HESA Ekonomi Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Ramazan Taş, artan döviz nedeniyle vatandaşların 418 dolar yoksullaştığını belirterek, Türkiye’de enflasyon arttığı sürece dövizin de artarak devam edeceğini söyledi.

Ramazan Taş, son günlerde rekor üstüne rekor kıran döviz kuruyla ilgili Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) açıklamalarda bulundu. Taş, ‘Dövizdeki artış hane halklarını etkilemez’ diyen Ekonomi Bakanı Zeybekci’yi eleştirerek, Türk halkının kur dalgalanması nedeniyle 23 milyar dolar yoksullaştığını vurguladı.

Taş, 2014 yılında Türkiye TL bazında 2,9 büyürken kur etkisiyle dolar bazında yüzde 2,8 küçüldüğüne dikkat çekti. Taş. "Türk halkı diyor ki 2,9 büyüdük diyor ama yabancılar da diyor ki hayır siz 2,8 küçüldünüz diyor. Dolayısıyla kurdaki sıçramayı böyle algılamak lazım. Peki dolar bazında 2,8 küçülmenin faturası ne? Türkiye’nin toplam milli geliri 823 milyar dolardan 800 milyar dolara geriledi yani Türk halkı kur dalgalanması nedeniyle 23 milyar dolar yoksullaştı. Kişi başı milli gelir ise 10 bin 822 dolardan, 10 bin 400 dolara geriledi. Yani ortalama olarak her Türk vatandaşı 418 dolar yoksullaştı. Dolayısıyla kurdaki dalgalanma halkı vatandaşı doğrudan etkiler. Şu an itibariyle kur tarihi bir zirve yaptı. Bunun anlamı şu 2015 yılında dolar bazında yoksullaşma artarak devam edecek. Ekonominin büyüme hızı yine dolar bazında eksi olacak." ifadelerini kullandı.

Şu an kurdaki aşırı yükselmeyi hem Türkiye’de hem dünyada döviz kıtlığının başlamasının bir yan etkisi olarak gördüklerini ifade eden Taş, şunları kaydetti: "Burada önemli olan nominal kur değil efektif döviz kuru bununla ilgili Merkez Bankası’nın çarpıcı bir grafiği var. 2003 yılını 100 kabul ediyor. 100’ün altına inince TL değerleniyor. 100’ün altından çıkınca ise TL değer kaybediyor anlamına geliyor. 2003 yılında 100 olan efektif döviz kuru gelişmekte olan ülkeler açısından şu anada 70’e inmiş. Yani şu anda Türk Lirası 30 baz puan gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksek düzeyde. Tersinden söylersek yani kur gelişmekte olan ülkeler açısından baktığımızda bugüne göre yüzde 30 artabilir. Onun için nominal kura bakmamak lazım efektif döviz kuruna bakmak lazım. Uzun dönemde kuru belirleyen temel faktör yurtiçi enflasyon ile yurtdışı enflasyon arasındaki farktır. Neredeyse 1 dolar 1 Euro’ya eşitlendi. Bunun sebebi şu; hem Amerika’da hem de Avrupa Birliği’nde enflasyon oranı yüzde 1’e yakınlaştı. Bu eşitlenince dolar ve Euro’nun değeri de birbirine eşitlenmiş oldu. Gerçek enflasyonu yansıtan deflatördür. Bu 2014 yılında yüzde 13,9’dur. Euro’nun merkezi olan Avrupa ‘da ve Doların merkezi olan ABD’de enflasyon yüzde 1, TL’nin merkezi olan Türkiye’de enflasyon yüzde 13.9 bunun anlamı kurun en az 13,9 artması gerekiyor ki efektif döviz kuru değişmemiş olsun. Dolayısıyla Türkiye’de enflasyon arttığı sürece kurda yükselecektir. Enflasyon ile mücadele edip enflasyonu düşürebilirsek döviz kuruda düşecektir. Dezenflasyon politikaları ile enflasyonu yüzde 1’lere düşürmektir."

Kurdaki tarihi zirvenin birinci nedeni enflasyondaki yükseliş ikinci nedeni ihracattaki 3 aydır üst üsteki azalış olduğuna dikkat çeken Taş, Türkiye İhracatçılar Meclisi(TİM)’nin verilerine göre mart ayında ihracatın yüzde 13,5 düştüğünü söyledi. Taş, "Dolaysıyla ihracat gelirlerimizin azalması demek dövizin kıtlaşması ve kurun artması demektir. Dolayısıyla biz ihracatı yükseltmeden kurun artışını önlememiz mümkün değil. Üçüncü neden ise sanayi. Sanayide yine yüzde 1,5'luk gibi bir düşüş var. Tarım sektörü yüzde 1,9 küçülmüş durumda. Şimdi tarım, sanayi, özel yatırımlar ve ihracatınız düşerken kur neden yükselmesin? Bunların birleşik etkisiyle kuru artıran faktörlerin başlında geliyor. Onun için günlük dalgalanmalara değil temelde kuru tetikleyen temel faktörlere odaklanarak ekonomi yönetiminin bu konularda yenilikçi paketler açması lazım." ifadelerini kullandı.

'MART AYINDA KAYITLI OLAN YABANCI SERMAYE GİRİŞİ YOK'

Mart ayında kayıtlı olan sermaye girişi olmadığını kaydeden Taş, "Biliyorsunuz Merkez Bankası, ödemeler dengesi raporunu açıkladı. Mart ayında kayıtlı olan yabancı sermaye girişi yok. Sadece 4.3 milyarlık net hata noksan kaleminde kaynağı belirsiz bir sermaye girişi var. Ama kayıtlı olan ister doğrudan yatırım şeklinde ister portföy yatırım şeklinde olsun yabancı sermaye girişi yok. Tam tersine yabancı sermaye çıkışı var. Bu ne demek, ülkedeki dövizin azalması ve kurun yükselmesi demek. Dolayısıyla yabancı sermayeyi teşvik edecek, ihracatı artıracak, enflasyonu düşürecek paketlerin bir an önce açılması gerekiyor. Bu önlemler alınmadan kurun artışını düşürmek ve yavaşlatmak mümkün gözükmüyor." dedi.

'ŞİRKETLERLE İLGİLİ ÇOK BÜYÜK BİR RİSK VAR'

Şirketlerin kurun yıl sonunda ne olacağını tahmin edemediklerine işaret eden Taş, şirketlerin bir an önce döviz borçlarını kapatmak istediklerini söyledi. Taş, "Bu durumda yabancılar da bir an önce döviz alacaklarını tahsil etmek istiyorlar ve bu sıkışmışlık halinde dövize talep artıyor. Dövize talep arttıkça da kur yükselmiş oluyor. Onun için şirketlerle ilgili çok büyük bir risk var." sözlerini kaydetti.

Taş, kurdan doğrudan etkilenen şirketlerin döviz cinsinden borçları ve Türk halkının toplam döviz cinsinden yükümlülükleri Merkez Bankası’nın Ocak 2015 itibariyle yeni açıkladığı Uluslararası Yatırım Pozisyonu tablosunu ele alarak şunları kaydetti: "Türkiye’nin özel sektör ve kamu dahil döviz cinsinden yükümlülükleri 657 milyar dolar, şimdi milli gelirimiz 800 milyar dolar ama döviz cinsinden yükümlülüklerimiz 657 milyar dolar yani milli gelirimizin yüzde 82’si kadar döviz cinsinden yükümlülüklerimiz var. Dolaysıyla kurun yükselmesi TL cinsinden yükümlülüklerimizin artması anlamına geliyor. Dolayısıyla kurun halkı etkilemeyeceğini söylemek çok yanlış, tam tersi hem bizi hem gelecek nesilleri etkiliyor. Türkiye’de yurtiçi faiz oranları yüksek olduğu için büyük şirketler hep yurtdışından borçlanıyorlar. Çünkü yurtdışındaki faiz oranları Türkiye’deki faiz oranlarının yarısı kadar. Ancak kur arttığı zaman yurtdışından ucuz borçlansa dahi geri dönüşü dolar cinsinden olduğu için yani faizi düşük ama ana parasının TL cinsinden değeri arttığı için şirketler döviz borçlarını ödeyemez hale geliyorlar. Şirketlerin döviz borçlarının çoğunun kısa vadeli olduğu için bugüne kadar vadesi gelince yeniden borç alarak borçlarını yapılandırıyorlardı ve döviz cinsi borçlar sıkıntısız bir şekilde çevrilebiliyordu. Ama şu anda ekonominin dolar bazda küçülmesi enflasyonun çıkması ve Tüketici Güven Endeksinin gerilemesi ve bunların etkisiyle şirketler geleceğe artık güvenle bakamıyorlar. Kurun yıl sonunda ne olacağını tahmin edemiyorlar. Dolaysıyla bir an önce döviz borçlarını kapatmak istiyorlar. Yabancılar da bir an önce döviz alacaklarını tahsil etmek istiyorlar ve bu sıkışmışlık halinde dövize talep artıyor. Dövize talep arttıkça da kur yükselmiş oluyor. Onun için şirketlerle ilgili çok büyük bir risk var. Özellikle satışları gelirleri TL olan ama borçları döviz olan şirketler için çok ciddi bir problem var. Bankalar için kur artışı büyük bir şok etkisi yapacak, bankalar dışarıya döviz cinsinden borçlanıyor, yurtiçinde TL cinsinden kredi veriyor. Kurun yüzde 30-40 artması durumunda bankaların iflası söz konusu olabilir." uyarısında bulundu.