Bank Asya’nın ortakları, BDDK kararıyla TMSF tarafından yönetimin değiştirilmesini yargıya taşıdı. Katılım bankasının ortaklarının avukatlarından Süleyman Taşbaş, Yenibosna’da bulunan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, İdare ve Vergi Mahkemeleri’nde yürütmeyi durdurma davası açtı. Taşbaş, banka ve müşterilere ait belgelerin dışarı çıkarıldığını ifade ederek, 3 Şubat'tan sonra yaşanacak her türlü olumsuzluktan mevcut yönetimin sorumlu olduğunu vurguladı.

Mahkeme başvurusu ile ilgili bir basın açıklaması yapan Taşbaş, Bank Asya yönetimine el koyulmasının hukuki olmadığını vurguladı. Taşbaş, “Bankanın hukuken görevleri devam eden yönetim kurulu üyeleri, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) yetkilileri tarafından kolluk kuvvetleri eşliğinde 3 Şubat 2015 tarihinde saat 23.20’de elde tebliğ edilen yazı marifetiyle TMSF Kurulu’nun 3 Şubat 2014 tarih ve 6187 sayılı kararına dayanılarak Bank Asya Genel Müdürlük binasını zorla terk etmeye mecbur bırakılmıştır.” dedi.

Taşbaş, Bank Asya’ya son dönemde denetimlerin arttığına temas etti ve “Bankamız, 18 senedir faal, ayrıca devamlı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve diğer kamu kurumlarının denetiminde, 2006 itibari ile hisselerini halka arz ediyor ve bu yönü ile de dört veya beş kişilik bir ekip tarafından denetleniyordu. Ancak bankamız, 2014’ten itibaren ortalama 20 kişiden müteşekkil üç veya dört adet murakıp ekibi ile devamlı bir şekilde olağanüstü denetime tabi tutulmuş bulunmaktadır." ifadelerini kullandı.

"BDDK'NIN İSTENEN BELGELERİ KOLAYLIKLA TEMİN ETME YETKİSİ VAR"

Denetimlerde herhangi bir eksiklik bulunulmadığını anlatan Taşbaş, şunları kaydetti:

“Ancak buna rağmen kuruluş aşamasındaki banka hissedarlarından veya halka arz edilme durumu ve hisse devri esnasında istenmesi gereken bilgi ve belgelerin bankamız hissedarlarından birden bire ve acilen talep edilmiştir. Bu husus tarafımızca iyi niyetle telif edilmemiştir. BDDK tarafından talep edilen belgeler, esasen kamu kurumlarından toplanması gereken belgelerdir. Ayrıca BDDK’nın her türlü bilgi ve belgeyi ilgili kamu kurumlarından kolaylıkla ve rahatlıkla temin edebilecek imkân ve yetkisi vardır. Üstelik söz konusu belgelerin eksik olmasının banka tüzel kişiliğinin işleyişine herhangi bir etkisi de bulunmamaktadır. Bankamız tarafından 2013-2014’te hisselerin bir başka ortağa devretmek isteyen hissedarların yapmış olduğu başvurularda söz konusu belgeler BDDK’ya takdim edilmiştir. Aradan geçen bir seneye rağmen bu konuda bir inceleme yapılmamış ve sonucu bankamıza bildirilmemiştir. Hal böyle iken BDDK tarafından istenilen belgelerin hangi saik ile birden bire çok önemli hale geldiğini anlamak mümkün değildir. Bankacılık Kanunu’nun 18/5. maddesinde ifade edilen; ‘kurucularda aranan nitelikleri kaybeden nitelikli payı bulunan ortaklar temettü dışındaki ortaklık haklarından yararlanamaz’ hükmü yorum gerektirmeyecek açıklıkla ‘nitelikleri kaybetme' halinin tespiti ile uygulanabilecektir. BDDK, bu yönde bir tespit yapmamış, yaptıysa dahi bankamıza ve ortaklarımıza hiçbir şekilde bilgi vermemiştir. Buna rağmen BDDK kendisi tarafından talep edilen belgelerin vermiş olduğu kısa süre içerisinde teslim edilmemesi gerekçesiyle kanunda yer verilmeyen bir yaptırıma hükmetmiştir. BDDK kararının hukuka uygun bir karar kabul edilebilmesi için öncelikle hissedarlara ait belgeleri incelemesi ve bu inceleme neticesinde somut verilere dayanarak hissedarların kurucularda aranan nitelikleri kaybettiklerini tespit ettirmesi zaruridir. Bu yönde bir tespit olmaksızın yalnızca belgelerin süresinde teslim edilmediği iddiasıyla yapılan idari işlem açıkça hukuka aykırıdır.”

"BELGESİ GÖNDERİLEN A GRUBU HİSSEDARLARIN ORANI YÜZDE 70'E ULAŞTI"

Uygulamada bariz hataların bulunduğunun altını çizen avukat Taşbaş, şöyle devam etti:

“BDDK’nın 31 Aralık 2014 tarih, 30596 sayılı ve 19 Ocak 2015 tarih, 846 sayılı yazısında kurum tarafından talep edilen belgelerin gönderilmemesi ile ilgili olarak kanunun 153. maddesine atıf yaptığı görülmektedir. Bir diğer deyişle BDDK’nın kendi yazılarında bile öngördüğü müeyyide ancak belgelerin kasten gönderilmemesi halinde uygulanma imkânı bulan, kanunun 153. maddesidir. Nitekim hiçbir hissedarın bu yönde bir iradesi bulunmamakta, yalnızca BDDK’dan makul bir süre talep edilmektedir. Kanunun 96. maddesinin açık atfı ile BDDK tarafından herhangi bir özel hükme dayanılmaksızın talep edilen belgelerin süresi içerisinde verilmemesinin müeyyidesi yine kanunun 146. maddesinin (p) fıkrasında idari para cezası ile düzenlenmiştir. BDDK’nın banka hissedarlarından talebi ‘özetle belge gönderilmesi’dir. Kısaca her halükarda uygulanabilecek ceza ancak idari para cezasıdır. BDDK’dan defaatla söz konusu belgelerin toplanmasında yaşanan somut sorunlar dile getirilerek ve belgelerin toplanmasının uzun süre gerektirdiğinden bahisle ilave süre verilmesi talep edilmiştir. Ek süre talepleri hissedarların makul, ticari hayatın olağan akışına uygun, maddi vakıalarla desteklenmiş ve insani talepleri (tedavi görenlerin talebi gibi) dikkatle alınarak istenmiştir. Buna rağmen hiçbir yasal gerekçe belirtilmeksizin süre taleplerimiz ısrarla BDDK tarafından reddedilmiştir. Ayrıca BDDK’nın söz konusu kararı aldığı tarih olan 3 Şubat 2015 itibari ile A grubu ortakların hisse oranlarının yüzde 58’ine tekabül eden kısmı için hazırlanan belgeler BDDK’ya gönderilmiştir. Bugün itibari ile ise bu oran yüzde 70’in üzerindedir ve gönderilmeye devam edilmektedir."

Asya Katılım Bankası'nın halihazırda, BDDK Kurul Kararı’na dayanarak TMSF yetkilileri tarafından hukuka aykırı şekilde işgal edildiğini ifade eden Taşbaş, yöneticilerinin de polis marifetiyle bankayı terk etmeye zorlandığını vurguladı. Halen faaliyetlerine devam eden katılım bankasının en azılı teröristlerin bile görmediği bir muamele ile ağır silahlı emniyet güçleri tarafından bariyerler ve zırhlı araçlar ile abluka altına alındığını dile getiren Taşbaş, ayrıca şu uyarıda bulundu:

"Gerek bankanın gerekse yöneticilerinin ve personelinin hukukunun ve itibarının hiçe sayıldığı tüm bu muameleler BDDK ve TMSF’nin yazı, karar ve uygulamaları dayanak gösterilerek yapılmaktadır. Ayrıca istihbar edildiği şekilde TMSF görevlileri hukuka aykırı şekilde banka ve müşterilere ait her türlü bilgi, belge ve teknik veriyi, bankanın tüm veri tabanını banka dışına çıkarmaktadırlar. Bankalar Kanunun’nda yer alan sırların saklanması ilkesine aykırı tüm tutum ve davranışlar nedeniyle bu bilgilerin başkalarına verilmesi yayılması ve daha sonrasında ifşa edilmesi halinde sorumluluk BDDK ve TMSF yetkilileri ile ilgililerinin yanında TMSF tarafından atanan banka üyelerine ait olacak."

"ARTIK HER TÜRLÜ ZARARDAN, KUSURDAN, VERİ KAYBINDAN VE SIRLARIN İFŞASINDAN YENİ YÖNETİM SORUMLU"

Avukat Taşbaş, BDDK Kurul Üyeleri, Daireleri ve yöneticileri ile TMSF, Fon Kurulu Üyeleri, yetkilileri ve görevlileri ve bu süreci bankanın itibarına zarar verecek şekilde yürüten görevli ve yetkili Emniyet ve kolluk mensuplarının, aktardıkları bütün bu söz konusu hukuka aykırı sürecin mimarı olduklarını vurguladı. Söz konusu hukuksuzlukların derhal ortadan kaldırılmasını talep eden Taşbaş, şöyle konuştu:

"Hissedarlarımızın haklarının kendilerine verilmesini ve yasal olarak tarafımızdan seçilen Yönetim Kurulu üyelerimizin görevlerine iadesini ivedilikle talep etmekteyiz. Aksi takdirde yapılan her türlü hukuka aykırı muamele ile ilgili olarak tüm yasal haklarımızı arayacağız. Bu hukuksuzluğun sorumluları ile ilgili suç duyurusu da dâhil maddi, manevi tazminat davaları açacağız. 3 Şubat 2015 tarihinden itibaren TMSF personeli ve denetimle yükümlü BDDK yetkili ve görevlileri ortaya çıkabilecek her türlü zarardan, kusurdan, veri kaybından ve sırların ifşasından sorumludurlar. Bu tarihten sonra banka kaynaklı bilgi ve belgelerin sıhhatinden emin olunması kesinlikle söz konusu olmayıp, bunlara dayanılarak hissedarlara, el çektirilen yönetim kurulu üyelerine ve banka yönetici ve mensupları aleyhine yapılacak her türlü isnadı peşinen reddediyoruz. Yapılan her türlü hukuksuzluğa karşı suç duyurusu da dahil ulusal ve uluslar arası platformlarda ve mercilerde yasal haklarımızı sonuna kadar arayacağımızı kamuoyuna saygılarımızla bildiririz.”

"BANK ASYA'NIN İŞLEM HACMİ KENTBANK'TAN 15-20 KAT DAHA BÜYÜK"

Süleyman Taşbaş, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.

“Belgelerin ilgili kamu kurumuna verilmemesinin cezası nedir?” sorusuna, “Müeyyide para cezasıdır. Bu noktada banka yönetiminin tasfiyesi ağır bir müeyyidedir.” karşılığını verdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kent Bank kararına atıf yapılınca Taşbaş, “Mevduatta Kentbank ve Bank Asya’yı kıyasladığında Bank Asya’nın 15-20 kat işlem hacmi daha büyük. Kentbank Davası’nda AİHM 4,1 milyar dolar tazminata hükmetti. Bu gerek ülke ekonomisine, müveklillerimize zarar doğuracak sorun. Kent bank emsal kararını dilekçeye koyduk, süreç devam ediyor.” şeklinde konuştu.