEKLERDİR'

903 üyesi bulunan İzmir Kuyumcular Odası Başkanı Turgay Baransel ise vatandaşın altını öncelikle bir güvence aracı olarak tercih ettiğini belirterek, yastık altında tutmaya devam edeceğini söyledi. Baransel, “Halkımız, geleneksel olarak parasını altına çevirerek bir tasarruf aracı gibi değerlendiriyor. Yıllardır uygulanan bu tasarruf modelinden vazgeçilmesi imkansız gibi duruyor, çünkü insanlar bu yöntemle kendilerini daha güvende hissediyor. Günümüzde emlak alım satımı veya banka faizleri, çok kârlı bir yatırım aracı olarak görünmüyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin, altının geçerliliği olduğu için altından vazgeçilmiyor. Bölgemizdeki yastık altındaki altın miktarını tahmin etmemiz ise oldukça güç.” dedi.