Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin, 2016 Temmuz ayı ödemeler dengesi verileri üzerine değerlendirmede bulundu.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin, 2016 Temmuz ayı ödemeler dengesi verisini değerlendirdi. Zeybekci, değerlendirmesinde “Dış ticaret açığındaki gerileme sürdükçe cari açık da azalacak" dedi.
Zeybekci, şu ifadelere yer verdi: “Bugün Merkez Bankamız tarafından açıklanan ödemeler dengesi verilerine göre, Temmuz ayında toplam 2,6 milyar dolar cari işlemler açığı verdik. Geçen yıl ilk 7 ayda 25 milyar dolar olan cari işlemler açığı bu yılın aynı döneminde 21,7 milyar dolara geriledi. Dolayısıyla, cari işlemler hesabındaki açık 2016 yılının ilk 7 ayı itibariyle, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,2 azaldı. Yıllıklandırılmış bazda cari işlemler açığımız Temmuz ayı itibariyle 28,9 milyar dolar olmuştur.
Dış ticaret açığındaki gerileme sürdükçe cari açık da azalacak
Bu yıl Ocak-Temmuz döneminin tümünde hem dış ticaret açığımız, hem de buna bağlı olarak cari açığımız daralmıştır. Ödemeler dengesindeki dış ticaret kalemi, yılın ilk 7 ayında 24,1 milyar dolar açık verdi. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 31,3 milyar dolardı.
Jeopolitik siyasi gerilimler ve dünyanın dört bir yanını tehdit eden terör eylemleri, zaten durgun seyreden küresel talebi iyice baskı altına almayı sürdürüyor. Bu durum da birçok ekonomide olduğu gibi ülkemizin dış ticaret rakamlarında da azaltıcı bir etki doğuruyor. Konjonktürel koşullara bağlı olarak çıkan bu duruma ilaveten, en doğru araçları kullanarak oluşturduğumuz politikalarla da dış ticaret açığındaki gerilemeyi desteklemeyi sürdüreceğiz. Bu noktada Ekonomi Bakanlığı olarak, yerli üretim ve sanayiyi destekleyici politikalarımızla ithalat bağımlılığımızı azaltmaya gayret ederken, daha rekabetçi koşullarda daha çok katma değere sahip ürünler ihraç edebilmek için de gerekli destek unsurlarını kurguluyoruz. Ayrıca daha genel bir perspektifte de, ihracata ve üretime dayalı bir ekonomik büyümenin kalıcı surette tesis edilebilmesi için, Hükümet olarak daha uzun soluklu yapısal reformlarımızı kararlılıkla geliştiriyoruz. Temel hedefimiz, dış ticaret açındaki azalışı kalıcı hale getirip cari açığı çok daha düşük seviyelere indirmektir.
Hizmet ihracatımız sektörel gelişmelerden doğrudan etkileniyor
Bu yıl ilk 7 aylık dönem içerisinde ise hizmet ihracatı gelirlerimizdeki azalış yüzde 20,2 olarak kaydedildi. Ocak-Temmuz dönemi itibariyle hizmet ticaretinde ülkemiz 6,5 milyar dolarlık net fazla vermiştir.
Hizmet ihracatımız, bu yılın genelindeki negatif görüntüsünü Temmuz’a da taşıdı. En önemli ihraç kalemlerimizden turizm ve taşımacılık sektörlerindeki gelişmeler, bu durumun ana belirleyicisi konumunda.
Ocak-Temmuz itibariyle ülkemizi ziyaret eden turist sayısında yüzde 30,3 azalma yaşanmış olup, bu gelişmenin doğrudan bir yansıması olarak turizm gelirlerimiz de yine aynı dönem için yüzde 30,1 daralma sergilemiş ve 9,6 milyar dolar olmuştur. Taşımacılık gelirlerimiz de, benzer şekilde yılın ilk 7 ayında yüzde 9,1 azalarak 7,2 milyar dolar olmuştur. Hizmet ticareti gelirlerimizin arttırılmasına ve dış pazarlarda faaliyet gösteren kuruluşlarımıza rekabet gücü kazandırılmasına imkân sağlayacak her türlü desteği sunmaya devam edeceğiz. Bilhassa siyasi diyaloglarımızın meyve vermesi ve ayrıca her türlü terör unsurunun kökünden kazınması için yakın zamanda attığımız adımları, turizm sektörümüzdeki görünümü iyileştirecektir.
Yatırım ortamının daha da iyileştirilmesi için titizlikle çalışıyoruz
2015 yılının ilk 7 ayında 10,5 milyar dolar olan doğrudan yabancı yatırımlar girişi bu sene aynı dönemde yüzde 54,2 azalış kaydederek 4,8 milyar dolar oldu. Bu sene Ocak-Temmuz dönemi itibariyle Türk girişimcilerinin yurtdışına yaptığımız yatırımlara baktığımızda ise, senelik bazda yüzde 34,5’lik bir gerileme sonucu bu değerin 1,8 milyar dolar olduğunu görüyoruz.
Şunu açıklıkla ifade etmek isterim: Hükümetlerimizin değişmeyen öncelikleri arasında daima “yatırım ortamının kalitesinin artırılmasına yönelik yapısal reformlar” yer almıştır. Yatırım girişlerindeki ilk 7 ayda dikkat çeken azalışı tersine çevirmek, cari açığın finansmanı için doğrudan yatırımları daha verimli kullanabilmek için bu alanda attığımız her bir adımı titizlikle ölçüp biçiyoruz.
Yakın zamanda yatırımcıların maliyetlerinin düşürmeyi, yatırımcıların yerine getirmek zorunda olduğu prosedür sayısının azaltarak bürokratik süreçleri iyileştirmeyi öngören kritik düzenlemelere gittik.
2016 yılının geri kalanında ve önümüzdeki orta-uzun vadede iş dünyamızın hızla değişen ihtiyaçlarına cevap verecek reformların gerçekleştirilmekten hiçbir koşulda imtina etmeyeceğiz.
Finansman koşullarımızla alakalı hiçbir olumsuzluk söz konusu değildir
Geçtiğimiz yılın ilk 7 ayında ülkemizden 7,1 milyar dolar net portföy yatırımı çıkışı yaşanırken, 2016’da bu eğilim tersine dönmüş olup, Ocak-Temmuz itibariyle ülkemize 9,7 milyar dolarlık net portföy yatırımı girişi olmuştur. Keza geçen yıl azalma gözlemlediğimiz rezerv varlıklarımızda da, bu yıl Ocak-Temmuz itibariyle ise 6,8 milyar dolar artış yaşandı.
Şu anda Amerikan Merkez Bankası FED’in 21 Eylül’de açıklayacağı faiz kararı yeniden piyasaların ana gündemi haline gelmiş görünüyor. Ancak gerek enflasyon hedefinden uzak olmaları, gerek istihdam piyasasındaki karmaşık işaretler ve ayrıca güçlü bir doların doğuracağı negatif sonuçlar, FED’i bekle-gör stratejisini sürdürmeye itmektedir.
Hepsi bir yana, Avrupa’da mevcut olan genişlemeci para politikası duruşunun, bizim finansman koşullarımız için daha belirleyici bir role sahip olduğunu her platformda vurguluyoruz. FED’in alacağı olası bir artırım kararının etkisi bizim finansman koşullarımızda oldukça sınırlı kalacaktır. Ekonomimizin temelleri, bu tip dışsal gelişmelerin sermaye girişleri açısından herhangi bir tahribat yaratmasına cevaz vermeyecek kadar sağlamdır.
Dışa bağımlılığını kırarak büyüyen bir Türkiye’ye doğru yürüyeceğiz
Bugün açıklanan veriler ekseninde Türkiye ekonomisinin 2016 ikinci çeyrek itibariyle yüzde 3,1 büyüdüğünü öğrendik. İlk çeyrekteki büyümemiz ise yüzde 4,7 gibi dikkat çekici bir seviyedeydi. Bu yılın genelinde iç talep ve harcama destekli bir büyüme dinamiği olduğu açıktır. Ancak biz hayata geçirdiğimiz reformlarla, akılcı politika tercihlerimizle orta vadede cari açık üretmeyen, istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına erişeceğiz. Bu sayede cari açığın kontrol altına alındığı, büyümesini tüm risk unsurlarına karşı yüksek tutabilen bir Türkiye’yi konuşuyor olacağız. Şu anki görünümümüz bahsettiğim bu patikanın sadece başlangıcıdır. Büyüme oranımızı da senelik en az yüzde 5 seviyelerinde tutacak, bunu yaparken de cari açıktaki mevzubahis azalışı kalıcı hale getireceğiz. Türkiye bu yapıyı dış kaynaklara olan ihtiyacı azaltıp, iç tasarruflarımızı artırmak suretiyle inşa edecektir. Gerekli olan reform kapasitesi Hükümetimizde, potansiyeliyle göz kamaştıran eşsiz bir ekonomik dinamizm de bu ülkenin topraklarında, müteşebbisinde, imalatçısında ve diğer tüm unsurlarında ziyadesiyle mevcuttur".