Yunanistan'da kritik referandumdan çıkan yüzde 62,5'lik 'hayır', hükümeti 'reformlardan oluşan bir anlaşma programına imza koymak mı, Euro dışında kalmak (Grexit) mı?' ikileminde bıraktı. Brüksel ve Berlin, Atina'dan önerilerde bulunmasını bekliyor. Euro kullanan ülke liderlerinin yarın yapacakları olağanüstü zirve toplantısı, bundan sonra atılacak adımların yol haritasını çizecek.

Soğukkanlı koşullarda ve gerginlikten uzak bir şekilde sona eren referandumda Yunan halkı, Başbakan Aleksis Çipras'a vaat ettikleri temelinde yeni bir anlaşma için müzakere yetkisi verdi. Yüzde 62,5'lik 'hayır', Başbakan'a 'tarihi' önemde ağır bir sorumluluk yükledi. Çipras, net referandum sonucunu arkasına alarak sert açıklamalarla gerilen kreditörlerle ilişkilerini tamir etmeye çalışacak.

Referandum öncesi kısa kampanya sürecinde ısrarla Yunanistan'ın Euro'da kalması için elinden geleni yapacağını anlatan Çipras, 48 saat içerisinde anlaşmayı sağlama sözü vermişti. Avrupa yanlısı muhalefet partileri de şimdi acilen anlaşmaya imza koyulmasını istiyor.

Çipras'ın referandumda oylanmasını istediği anlaşma önerileri de aslında oldukça acı bir reçete. Hükümetin 'evet' dediği bu önlemlerin toplamı 7,9 milyar Euro. Kreditörler ise bunun 60 milyon Euro kadar fazla olmasında diretiyordu. Ekonomistler, geciken yeni mali destek programının daha ağır şartlar içerebileceği değerlendirmesinde bulunuyor. Yunan Başbakan, AB'ye 30 Haziran'da gönderdiği mektupta, 2 yıllık ve 29,1 milyar Euro kredi desteğini içeren yeni bir anlaşma talebinde bulunmuştu. Referandum sonrası ele alınması beklenen hangi anlaşma olursa olsun, görünen o ki bundan sonraki günler, haftalar, aylar ve yıllar Yunanistan için hiç de kolay geçmeyecek zor günlerin devam edeceği anlamına geliyor.

Halkın referandumda verdiği yetki, Çipras'a yapacağı girişimlerde oldukça geniş manevra imkanı veriyor. Bundan sonra tüm sorumluluk, 'ütopik ekonomi modelleri' peşinde koşmak yerine kısa sürede müzakere masasında el sıkışmaktan geçiyor. Halkın beklentisi de bu yönde. Zira, bankalarda kalan nakit miktarı sadece 500 milyon Euro. Eğer Avrupa Merkez Bankası'nın acil likidite desteğini artırmaz ise bankların açılması söz konusu olmayacak. Her durumda daha şimdiden günlük 60 Euro'luk nakit limitinin Cuma gününe kadar uzatılmasına karar verildi.

Sağlanması muhtemel anlaşmanın Atina'ya AB'li ortaklar tarafından önerilenden daha iyi koşullar içerip içermeyeceğini ise kestirmek zor. Çipras, kolay çözümler olmadığını ve kendisine verilen desteğin AB ile köprüleri atmak için değil, daha iyi bir anlaşma için gücünü takviye etmek anlamına geldiğini çok iyi biliyor. Bunun için de yarın olağanüstü toplanacak Eurogroup Liderler Zirvesi öncesi AB'li yetkililer ile telefon trafiğine hız verdi. Bu bağlamda Çipras'ın kreditörler nezdinde başını ağrıtan Maliye Bakanı Yannis Varufakis, bugün sabah istifa ederek yeni anlaşmanın önünde engel olmak istemediğini vurguladı.

Zira zaman ülke için tükenmiş durumda. 30 Haziran'da IMF'ye yapılmayan ödemeden sonra 20 Temmuz'a kadar Avrupa Merkez Bankası'na olan 4,2 milyar Euro'luk borç da ödenmezse AB bu kez bu kadar toleranslı olmayabilir. Halk da artık müzakere yerine bir an önce kreditörlerin mali desteğinin garantilenmesini istiyor.

Ülkenin dayanma limiti çok sınırlı. Kapalı bankalar, boğulma tehlikesi artan ekonomi, yarı ölü firmalar, belirsizlik sebebiyle ülkenin 'ağır sanayii' olarak nitelendirilen turizmin daha da yaralanmaması adına zaman çok daralmış durumda. Bir kez daha kaza yapılması bir şans daha olacağı anlamına gelmeyebilir.

Referandumda Yunan halkı, muhalefet partileri, merkez medya ve ülkedeki krizin ana nedenleri arasında görülen eski siyasilerin 'evet' yanlısı propagandasına da kulaklarını tıkadı. Krizle birlikte vatandaş, yaşam standartlarındaki dramatik düşüşe paralel, seçim ve tercihlerinde köklü değişiklik ve sentezler yaparak arzusu istikametinde değişimler yapılmasına öncülük yapıyor.

Hükümetin büyük bir farkla kazanmasının ardından içte ilk deprem ana muhalefet ve bir önceki Yeni Demokrasi hükümetinin başbakanı Anronis Samaras'ın istifası oldu. Samaras, partisinin önünü açmak için kenara çekildiğini duyurdu.

Hayır'ın ardından Yunan halkının umudu ise tek: Bütün bu yaşananların ülkeyi daha da işin içinden çıkılmaz bir sürece sokmak yerine öncekinden daha iyi bir süreci başlatması.

Bu yönde ilk olumlu adım, parti liderler zirvesinin cumhurbaşkanlığı öncülüğünde bir araya gelmesi. Bu aslında hükümetin 5 aylık müzakere sürecinde ortak strateji belirlemekten kaçınmasının da telafisi anlamına geliyor. Zira ülkede son 10 günde yaşananlar endişeleri dayanılmaz boyuta taşımıştı. Yeni anlaşmanın sağlanamaması, mali destek programının sona ermesi, IMF'ye ödeme yapılmaması, bankaların kapatılması gibi bir dizi şok gelişme bunlardan sadece birkaçı.

Bundan sonra Yunanistan'ın Avrupa'da yürüyeceği yola ilişkin ortaklarına vereceği cevaplar ile Almanya'nın yaklaşımı belirleyici olacak. Ancak Avrupa'da güçlü 'hayır' sonucunun soğuk duş yaptığı ilk açıklamalara yansımış durumda. Avrupa Parlamento Başkanı Martin Schulz ve AB üyesi ülkelerin liderlerinin Atina'nın Grexit ihtimalinin arttığına dair söylemlerini eskiye göre biraz daha yumuşattıkları görülüyor. Tehlike çanları çalanlara inat ülkenin Euro'dan ayrılmasının o kadar kolay olmadığı da anlaşılıyor. Avrupa'daki kurumlardaki hayal kırıklığı ise büyük.

Söyleyecekleri can kulağı ile dinlenecek olan Angela Merkel, bu akşam Fransız lider François Hollande ile görüşecek. Açıklama yapıp yapmayacağı merak ediliyor.

Son olarak referandum sonucu, AB ve IMF'nin Yunanistan'da 5 yıldır sürdürülen kemer sıkma öncelikli krizle mücadele yöntemi, muhalif analistlerin elini güçlendirmiş durumda. AB Komisyonu eski Başkanı Romano Prodi bunlardan biri. 'Hayır' denmesinde yıllardır içirilen acı reçeteden öte ülkenin büyümesine ağırlık vermeyen Almanya'nın ciddi hataları olduğuna dikkat çekiyor.

Güçlü 'hayır', Yunanistan'a farklı bir 'krizle mücadele modeli' uygulanmasını isteyen Avrupalıların elini güçlendirmiş oldu.