Gelişen olumsuz etkenler doğrultusunda beklenen küresel kriz hakkında değerlendirmelerde bulunan İstanbul Esenyurt Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Bilginoğlu, “2016 yılında küresel anlamda ekonomik kriz beklentisi gerçekçi değil” dedi.
Prof. Dr. Mehmet Ali Bilginoğlu, 2015 yılı ortalarından itibaren gerek Çin ekonomisinde yaşanan olumsuz etkiler gerekse Ortadoğu’daki olumsuz etkiler dolayısıyla dünya ekonomisinde bir kriz beklentisi olduğunu vurguladı. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Mehmet Bilginoğlu, “Bu konudaki görüşler iki ana başlık altında toplanıyor. Birinci ihtimalde ekonomik krizin 2016 yılında ortaya çıkabileceği düşünülürken diğer ihtimalde de böyle bir krizin ortaya çıkmaması var. Ekonomik krizin ortaya çıkacağını düşünen iktisatçılar, bu krizi belli temellere dayandırıyorlar. Dayandırdıkları temellerden biri, 2016’da dünya ekonomisinde son beş yılın en düşük büyüme oranlarının öngörülmesi. Bir başka neden, özellikle Çin’deki ekonomik dengelerin bozulması ile birlikte döviz rezervleri azalıyor ve bu sebepten dolayı ülkeden sermaye kaçış riski var. Çin, enerji başta olmak üzere dünya talebini besleyen bir ülkedir. Dünya petrol fiyatlarındaki düşüşle beraber petrol ihraç eden ülkelerin gelir kaynakları azalıyor ve talebini düşürüyor. Düşen taleple birlikte büyüme hızları da azalıyor. Dünyadaki diğer mallara olan talepleri de aynı oranda değişim gösteriyor. Buradan kaynaklanan bir durgunluk söz konusu. Bir başka neden de, düşük büyüme, negatif faiz ve düşük enflasyon üçlüsünü içeren bir tuzağa düşürülmüş olduğu iddiasıdır. Ülkeler düşük büyüme, negatif faiz ve düşük enflasyon sarmalına düşmüş durumdalar ve çıkamıyorlar. Başka bir sebepte, gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme oranlarının yavaşlamasıdır. Bu yavaşlamanın sebepleri arasında, sermaye arzının düşmesi ve yabancı sermayelerinin ülkelerden kaçma eylemine girişmesinin de rolü var. Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri yükseltme sürecine girmesi de bu işi hızlandırıyor. Gelişmiş ülkelerdeki olumsuzluklar gelişmekte olan ülkelerde de görülmekte. Düşük faiz politikası bankaların mali yapılarını bozuyor. Bankaların mali yapıları bozuldukça kredi verme olanakları azalıyor. Yine buna paralel olarak verilen kredilerin geri dönme riski de artıyor” dedi.
“2008’DEKİ EKONOMİK KRİZDEN ÇIKMADIK, SADECE BAŞKA BİR EVRESİNE GEÇTİK”
2016 yılında beklenen küresel ekonomik krizine karşı diğer iktisatçıların iyimser olarak böyle bir kriz beklentisi içinde olmadığını söyleyen Bilginoğlu, “Dünya ekonomilerinin bir durgunluk döneminde olduğunu ve bu durgunluğunda gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yayıldığını söyleyebiliriz. Uzunca bir süre durgunluğun devam edeceği bekleniliyor. Fakat gerek Amerikan Merkez Bankası’nın gerek Avrupa Merkez Bankası’nın alacağı önlemlerle genişletici para politikaları yoluyla sorunun kriz boyutuna çıkmama ihtimali var. Çünkü krizin çıkmayacağına dair bazı nedenler var. Son dönemde Avrupa Birliği’ndeki parasal genişleme kaynaklı ekonomik canlanma, Amerikan Merkez Bankası’nın faiz artırım sürecini yavaşlatması buna bir örnektir. Merkez bankalarının ortak davranışlar sergilemesi durumunda bu durgunluk süreci sürecek fakat bir kriz boyutuna ulaşmayacak diye düşünüyorum” ifadelerinde bulundu.
“TÜRKİYE’DE 2016 YILINDA EKONOMİK İSTİKRARIN OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Olası bir ekonomik kriz beklentisi içinde olmadığını fakat olsa da Türkiye’nin 2016 yılında ekonomik istikrar sağlayacağını düşünen Bilginoğlu, “Krizin çıkması karşılığında durumu, riskler ve avantajlar olarak ele almak gerekiyor. Risklere baktığımız zaman, cari açığın hala yüksek oluşu, enflasyonun tek rakamlı olmasına rağmen hala yüksek ve düşmemekte direnmesi, büyüme oranının beklentinin altında ve arttırılamaması, verimlilikte düşüşün olması ve işsizlik oranının oldukça yüksek bir düzeyde seyretmesi, dış borçlanmamızın hala iyileşmemiş durumda olması sorun olarak karşımızda duruyor. Buna karşılık olumlu göstergelere ve avantajlara bakacak olursak, mali disiplin sürmekte, cari açık yüzde 4,5 gibi bir düzeyde, enflasyon hala tek rakamda tutulabiliyor ve önümüzdeki yaz dönemiyle birlikte düşmesi muhtemel. Cari açıktaki iyileşmenin petrol fiyatlarındaki düşüşten de olumlu etkilendiğine dikkat çekelim. Bu dönemi düşük enerji fiyatlarıyla geçirmiş olmamız büyük bir avantaj. Bu yıl için değerlendirdiğimde avantajların risklerden daha etkili olacağını düşünüyorum. 2016 yılı mali denge başta olmak üzere ekonomik dengenin ve makroekonomik göstergelerin bozulmayacağını düşünüyorum. Muhtemelen alınacak yapısal önlemler de olumlu etkilerini göstermeye başlayacak. Eğer jeopolitik risk azalırsa bu dediğim öngörünün gerçekleşmesi daha büyük ihtimal taşıyor. Mülteci sorunundaki maddi külfet için Avrupa Birliği ile anlaşılıp paylaşılırsa bu da bizim ekonomimizi olumlu etkileyecek. Tabi bu mülteci sorunu ve onun getirdiği mali yük, riskler arasındadır. Bu alanda Avrupa Birliği ile olumlu anlamda bir adım atılırsa bu riskte minimuma iner” şeklinde konuştu.
“OLASI KRİZ İÇİN YAPISAL ÖNLEMLER DÂHİLİNDE YASALAR ÇIKARTILMASI GEREKİYOR”
“Olası bir krize karşı yapısal önlemler için yasaların çıkartılması gerekiyor” diyen Bilginoğlu, “Yapısal önlemler çeşitli mal, faktör ve para piyasalarında yapısal dediğimiz dar boğazların giderilmesidir. Bunun için ise yasa gereklidir. Çıkarılacak yasaların iyi düşünülerek hazırlanması ve sorunların çözümüne zemin hazırlayacak şekilde çıkarılması da önemli yoksa parlamentodan yapısal önlemlerin hukuki alt yapısını sağlayacak kararların çıkması kolay. Parçalı bir hükümet yapısı yok. Fakat aceleye getirilmeden ve iyi düşünülerek, sorunun çözümüne yönelik çalışmaların yapılması gerekiyor. İş gücü piyasasında esneklik ve etkinliğin sağlanmasına yönelik pek çok hukuki önlemlerin oluşturulmalı ve esnek ücret politikası, esnek çalışma vs. yani piyasadaki dar boğazları giderici önlemler alınmalı ki bunlar da zaman ve siyasi kararlılık gerektiriyor. Olayın sosyal güvenlik, çalışma koşulları, iş gücü verimini arttırıcı önlemleri ve performans denetim boyutları var. Kamu kesimine özellikle performans denetimini getirici yasal önlemler, yapısal önlemlerin önde gelenlerindendir” diyerek sözlerini tamamladı.