Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN), Geçtiğimiz günlerde, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’na yönelik benzer enerji altyapılarına yapılan terör saldırılarına karşı ABD’deki gibi kritik altyapı güvenliği ile ilgilenen bir bakanlığın kurulmasını önerdi. Ayrıca kritik tesislerin yer aldığı bölgelerdeki halkın bilinçlendirilmesi ve ihbar mekanizmasının geliştirilmesi de uzun vadeli çözüm olarak ele alınabileceğini belirtti.

Enstitüden yapılan yazılı açıklamada enerji altyapılarına yapılan terör saldırıları her geçen gün arttığına işaret edildi. Türkiye’nin bölgede artan enerji terörizmine karşı özel sektör ve kamuyu koordine edecek, bu alanda özelleşmiş devlet kurumları hatta bakanlık kurmak gibi çözümlerin ciddi şekilde düşünülmesinin fayda sağlayacağı vurgulandı.

Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

‘’Geçtiğimiz günlerde, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattını hedef alan terör saldırıları terörün bir başka yüzünü gözler önüne serdi. Artık Dünya’da ve Türkiye’de boru hatları, petrol rafinerileri, elektrik iletim ve dağıtım ağları sıklıkla terör saldırılarına hedef oluyor. Ancak son dönemde kritik enerji altyapılarını hedef alan saldırıların giderek arttığı görülüyor. Türkiye’nin bölgesinde artan bu tehdide karşı dünyadaki başarılı örneklerden ilham alabilir. Kritik altyapıların güvenliği konusunda özelleşmiş devlet kurumları hatta bakanlık kurmak birçok gelişmiş ülkenin çözüm yöntemi. Türkiye de özel sektör ile kamu kurumlarını koordine edecek benzer yapıları kurarak kritik enerji altyapılarını daha güvenli hale getirebilir.’’

KERKÜK-YUMURTALIK HATTINA DÜZENLENEN SALDIRININ MALİYETİ 250 MİLYON DOLAR

Açıklamada Türkiye’de, 29 Temmuz 2015’te, Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’na düzenlenen terör saldırısının yalnızca Kuzey Irak’a maliyeti basına yansıyan rakamlara göre 250 milyon dolar olduğu vurgulandı ve şunlar kaydedildi:

‘’1990’lı yılların ortalarına kadar petrol ve doğal gaz tesislerini hedef alan saldırılar tüm saldırıların yüzde 2,5’luk bölümünü temsil ederken, bu oran 2013’te yüzde 20’nin üzerine çıktı. Enerji Altyapıları Saldırıları veri tabanı incelendiğinde, 1980’den 2012’ye 9 bin 500 saldırı kaydediliyor. Saldırıların en çok gerçekleştiği ülkeler ise Irak, Kolombiya ve Pakistan. Türkiye’de, 29 Temmuz 2015’te, Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’na düzenlenen terör saldırısının yalnızca Kuzey Irak’a maliyeti basına yansıyan rakamlara göre 250 milyon doları buldu. Ardından, ülkenin ikinci en büyük doğalgaz tedarikçisi İran’dan gelen, Türkiye-İran Doğalgaz Boru Hattı’na 28 Temmuz 2015’te gerçekleştirilen saldırı sonrasında ise gaz akışı bir hafta sağlanamadı. İran’dan gelen doğal gaz 2014’te Türkiye’nin yıllık doğal gaz tüketiminin yüzde 18’ini karşılamıştı. Son olarak, 4 Ağustos 2015’te, 2014 verilerine göre Türkiye’nin doğalgaz ithalatının yüzde 12,33’ünü tek başına karşılayan Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı’na yapılan saldırı ise enerji arz güvenliği konusundaki endişeleri ve acil tedbirler alınması gerekliliğini tekrar gözler önüne seriyor.’’

HASEN, kritik altyapıları koruma programı araştırmacısı Ayhan Gücüyener, terör eylemlerine karşı yalnızca kritik altyapı güvenliği ile ilgilenen bir çatı kurumun kurulması somut bir öneri olarak sunulabileceğini belirterek, ‘’ABD’de 2003 yılından beri kritik altyapı güvenline dair tüm koordinasyonu İç Güvenlik Bakanlığı (Department of Homeland Security) üstleniyor. Kanada ve Birleşik Krallık’ta bakanlık seviyesinde olmasa da kritik altyapı güvenliğinin sağlanması görevini özelleşmiş bazı kurumlar yürütüyor.
Ayrıca, İnsansız Hava Araçları gibi ileri teknoloji ürünlerin kritik enerji altyapı güvenliğinin sağlanmasında tartışmasız büyük bir rolü bulunuyor. Ancak yine de uzun vadede insana yapılan yatırım en etkili çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Güvenliğin herkesin sorumluluğunda olduğunun unutulmaması gerekiyor. Bu anlamda, olası saldırılar için ihbarda bulunup muhtemel zararın ortaya çıkmasını ya da zararın artmasını önleyen kişiler için ‘ödül mekanizması’ geliştirilmesi ve özellikle kritik tesislerin yer aldığı bölge halkının bilinçlendirilmesi insan temelli çözümler olarak sunulabilir.’’ dedi.

Enstitü açıklamasında enerji altyapılarının güvenliğinin sağlanmasında kısa-orta ve uzun vadede faydalı olabilecek öneriler ise şöyle sıralandı:

‘’Kısa vadede, özellikle kurumsal ölçekte kritik tesis ve alanlara erişimin sınırlandırılması, fiziksel güvenlik önlemlerinin düzenli olarak denetlenmesi ve bu önlemlerin sıkılaştırılması gerekiyor. Tehdit ve risk seviyesi düzenli olarak analiz edilerek ve değerlendirilerek acil durum müdahale ekiplerinin kapasitesi arttırılmalı. Şirketler güvenlik planlarını değişen tehdit seviyesine göre düzenli ve rutin olarak güncellemesi gerekiyor.
Orta vadede, kamu ve özel sektör arasındaki işbirliği ve koordinasyonun sağlanması büyük önem taşıyor. Devlet ve özel şirketler arasında bilgi ve istihbarat akışının düzenli ve zamanında sağlanabilmesi saldırıların erken tespiti adına kritik bir rol oynayabilir. Devlet kolluk güçleri ve özel güvenlik personelinin üst düzeyde işbirliği içinde olması, örneğin ortak tatbikatlar gerçekleştirmeleri, büyük rol oynayabilir.
Uzun vadede, yalnızca kritik altyapı güvenliği ile ilgilenen bir çatı kurumun kurulması somut bir öneri olarak sunulabilir. ABD’de 2003 yılından beri kritik altyapı güvenline dair tüm koordinasyonu İç Güvenlik Bakanlığı (Department of Homeland Security) üstleniyor. Kanada ve Birleşik Krallık’ta bakanlık seviyesinde olmasa da kritik altyapı güvenliğinin sağlanması görevini özelleşmiş bazı kurumlar sağlıyor. Ayrıca kritik tesislerin yer aldığı bölgelerdeki halkın bilinçlendirilmesi ve ihbar mekanizmasının geliştirilmesi de bir diğer uzun vadeli çözüm olarak ele alınabilir.’’