Dünya trendlerini yakından takip eden ve uluslararası düzeyde sürdürülebilir rekabet gücü kazanmaya odaklanan Çelik İhracatçıları Birliği, dördüncüsünü düzenlediği Çelik Teknoloji Seminerleri ile bu kez “Çelik Sektöründe Enerji, Çevre ve Bilgi Güvenliği Yönetimi ile İhracata Yönelik Gözetim ve Değerlendirme Uygulamaları” konusunu gündeme taşıdı. Seminer sırasında son iki yıldır yaşanan tüm olumsuz koşulların geride bırakılabilmesi için Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarının hız kazanması gerekliliği bir kez daha vurgulandı.
 
Çelik İhracatçıları Birliği bünyesinde faaliyet gösteren Matil Malzeme Test ve İnovasyon Laboratuvarları A.Ş., çelik sektörünün gelişimi için üretim ve ihracat açısından tüm konular hakkında sektör temsilcilerini bilgilendirmek amacıyla organize ettiği “Çelik Teknoloji Seminerleri”ne dördüncüsünü ekledi.
 
Seminerin konusu; “Çelik Sektöründe Enerji, Çevre ve Bilgi Güvenliği Yönetimi ile İhracata Yönelik Gözetim ve Değerlendirme Uygulamaları””¦ Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci'nin açılış konuşması ile başlayan seminere, ana sponsor Bureau Veritas İş Geliştirme Müdürü Burcu Boran ve firma temsilcilerinin sunumları ile devam edildi. Denetim, gözetim, kontrol, belgelendirme gibi birçok alanda hizmet veren Bureau Veritas yöneticileri; seminere katılan çelik sektörü temsilcilerine tüm yöntem ve hizmetlerle ilgili bilgiler aktardı.
 
Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci; “Türk çelik sektörü son iki yıldır üretim ve ihracat açısından zor bir süreçten geçiyor. Biz zorluğa neden olan bu sorunları yapısal ve ticari olarak ayırıyoruz. Yapısal nedenlerin en başında; üretim girdimizin yüzde 65'ini ithalata dayalı ürünlerin oluşturması geliyor. Önemli ihracat pazarlarımızı oluşturan büyük ülkelerde rakiplerimiz kendi hammaddelerini üretirken bizim ithalata bağımlılığımız rekabet koşullarımızı zorluyor. Ayrıca üretim kapasitemizin inşaat çeliği ağırlıklı olması, ürün yelpazemizin sınırlılığı, farklı ürün gruplarında üretimlerin miktar olarak az kalmasını da sektörümüzü zorlayan yapısal nedenler arasında belirtebilirim” dedi.
 
Dünyadaki çelik üretiminin artışına karşılık tüketim azalmasının ise ticari nedenlerin başında geldiğini belirten Ekinci ilave olarak daralan pazarlarını korumaya çalışan yerli üreticilerin ithalatçı ülkelere haksız yere anti-damping ve koruma önlemi soruşturmaları açtığını böylece söz konusu pazarlarda Türk çelik sektörünün daha da zorlandığını açıkladı. Ekinci, “aynı paralelde bu pazarlarda hukuka aykırı tarife dışı teknik engellere de maruz kalıyoruz. Ayrıca entegre tesislerde ark ocaklı tesislere oranla üretim maliyetleri açısından daha avantajlı olmamıza rağmen sektör üretiminde yüzde 75 oranında hurda kullanımını bizleri zorluyor” diyerek konuşmasına devam etti.
 
Ekinci; “Çelik İhracatçıları Birliği olarak oluşan bu her türlü olumsuz koşullara rağmen mevcut pazarlarımızı korumak, geliştirmek ve yeni pazarlara ulaşmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ancak özellikle son iki yıldır uluslararası rekabet şartlarının ağırlaştığı dikkate alındığında bu yolun aşılması için çok yoğun çalışmalar yapılması gerektiğinin farkındayız. Bu doğrultuda sektörümüzün rakipleri arasında avantaj sağlayabilmesi için; ithal ikamesi ürünlerin üretilmesi ve yaratılacak bu üretim kapasitesinin de ihracata yönlendirilmesi gerekliliğine inanıyoruz. Bu yüzden en hızlı şekilde Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarının yapılması elzem hale geldi. Birlik olarak bu yönde sektör temsilcilerimize destek olmak için MATİL A.Ş. ile ilk adımı attık ve öncelikle eğitim çalışmalarına ağırlık verdik. Matil A.Ş. bünyesinde fiili olarak çalışmalarına başlayacak merkezimiz ile bu süreçte daha da hızlı ilerleyeceğimize inanıyoruz” diyerek sözlerine son verdi.

“4. Çelik Teknoloji Semineri” devamında ilk olarak katılımcılarla, sera gazı emisyonlarının Türkiye ve dünya için önemine değinilerek, konunun takibi hakkında AB uygulamaları, tesis bazında izleme ve raporlama için gereklilikler ve yöntemler konusunda bilgiler paylaşıldı.
 
Seminerde, çelik sektörü temsilcilerine çelik ihracatı sırasında ürünlerin sevk öncesinde gözetim hizmetleri, ürünlerin uluslararası uygunluk standartları ve sertifikası hakkında bilgiler verildi. Ayrıca enerji maliyetlerinin azaltılması, rekabet gücünün artırılması ve çevre dostu bir kurum kültürü açısından vazgeçilmez öneme sahip olan ISO 50001-enerji yönetim sisteminin firmalar için uygulanışı, gereklilikleri, kazançları ve yasal yükümlülükler aktarıldı.
 
Son olarak sektör temsilcilerine; gümrük yükümlülüklerini yerine getiren, kayıt sistemi düzenli ve izlenebilir olan, mali yeterlilik, emniyet ve güvenlik standartlarına sahip bulunan, kendi oto kontrolünü yapabilen güvenilir firmalara yetkilendirilmiş yükümlü statüsü verildiği belirtildi. Bu statüye sahip firmalar böylece uluslararası pazarlarda birçok kolaylık ve imtiyaza sahip olabilecek. Firmaların bilgi güvenliğini yönetebilmeleri, bu alanda yapılması gerekenler, risklerin en aza indirilerek güvenin en üst seviyeye çıkarılması, değerlendirme ve belgelendirme açısından ISO 27001:2005 bilgi güvenliği yönetim sistemi kurulumunun önemi de seminer katılımcıları ile paylaşıldı.