Henüz o zaman sendika kanunu çıkarılmamıştı. Sonra 2001 yılında 4688 sayılı kamu çalışanları sendika kanunu çıkarıldı ama bu kanunla yine de eli kolu bağlı bir sendikacılık yürütülüyordu. Toplu görüşmeler yapılıyor ama yine hükümet istediği zam oranını uyguluyordu. Şimdi ise 04.Nisan 2012 tarihinde yapılan kanun değişikliği ile bütün memurların dört gözle ve büyük bir ümitle beklediği toplu sözleşme hakkı verildi. Bugünlerde memur ve sendika sitelerinde toplu sözleşme çalışmaları ile ilgili haberlerden, toplu sözleşme görüşme takvimine göre yine Mayıs maaşı zamsız alınacak gibi. Verilecek zam oranı ise ülkemiz ekonomisini Yunanistan'ınkine döndürmeyecek oranda olacağı açıklanıyor. Fazla verilirse Allah korusun memleketimiz kaosa sürüklenebilir(miş). O kadar teşvik verilince sarsılmayan ülke ekonomisi 2,5 milyon memura verilecek zamla sarsılabileceğini ancak ekonomistler bilir. Biz ne bilelim?.. Nasrettin Hoca merhumdan ip istemeye gelen komşusuna ipi vermek istemeyen hocanın verdiği cevap manidardır:”İpe un sereceğim.” Aynı onun gibi memura beklediği zammı vermek istemeyen Bakanlık, yapılan Anayasa değişikliğinin üzerinden 19 ay geçtiği halde kanunun çıkmasında maalesef işi ağırdan almıştır. Bu kanun, kamuoyunun gündemindeyken bir türlü meclise gelmesinde acele edilemedi. Ama bu kanun beklemedeyken, çok acele bir şekilde emekli milletvekillerinin özlük haklarını iyileştiren kanun değişikliği bir gece vakti kanunlaştırıldı. Yine memurların beklediği kanun beklemedeyken toplumun büyük çoğunluğunun ilgilendiği gibi hepimizin de üzerinde yoğunlaştığımız eğitim sistemini ilgilendiren 222 ve 1739 sayılı kanunlardaki değişiklikler yapan kanun mecliste kabul edilerek kanunlaştı. En sonunda da 4688 sayılı Kamu çalışanları sendika kanununda değişiklik yaparak toplu sözleşme hakkı getiren kanun meclisten geçirildi ve kanunlaştı. Şimdi Konfederasyonlar, 2012 yılı için maaş ve diğer özlük haklarındaki taleplerini Devlet Personel Başkanlığı'na ilettiler ve bu hafta içinde görüşmeler başlıyor. Çalışan kesimini Konfederasyonlar, işveren olarak da devleti Çalışma Bakanlığı temsil ederek karşılıklı görüşecekler. Talep edilenle verilmek istenilen artış oranlarında anlaşılırsa süreç tamamlanıyor gibi. Ama anlaşılamaz ise devreye Hakem heyeti giriyor ki bu da sürecin uzamasına sebep oluyor. v.s. v.s. ”¦ Aziz dostlarım, herkesin aldığı kendini ilgilendirir ama üvey evlat durumunda olmak ise bizi ilgilendirdiği gibi vicdanı ve bu konuda yetkisi olan herkesi ilgilendirmesini düşünüyorum. Devlet babamız, bizler ise Devlet Baba'nın evlatlarıyız. Babalar, evlatları arasında ayırım yapar mı hiç? Hem de bu evlat: “Bu devlet bizim devletimiz, başka devletimiz mi var, eğer o sıkıntıya düşecekse ben zaten sıkıntılıyım ve sıkıntıma da alıştım zaten, bir de devletimiz sıkıntıya düşmesin diye ne verilirse ona razı olmam lazım diye düşünerek PEKİ diyen kanaatkâr bir evlat.” Zam diye sokaklara dökülerek kaldırım taşlarını, pankart sopalarını ve diğer uygun gördüklerini yine kendisi gibi memur olan güvenlik güçlerine atmayan bir evlat. İşte bu evlada, nasıl olsa çok uysal, itiraz etmez ve eylem yapmaz diye düşük ücret artışının reva görülmesi ne kadar doğru bir yaklaşımdır bilemiyorum. Maaş artışındaki oranlar belirlenirken yazın salatalığın, kışın da portakalın fiyatlarını dikkate almak yerine; akaryakıt zamları (sürekli ve değişken olduğu için % oranı veremiyorum), son hatırladıklarım; doğalgaza %30, elektriğe %20, emekli vekillerimize %50 danışmanlara %100 olarak belirlenen oranlar göz önünde bulundurulmalıdır. İktidarlar, özellikle sanayici ve işadamlarımızın iyileştirilmesi için kullanılan kepçeyi, bir de memura verilirken kullansalar!.. Efendim memurun iyileşmesi, esnafın ve küçük/büyük çaptaki üreticinin daha genel bir ifade ile toplumun bütün kesimlerinin iyileşmesi demektir. Nasıl ki petrol ürünlerine yapılan en küçük bir zam, bütün mal ve hizmet alımlarının maliyetini yükseltiyorsa; memurun cebine giren ücretindeki iyileşme de aynı şekilde alış veriş yaptığı her kesime doğrudan yansımaktadır. Devletin her kesiminde görev yapan 2,5 milyon kamu çalışanına verilecek güzel bir iyileştirmeyi sağlayacak orandaki verilecek maaş ve diğer özlük haklarındaki artış, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni mi zora sokacak?.. Birçok ülkenin genel nüfusundan daha fazla bir sayıdaki ilk ve orta öğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı dağıtımını kaç yıldır gerçekleştiren ve hepimizi heyecanla gururlandıran FATİH projesine kaynak ayıran devletimiz 2,5 milyon kamu çalışanını ekonomik yönden iyileştirecek olan artıştan mı etkilenecek?.. Kamu çalışanları olarak bizleri yeter ki büyüklerimiz öncelikleri arasına alsınlar. Hala fedakârlık nutuk ve muhabbetleri ile bizlere nasihat edilecekse, karınlarımızın dolu olduğu unutulmamalıdır. Görev başında iken maaş durumlarını karşılaştırmak ne kadar doğru olur bilemiyorum ama emekli ikramiye ve emekli maaşlarının asker, yargı, mülki idare, öğretim üye/görevlileri ve kamu işçileri ile lisans mezunu bir öğretmen/eğitim yöneticileri, bürolardaki şef ve diğer memurlar gibi kamu çalışanları karşılaştırıldığında; çoğu kişilerin inanamayacakları acıklı bir tablo ortadadır. Devlet Babayı temsil eden büyüklerimiz lütfen evlatlar arasında ayırım yapmayınız. Hep ağlanacak halimize mi gülelim. Biraz da normal gülümseyelim mi? Sayın Başbakanımızdan bazen güzel müjdeler duyuyoruz. - Esnaf kardeşlerimizin durumunu iyileştiriyoruz. - İstihdam sağlayan işletme sahipleri zarar ediyorum mu diyor, hemen işten çıkarmayı düşündüğü işçilerinin sigortalarını biz ödüyoruz. - Doğu ve güneydoğuya yatırım yapan sanayici kardeşlerimize ise özel teşvikler veriyoruz ki bu bölgeler de kalkınsın. - Tarım ve hayvancılık alanında üretim yapan çiftçi kardeşlerimizin yem, tohum, gübre gibi maliyetleri aşağıya çekiyor durumlarını iyileştiriyoruz. - Buna benzer muhatap kesimleri sevindiren nice iyileştirmeler ve müjdeler”¦ İnşallah bir gün, “MEMUR KARDEŞLERİ'nin” durumlarını da iyileştiren beyanlarını duyar ve uygulamasını görürüz. Ne diyelim, Allah'tan ümit kesilmez Selam ve dua ile”¦