Adana Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyesi Emine Nargile, yaşadıkları sorunların çözülmesi halinde mobilya sektörünün gerek Türkiye gerekse Adana’nın ihracat ve istihdam rakamlarına daha fazla katkı sağlayacağını söyledi. Nargile, “Bunun için öncelikle markalaşma, AR-GE, yetişmiş eleman, sermaye ve çalışanlardan kaynaklanan SSK yükünün acilen yurt dışındaki rakiplerimizle rekabet edebileceğimiz seviyelere indirilmesi gerekmektedir.” dedi.

ATO meclis toplantılarında geleneksel hale getirilen ‘sektörel sunumlar’ bölümünde Emine Nargile, 24. Meslek Grubu’nu oluşturan mobilya sektöründeki sorun ve çözüm önerilerine ilişkin görüşlerini paylaştı. Adana’nın, mobilya üretiminde ortaya koyduğu katma değerin her geçen gün arttığına dikkat çeken Nargile, mobilyanın Türk ekonomisinde ihracatı, ithalatına oranla daha fazla olan ayrıcalıklı bir sektör olduğuna vurgu yaptı.

Emine Nargile, şunları kaydetti: “Türkiye’de mobilya en eski ve devamlı sektörlerden biridir. Çünkü sektörümüz uzun yıllar boyunca atölye tarzı yerlerde varlığını devam ettirmeyi başarmıştır. Üretimde son yıllarda markalaşmaya ve kurumsallaşmaya doğru gidilse de sektörümüzde halen geleneksel usulde üretimini devam ettiren atölye tipi küçük ölçekli işletmelerimiz ağırlıkta bulunmaktadır. Türkiye’de mobilya sektöründe çoğu küçük atölyelerden oluşan yaklaşık 40 bin işletmede 160 bini aşkın kişi istihdam edilmektedir. Diğer yandan sektörde sigortasız çalışan eleman sayısının fazlalığı düşünüldüğünde toplam istihdamın bu rakamın çok üzerinde olduğu söylenebilir.”

Nargile, ATO meclisine yaptığı sunumda sektörün sorunlarını maddeler halinde şöyle sıraladı:

“- Markalaşma: Her ülke sahip olduğu markalar kadar güçlüdür. Mobilya sektöründe markalaşma 2000’li yıllarda başlamıştır. KOBİ niteliğindeki birçok firma özgün tasarım ve rekabetçi fiyatlarla Türk mobilya kimliğinin altında markalaşma yolunda gayret sarf etmektedir.

- AR-GE: Ülkemiz imalat sektöründe ciddi yeri olan mobilya sektörü, aynı oranda rasyonel ihracat yapamamaktadır. Bunun nedeni ise uluslararası pazarlarda maliyet ve işçilik odaklı üretim gücümüzü pazarlamaktan kaynaklanmaktadır. Birçok mobilya üreticimiz global anlamda tasarım yapamamaktadır.

- Sermaye yetersizliği: Mobilya sektörü KOBİ’lerden oluşmaktadır. Finansman maliyetlerinin yüksekliği sektörü zorlamaktadır. Öz kaynaklar ile büyümeye çalışan firmalar yavaş büyümekte ve krizlere karşı zayıf olmaktadır. Yetersiz sermaye orta ve uzun vadede yatırım kararlarını etkilemekte ve dolayısıyla mobilya firmaları kurumsallaşamamaktadırlar.

- Uzman çalıştırma: Başta Adana’da olmak üzere sektörün hemen hemen tamamı aile şirketlerinden oluşmaktadır. Firmalar uzman profesyonel eleman çalıştıramamaktadır. Dolayısıyla kayıt tutma, plan yapma zafiyetleri vardır. Son dönemlerde UR-GE gibi projelerle devlet de sektörü desteklemektedir.

- Fiziki yetersizlik: Özellikle şehrimizde uygun olmayan yerlerde üretim yapan küçük ve orta ölçekli işletmeler bulunmaktadır. Mobilyacılar Sitesi de mobilya üretimine uygun mekanlar değildir. Yıllar önce hasbelkader yapılmış mekanlardır. Sektörün gelişimi için KSS veya mobilya OSB’leri oluşturulması gerekmektedir. Öte yandan Mobilyacılar Sitesi’nde 1960’lı yıllara göre hazırlanmış olan elektrik trafosu artık günümüz makine parkuru karşısında yetersiz kalmaktadır. Konu gerekli yerlere bildirilmiş olmasına rağmen henüz bir sonuç elde edilememiştir. Bu durum çözülmeyi bekleyen önemli sorunlarımızdandır.

- Kayıt dışı çalışma: Türkiye’de 65 bin, 70 bin arası satış noktası olduğu tahmin ediliyor. Küçük firmalarda kayıt dışılık nedeniyle kaç kişi çalışıyor, ne kadar üretim yapılıyor, ne kadar satış yapılıyor gibi soruların cevabına ulaşılamıyor. Kayıt dışılık aynı zamanda sektörde ölçümlendirme, değerleme ve kapasite kullandırma gibi net bir envanter çalışması yapılmasını da engelliyor. Bu nedenlerle kayıt dışılığı ortadan kaldırmak için devlet bu konuda bir açılım yapmalı, ya da orta vadede bir destekleme programı başlatmalıdır.

- Vergi sorunu: Mobilyanın ana mamul maddesi kumaştır. Sektör yüzde 8 KDV ile aldığı kumaşı üretip, ürün haline getirip yüzde 18 KDV ile satmakta, bu da zaten sermaye yetersizliği olan firmalara ağır bir vergi yükü olarak dönmektedir. Ayrıca sektörün emek yoğun olması sebebiyle firmalar fazla istihdama yönelmek zorunda kalmaktadırlar. SSK primlerinin yüksekliği istihdamda da kayıt dışılığı getirmektedir. Bu oranların yüksekliği üretime teşvik ve istihdamın artırılması hususlarında sektörün elini zayıflatmaktadır. Tekstil sektöründe yapılan KDV indiriminin, mobilya sektörü içinde uygulanması kısa dönemde en büyük arzumuzdur.

- Fason imalat: Mobilya sektörü ihracat potansiyeli çok yüksek olmasına rağmen, ihracat rakamlarına baktığımızda ise fason ihracat önemli bir yer tutmaktadır. Yani dış pazardaki alıcının sipariş ettiği model ve marka ile yapılan üretimde, fason imalatta sektöre fayda sağlamamaktadır. Hatta fason imalata devam eden firmaların Çin gibi büyük üretici karşısında yok olma ihtimali vardır. Sektörde Türkiye markalı ürünler üretilerek fason imalata son verilmelidir.

- Nakliye ambalaj ve montaj sorunları: Sattığımız mobilyaları tüketiciye sağlam teslim etmek zorundayız. Üretim ölçümlemede ürünlerin demonte olmaması, tek tek sadece karton ve havalı naylonla sevkiyat yapılması sorun teşkil etmektedir. Marka üreten firmalar dışındaki, özellikle bölgemizdeki üreticilerin ürün ambalajlamasını karton kutu ile yapması ve müşteriye de karton kutu ile ambalajlanmış ürünü hasarsız teslim etmesi gerekmektedir.

- Ara eleman sorunu: Döşemeci, montaj elemanı, satış elemanı, yük taşıma elemanı gibi sektörün ara eleman sıkıntısı oldukça fazladır. Sektörümüzün bu anlamda eğitim sorununun olduğu bir gerçektir. Mesleki eğitim politikaları ülkemizin acilen değiştirmesi gereken önemli konularındandır. İhtiyaç duyulan branşlara göre mesleki okullar açılmalı ve sektöre eleman temin edilmelidir. Ayrıca sektörün eleman ihtiyaçları doğrultusunda üniversitelerin ilgili fakülteleri bünyesinde 2 yıllık üretim-tasarım bölümü gibi alt dersler oluşturulması önerilerimiz arasındadır.”