Merkez Bankası'na göre sıkı para politikası duruşunun ve alınan makro ihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızları makul düzeylerde seyrediyor. Son dönemde finansal koşullarda yaşanan kısmi sıkılaşmanın da etkisiyle yılın ikinci yarısında kredi büyümesi bir miktar yavaşlayacak. Kredilerdeki görünüm bir yandan orta vadeli enflasyon baskılarını sınırlarken diğer yandan cari dengedeki düzelmeyi destekleyecek.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 23 Haziran günü yapılan Para Politikası Kurulu toplantı özetini yayınladı. Özetin ‘enflasyon gelişmeleri’ başlıklı değerlendirmesinde Mayıs ayında tüketici fiyatlarının yüzde 0,56 oranında arttığı ve yıllık tüketici enflasyonunun yaklaşık 0,2 puanlık artışla yüzde 8,09’a yükseldiği hatırlatıldı. Bu dönemde gıda grubu yıllık enflasyonu işlenmemiş gıda fiyatlarında gözlenen düzeltme ile gerilediği kaydedildi.

Diğer taraftan ham petrol fiyatlarındaki gelişmelerin etkisiyle enerji fiyatlarındaki artış eğiliminin sürdüğüne işaret edilen özete göre; temel mal grubu enflasyonu döviz kuru etkilerine bağlı olarak yukarı yönlü bir seyir izlerken, hizmet enflasyonu yüksek seviyesini korudu. Bu doğrultuda çekirdek enflasyon göstergelerinin ana eğilimi temel mal grubu kaynaklı olarak yükseldi.

Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyon Mayıs ayında 1,55 puan azalarak yüzde 12,81’e geriledi. Bu düşüşte, işlenmemiş gıda grubu fiyatları temel belirleyici olurken işlenmiş gıda yıllık enflasyonundaki yavaşlama eğilimi ekmek-tahıl ürünleri öncülüğünde sürdü. Yılbaşından bu yana belirgin olarak yükselen mevsimsellikten arındırılmış işlenmemiş gıda fiyatları Mayıs ayında taze meyve-sebze kaynaklı olarak düşüş kaydetti.

Haziran ayına ilişkin göstergeler ürün arzındaki artışla birlikte fiyatlardaki düzeltme eğilimi belirginleşerek sürdü. Mayıs ayında enerji fiyatları yüzde 1,18 oranında arttı, grup yıllık enflasyonu düşük bazın da etkisiyle 1,8 puan yükselerek yüzde 3,38 oldu. Yurt içi enerji fiyatları Şubat ayından bu yana yukarı yönlü bir seyir izledi. Bu gelişmede gerek Türk lirasındaki değer kaybının gerekse uluslararası petrol fiyatlarında Ocak ayında ulaşılan dip sonrasındaki toparlanma eğiliminin etkisi hissedildi.

Hizmet fiyatları, Mayıs ayında yüzde 0,77 oranında artmış ve grup yıllık enflasyonu sınırlı bir yükselişle yüzde 8,85’e ulaştı. Bu gelişmede lokanta otel ile ulaştırma hizmetleri etkili olurken diğer alt gruplarda yıllık enflasyon nispeten yatay seyretti. Gıda fiyatlarındaki birikimli artışlar ve kırmızı et fiyatlarında devam eden yukarı yönlü seyrin etkisi ile lokanta otel grubu enflasyonu yükselişini sürdürdü. Uluslararası petrol fiyatlarındaki görünüm ile yaklaşık altı aydır gerileyen ulaştırma hizmetleri yıllık enflasyonu, akaryakıt fiyatlarındaki eğilimin tersine dönmesi ile bu dönemde yükseliş kaydeden bir diğer hizmet kalemi oldu. Bu gelişmeler sonucunda, hizmet enflasyonu ana eğilimi Mayıs ayında bir önceki aya kıyasla yatay seyretse de yüksek seviyesini korudu.

Mayıs ayında temel mal grubu yıllık enflasyonu 0,83 puan artarak yüzde 5,88’e yükseldi. Bu dönemde alt gruplardan dayanıklı tüketim mallarında yıllık enflasyon yaklaşık 2 puanlık artışla yüzde 4,66 oldu. Dayanıklı mal grubunda aylık fiyat artışları, Türk lirasının son dönemde Euro karşısında da değer kaybetmesinin etkisiyle, beyaz eşya ve otomobil gruplarında belirgin olmak üzere alt kalemler geneline yayıldı. Bu dönemde yıllık enflasyon giyim grubunda yükselirken giyim ve dayanıklı dışı temel mallarda geriledi. Sonuç olarak, temel mal enflasyonunun mevsimsellikten arındırılmış ana eğiliminde büyük ölçüde döviz kuru baskıları kaynaklı belirgin bir artış gözlendi.

ENFLASYONU ETKİLEYEN UNSURLAR

TÜİK tarafından açıklanan milli gelir verilerine göre, 2015 yılı ilk çeyreğinde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) yıllık bazda yüzde 2,3 oranında artış kaydetti. Veriler üretim tarafından değerlendirildiğinde, ilk çeyrekte inşaat dışındaki sektörlerin katma değerlerinin yıllık bazda arttığı gözlendi. Harcama yönünden incelendiğinde ise nihai yurt içi talebin özel ve kamu tüketim talebi kaynaklı olarak arttığı görüldü. Bu dönemde yurt içi talepteki artışın yavaşlayarak da olsa sürmesi sonucu ithalat artış kaydederken dış talepteki zayıf seyre bağlı olarak ihracatta gözlenen gerileme ile net ihracat yıllık büyümeye negatif katkı yapmaya devam etti.

Sanayi üretimi, Şubat ve Mart aylarındaki güçlü artışların ardından, Nisan ayında aylık bazda değişim gösterdi. Çeyreklik olarak değerlendirildiğinde, Nisan ayı üretim seviyesi bir önceki çeyrek ortalamasının yüzde 2,1 üzerinde oldu. Anket göstergeleri, son dönemde ihracat eğiliminde sınırlı bir toparlanmaya işaret etti. İç talebin ise ılımlı seyrine devam etmesi bekleniyor.

Öte yandan, Mayıs ayında otomotiv sektörü başta olmak üzere yaşanan grevler bu dönemde taşıt ve ana metal sektörlerinde üretim kesintilerine neden oldu.

Mayıs ayı TİM verileri, anket göstergelerinin aksine, altın hariç ihracatta otomotiv ihracatı kaynaklı belirgin bir düşüşe işaret etti. Bu çerçevede, Mayıs ayında sanayi üretiminin aylık bazda düşeceği öngörüldü.

Harcama tarafına ilişkin veriler, ikinci çeyrekte özel kesim talebindeki artışın yavaşlayarak da olsa süreceğine işaret etti. Nisan ayında tüketim malları üretim ve ithalatı ilk çeyrek ortalamasına kıyasla yükseldi. Beyaz eşya ve otomobil satışları Nisan-Mayıs döneminde ilk çeyrek ortalamasına göre artış gösterdi. Diğer yandan, PMI ve İYA anket göstergeleri ile tüketici güven endeksleri Nisan-Mayıs döneminde iç talepte ılımlı bir seyre işaret etti.
Taşıt hariç yatırıma ilişkin üretim ve ithalat verileri Nisan ayında yatay seyretti.

İnşaat sektörüne ilişkin göstergeler ve firmaların gelecek dönem yatırımlarına ilişkin beklentiler de yatırım harcamalarında henüz güçlenme sinyali içeriyor.

Özetle, ikinci çeyreğe ilişkin mevcut göstergeler iktisadi faaliyetin özel tüketim talebi kaynaklı olarak ılımlı bir büyüme eğilimi sergilediğine işaret etti.

Dış ticaret hadleri cari dengeyi olumlu yönde etkilemeye devam ederken ihracatın zayıf seyri cari dengedeki iyileşmeyi sınırladı. Öncü veriler mevsimsellikten arındırılmış cari işlemler açığının Mayıs ayında bir miktar artış göstereceğine işaret etmektedir. Haziran ayından itibaren ise tüketici kredilerinin ılımlı eğilimi ve enerji fiyatlarındaki düşük seyrin de katkısıyla cari dengenin tekrar iyileşme eğilimine girebileceği öngörüldü.

2015 yılı Mart döneminde mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere göre işsizlik oranları bir önceki döneme göre 0,1 puan azaldı. Tarım dışı istihdam kayıplarının yaşandığı bu dönemde, işsizlik oranları tarım dışı işgücündeki azalmanın etkisiyle geriledi. Bu dönemde, inşaat istihdamı artarken sanayi ve hizmetler istihdamı azaldı. Hizmetler istihdamındaki gerileme daha çok geçen aylardaki güçlü artışların düzeltmesi niteliğinde oldu.
Genel olarak, 2014 yılı son çeyreğinden itibaren tarım dışı istihdam artışını hizmet sektörü sürüklemiş, sanayi ve inşaat sektörlerinde istihdam artışları düşük oranlarda gerçekleşti.

Sanayi üretimi genel eğilimi ve anket verileri istihdamın ikinci çeyrekte bir miktar toparlanma gösterebileceğine işaret etti. Bununla birlikte, Mayıs ayı itibarıyla öncü göstergeler tarım dışı istihdam artışlarının sınırlı oranlarda gerçekleştiği yönünde sinyal vermekte, bu çerçevede işsizlikte belirgin bir gerileme beklenmiyor. İktisadi faaliyetin mevcut seyri ve yatırım eğilimindeki zayıf gidişat istihdam üzerinde aşağı yönlü risk oluşturdu.

PARA POLİTİKASI VE RİSKLER

TCMB’nin Haziran ayı Para Politikası Kurulu toplantı özetinin ‘Para Politikası ve Riskler’ bölümünde ise şu tespitler aktarıldı:

“Sıkı para politikası duruşunun ve alınan makro ihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızları makul düzeylerde seyrediyor. Son dönemde finansal koşullarda yaşanan kısmi sıkılaşmanın da etkisiyle yılın ikinci yarısında kredi büyümesinin bir miktar yavaşlayacağı tahmin edildi. Kredilerin bileşimine bakıldığında, arzu edilen şekilde, ticari kredilerin tüketici kredilerine kıyasla daha yüksek bir hızla büyüdüğü görülüyor. Bunun yanı sıra, tüketici kredilerinde özellikle konut kredileri dışındaki kısım daha ılımlı bir büyüme gösteriyor. Kredilerdeki bu görünüm bir yandan orta vadeli enflasyon baskılarını sınırlarken diğer yandan cari dengedeki düzelmeyi destekliyor.

Dış talep zayıf seyrini korurken iç talep büyümeye ılımlı düzeyde katkı verdi. Küresel talebin mevcut seyri cari dengedeki iyileşmeyi yavaşlatmaktadır. Avrupa ekonomisinde gözlenen toparlanma dış talebi olumlu etkilese de, süregelen jeopolitik gelişmeler ve küresel ticaretteki yavaşlamaya bağlı olarak ihracatın bir müddet daha zayıf seyrini koruması beklendi. Sonuç olarak, dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmeler ve tüketici kredilerinin ılımlı seyri cari dengedeki iyileşmeyi desteklerken ihracatın göreli olarak zayıf görünümü bu iyileşmeyi sınırlıyor.

Kurul, enflasyon henüz arzu edilen iyileşmenin gerçekleşmediğini ifade etti. Kısa vadede gıda fiyatlarında beklenen kısmi düzeltmenin katkısıyla enflasyonun düşeceği öngörülse de, son dönemde yaşanan döviz kuru hareketleri çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmeyi geciktirdi. Bu çerçevede, küresel piyasalardaki belirsizlikler ile enerji ve gıda fiyatlarındaki oynaklıklar da dikkate alındığında, para politikasındaki temkinli yaklaşımın sürdürülmesi gerekiyor. Bu değerlendirmeler doğrultusunda Kurul, faiz oranlarının sabit tutulmasına karar verdi.

Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümündeki iyileşmenin hızına bağlı olacak. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlar yakından izlenecek ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki temkinli duruş sürdürülecek.

Küresel piyasalara dair riskler önemini korumaktadır. Küresel ekonomiye ilişkin azalan öngörülebilirlik ve gelişmiş ülkelerin para politikalarındaki farklılaşma ile birlikte artan belirsizlikler küresel piyasaların veri akışına duyarlılığının yüksek seviyelerde kalmasına neden oldu. Bütün bu gelişmeler sonucunda, risk iştahı ve sermaye akımlarındaki oynaklık sürüyor.

Kurul, sermaye akımlarına yönelik dengeleyici konjonktürel politikaların yanı sıra finansal sistemin dayanıklılığını artırmaya yönelik yapısal tedbirlerin de önemli olduğuna dikkat çekti. Bu doğrultuda, son dönemde döviz likiditesini, çekirdek yükümlülükleri ve uzun vadeli borçlanmayı destekleyici yönde atılan adımların ekonominin dayanıklılığını artırdığı değerlendirildi. Gerekli görülmesi halinde aynı doğrultuda ilave önlemler alınmaya devam edilebileceği belirtildi.

Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip ediliyor. Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayıldı. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecek.

Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri oldu. Küresel belirsizliklerin yüksek olduğu mevcut konjonktürde bu kazanımların korunarak daha da ileriye götürülmesi önem taşıyor. Mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak her türlü tedbir makroekonomik istikrarı destekleyecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde seyretmesini sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacak.”