Halk arasında yaygın olan inanışının kaynağı konusunda farklı iddialar öne sürülüyor. Bunlardan biri, İslamiyet öncesi Arap toplumlarında ramazan sonrası gelen şevval ayında nikah kıyılmadığı ve başka bir tarihe ertelendiği yönündeki inanış. Arap coğrafyasında İslamiyetten önce bu ayda ortaya çıkan ve birçok kişinin öldüğü veba salgını nedeniyle şevvalde düğün yapılmasının uğursuzluk getireceği inanışı uzun yıllar sürdürüldü.
Bu inanıştan en çok etkilenenler arasında altın sektörü yer alıyor.

Adana Kuyumcular Odası Başkanı Oğuz Başman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında "iki bayram arası düğün yapılmaz" inanışının hala hakim olduğunu söyledi.

Bunun adeta gelenek haline geldiğini dile getiren Başman, şöyle konuştu:

"İki bayram arası olan 70 günlük dönemde düğün sayısı en alt seviyeye düşüyor. Bu da bizim işlerimizi olumsuz etkiliyor ve satışlarımızı geriletiyor. Sadece çeyiz, takı satışında değil hediyelik takıda da alışveriş en alt seviyeye inmekte. Özellikle son birkaç yıldır iki bayram arasının yaz dönemine, yani en hareketli geçmesini beklediğimiz döneme rastlaması, hediyelik ve çeyiz altın ticaretini düşürüyor. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyat fakülteleri, bu inanışın gerçekte ne olduğunu açıklamaları ve insanları daha doğru yönlendirmelerini istiyoruz."

Son birkaç yıldır bu dönemde işlerinin yüzde 50-60 azaldığına dikkati çeken Başman, her ne kadar yeni jenerasyon bu inanışı benimsemese de büyüklerine itimat etmek zorunda kaldıklarını sözlerine ekledi.

- Geleneğin dini dayanağı yok

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının açıklamasında, bu geleneğin hiçbir dini dayanağı bulunmadığı aktarılıyor.

Açıklamada, "Hz. Peygamber ile Hz. Aişe de Şevval ayında evlenmişlerdir. Şartlar ve imkanlar müsait olduğu zaman senenin bütün gün ve saatlerinde düğün yapılabilir, nikah kıyılabilir. Yani nikah için belli bir zaman ve vakit yoktur. Bu nedenle iki bayram arasında düğün yapmakta ve nikah kıydırmakta dinimiz açısından hiçbir sakınca bulunmamaktadır" ifadesine yer veriliyor.