Kazanma ve harcama ölçüsünün, dört sacayağı vardır; cimrilik, cömertlik, israf ve tutumluluk”¦ İsraf edeni cömert, cimrilik edeni tutumlulukla karıştırıyoruz. Reklâm yılanı zerk etmiş zehrini, uyuşan beyinlerimiz mantıkla değil, reklâmların telkini ile hareket ediyor. Kelime ve kavram ölçülerimiz ise, tarumar olmuş zaten”¦ Neticeleri mi? İhtiyaç sıralamasında, 99. sıradaki ürün geliyor listenin başına. Ve çatışma başlıyor. Reklâm depreminden az hasar görenle, çok hasar görenler arasında. Baba-oğul, anne-kız, karı-koca ya da ne bileyim çapraz ateş işte”¦ TV'yi az izleyen, çok izleyen. Evlerimiz, reklâmlarda ya da mağaza&marketlerde görüp de ihtiyaç zannederek aldığımız, şöyle bir iki kullanıp bir kenara attığımız eşyaların çöplüğü gibi değil mi? Elindeki telefonu bir kenara atıp, aslında pek kullanılmayan, bir iki yeni özelliği için alınan, telefonlara ödenen parayla yılda kaç okul, hastane, ya da fabrika açarsınız. Bonuslar, para puanlar, bilmem yüzde kaç indirimler, taşınıyoruzlar, kampanyalar, stokla sınırlılar, çınar yaprakları, hediye yağmurları, sezon sonları, anneler, babalar, sevgililer günleri”¦ Bütün bunlar niçin dersiniz. Hangi slogan sizin damarınızın şırıngası, hangisinin kapsama alanındasınız. Yoksa ekonominizin kaptan köşkünü, reklam amiraline devredenlerden misiniz? Bir de bunları ihtiyaç algılayıp alamayanlar. Asıl hasar, ağır hasar oralarda. İhtiyaç gördüğünü elde etmek için yol arar dururlar. Ya yolda kalıp mutsuz olur, ya da yoldan çıkıp kendilerini de başkalarını da, daha da mutsuz ederler. Sadece hırsızlığa, reklâmların etkisi nedir? Araştırılsın bakalım ne çıkacak karşımıza. Reklâm, ihtiyaç gösterip israf ettirir, kasanızı kesenizi boşaltır. Tutumluluğun düşmanıdır. Ak akçeyi ak günde harcar, cömert olmanız gereken kara gün dostunuza karşı bile cimri olursunuz. Reklâm, bütün değerlerinizi, bütün duygularınızı kullanır. Ramazanı, futbolu, milli duyguları hatta kadınların cinselliğini kullanarak, onları sadece bir cinsel öğe olarak sunar/algılatır. Reklâm, sermayeyi tekelleştirir, üç beş zade üretir. Toplumun zedelenmesi kimin umurunda. Emperyal sistemi kuranlar da zaten bunu istemiş değil miydi”¦ Hülasa reklâmlara mutlaka bir ölçü ve sınırlama getirilmelidir.