Küresel piyasalar, Amerikan Merkez Bankası (FED)’in bu hafta içi vereceği faiz artırımı ile ilgili kararına kilitlendi. 2008 finans krizinden sonra sıfıra yakın tutulan faiz oranlarının FED tarafından artırılma ihtimali özellikle aralarında Türkiye’nin de yer aldığı gelişmekte olan ülke piyasalarında yakından takip ediliyor.

Çin ekonomisindeki yavaşlama ve bunun küresel piyasalar üzerindeki etkileri nedeniyle bazı ekonomistler FED’in Eylül ayında faiz artırımına gitmeyeceğini öngörüyor. Ancak bazı ekonomistler faiz artırma şansının yüzde 50 oranında olduğunu düşünüyor. Bu arada faiz artış sonrası finansal akımların daha fazla getiri veren Amerikan ekonomisine yönelmesi, doların değerinin artmasına sebep olacağı, bu durumunda Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler için risk oluşturmasına kesin gözüyle bakılıyor. New York merkezli özel araştırma grubu The Conference Board ekonomistlerinden Ataman Özyıldırım, “FED’in faiz artışı sonucunda ucuz finansman ve kolay kredi ortamının geride kalması ile birlikte gelişmekte olan ülkelerde para birimlerinin dolara karşı değer kaybetmesi, girdi maliyetlerinin artması ve takiben enflasyonu arttırıcı etkisi görülür.” diye konuştu. Son aylarda devam eden düşük enerji maliyeti bir bakıma bu etkilerin derecesini azaltsada tamamıyla ortadan kaldırmadığına dikkat çeken Özyıldırım, “Makro dengeleri bozuk olan ve ekonomik büyümeleri sağlıklı bir platforma dayalı olmayan ülkeler için riskler daha da fazla.” ifadelerine yer verdi.

New York merkezli yatırımcı şirketi Voya Investment Management ekonomistlerinden Dr. Tanweer Akram faiz artışının gerçekleşmesi halinde gelişmekte olan ülke (Türkiye, Brezilya gibi) piyasalarında sermaye akımlarını yavaşlatacağına dikkat çekti. Faiz artışının bu ülkelerdeki merkez bankalarını zor bir duruma sokacağını kaydeden Akram, “Faiz artışı nedeniyle, gelişmekte olan ülkelerin piyasaları yatırımcılar için daha az cazip hale gelecek. Özellikle, büyümesi yavaşlayan ülkelerde. Bunun yanında ülkelerin para birimleri birçok sebepten dolayı değer kaybedecek.” dedi. FED’in faiz artışına yakın olduklarını ancak bu artışın Eylül değilde Kasım'da olabileceğini ifade eden Akram, ABD ekonomisinin ılımlı büyümeye devam ettiğini ve işsizliğin yüzde 5,1’e kadar düştüğünü kaydetti.

FED’in faiz artırma şansının yüzde 50 olduğunu öngören Özyıldırım, ABD’nin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) büyümesinin ikinci çeyrekte yüzde 3,7 olduğunu ama ekonominin büyüme hızının orta vadede yüzde 2,5 gibi göründüğünü ifade etti. Ekonominin göreceli olarak iyi bir performans gösterdiğini kaydeden Özyıldırım, “İnşaat ve otomotiv sektörlerinin düzelmesi, petrol fiyatlarının düşük olması ve faizlerin artma beklentisi doların yükselmesine yol açıyor. İstihdam piyaslarındaki düzelmenin devamını bekliyoruz ve bunula birlikte maaş-gelirlerin artışı giderek gündeme gelmeye başlayacak. Ama enflasyon beklentileri şimdilik düşük ve düşmeye devam ediyor.” diye konuştu. Bu ortamda faiz artırma olasığının yarı yarıya göründüğünü kaydeden Özyıldırım, “Eylül'de faiz artırımı yapmak için çok sebep olmasıyla birlikte daha sonraki bir tarihi, mesala Aralık'a kadar beklemeyi gerektiren faktörler de mevcut.” ifadelerini kullandı.

Faiz artışının Amerikan ekonomisinin daha güçlü büyüme ortamına girdiğine dair güven artırıcı etkisi olabileceği tahmininde bulunan Özyıldırım, “Ama düzelen Amerikan ekonomisinin dünya ekonomisinin lokomotifi olacağına dair bir garanti yok. Bol likidite ortamının giderek geçmişte kalması krediye dayanarak büyümeye çalışan sektörler ve bankalar için zorluk yaratsa da ekonominin sağlığına kavuşması açısından olumlu bir gelişmedir.” değerlendirmesinde bulundu.

FED’in faiz artırmasında ziyade gelişmekte olan ülkeleri ve dünyayı en fazla etkileyen olayın Çin ekonomisinin yavaşlaması olduğunu vurgulayan ABD'nin Quinnipiac Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Kılıç da şöyle konuştu:

“Çin’in yavaşlaması diğer gelişmekte olan ülkeleri (özellikle emtia üreticisi olanlar) ciddi etkiliyor. FED son bir yıldır bugün yarın faiz artıracağız dediği için, şayet bu hafta artış olsa bile pek bir etkisi olmaz.”dedi. FED’in faiz artırma şansının yüzde 50 olduğunu vurgulayan Kılıç, arttırıma gidilmemesi halinde TL dahil para piyaslarında kısa vadeli bir rahatlama olabileceğini belirtti. Prof. Dr Kılıç, Türk ekonomisinin asıl probleminin FED veya Çin’den ziyade yapısal problemler olduğunu kaydederek, “Bunun yanında çok yükse borçlanma, çok düşük tasarruf oranları gibi sorunlar var. Bunları düzeltmek doğru bir ekonomik politika ile en az 3-4 yıl alır.”