Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda verimliliğin bitkisel üretimi 50 milyon tondan fazla artırdığını bildirerek, “1995-2015 döneminde seçilmiş 68 üründe üretim alanı yüzde 8,3 daralmasına rağmen üretim yüzde 50,8 artışla toplamda 99,9 milyon tondan 150,7 milyon tona çıktı” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada tarımda ana hedefin birim alanda daha fazla ürün almak olduğunu, ancak bu şekilde üretimin artırılabileceğini, üretim planlaması ve pazarlaması da iyi yapılırsa üretici kazancının çoğalacağını belirtti. Bu durumun tüketici açısından da bolluğun getirdiği makul fiyattan ürün tüketme imkanı doğuracağını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tarım alanlarının sınırlı olması ve neredeyse sonuna gelinmesi, artan nüfusun daha fazla tarımsal ürün talep etmesi, toplumları ister istemez aynı alandan daha fazla ürün elde edilmesi yolları araştırmasına yol açtı. Tarım ürünlerine talebin artışı üreticileri daha fazla üretime zorlarken, doğan ihtiyaç bilim adamı ve araştırmacıları tarımda verimliliği artırmanın yollarını aramaya yöneltti. Tarımda verimlilik kavramı, bir ürün döneminde hektar, dekar gibi belli bir birim alandan veya meyvecilikte ağaç başına elde edilen ürün miktarını anlatır. Bitkisel üretimde toprağın durumu, toprak bakımı, sulama, gübreleme, tohum ıslahı, makineleşme verimi etkileyen başlıca faktörlerdir. Sertifikalı tohum, toprak bakımının doğru yapılması, sulamadaki etkinlik ve uygun gübre kullanımı verimi artıran unsurlardır. Verimliliği artırmak aynı birim alanda daha fazla ürün sağlayarak hem çiftçinin gelirini doğrudan artırır hem de ülkenin daha fazla üretim yapmasını sağlar.”
Verimliliği artırmanın yolları
İyi bir verim almak için yeterli toprak derinliği olması, drenaj sorunu bulunmaması, taşlı, tuzlu ve çorak olmaması, toprağın sürülmesi, bellenerek gevşetilmesi ve oksijen almasının sağlanması, toprak keseneklerinin dağıtılması, yabancı otların ayıklanması gerektiğini belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Kurak ve yarı kurak iklimin etkisindeki Türkiye’nin de içinde bulunduğu çok sayıda ülkede sulama bir zorunluluktur. Yağışların zamanından önce ya da sonra olması ve miktarının normalin altında ya da üstünde gerçekleşmesi durumunu anlatan yağış kararsızlığı da sulamayı önemli kılmaktadır. Türkiye’de ekonomik ve teknik olarak sulanabilir alanlar 8,5 milyon hektarı bulmaktadır. Halen bu alanın 6,23 milyon hektarı sulanabilirken, 2,27 milyon hektarı sulama altyapıları tamamlanmadığı için sulanamamaktadır. Verimli tarım için güneş enerjisinden yararlanma imkanı da önemlidir. Türkiye, başta Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere Karadeniz kıyıları hariç çok iyi güneş almaktadır. Dünyada tarımın ilk yapıldığı yerlerden biri olan Anadolu toprakları, binlerce yılın birikimi nedeniyle yorgun düşmüştür. Bundan dolayı toprağın güçlendirilmesi gerekmektedir. Toprağı güçlendirmenin yolu da gübreden geçmektedir. Gübrelemeyle eksilen besinler toprağa kazandırılır. Nadas da toprağı güçlendirmektedir ama nadasa bırakma ekonomik olarak kayıp demektir. Üretim yapılacak bir toprağı boş bırakmak, üretimden sağlanacak gelirden mahrum kalmak istenen bir durum değildir. Eğer toprak sulanabiliyorsa, gübreleme de yapılıyorsa nadasa bırakmaya gerek yoktur. Verimliliği artırmada sertifikalı tohum olmazsa olmazlardan biridir. Sertifikalı tohum kullanmadan yüksek verim sağlanamaz. Verimi artırmanın yolu tohumu ıslah etmekten, tohumu zayıf tanelerden arındırmaktan, daha iyi türler elde edilmesi için melezleme yapmaktan, yabancı maddelerden arındırmaktan, zararlılara karşı ilaçlanmaktan geçer.”
Verim artışında makineleşmenin de büyük etkisi bulunduğunu bildiren Bayraktar, “Tarımda kültürel işlemler makineyle hem çok daha çabuk hem de çok daha etkili bir biçimde yapılır. Traktörün sürdüğü bir tarlayla, karasabanla sürülen tarla aynı olamaz. Makineli tarımla toprağı işleme hem tohum ekimi hem ilaçlama çok daha iyi yapılır” dedi.
68 üründe tarım alanları 18 milyon dekar azaldı
Tahıllar, sebzeler, meyveler ve diğer bitkisel ürünlerden çalışmaya dahil edilen önemli 68 ürün bazında bakıldığında 1995-2015 yılları arasında toplam tarım alanının 216 milyon 173 bin 615 dekardan 198 milyon 233 bin 916 dekara indiğini ve yüzde 8,3’lük gerilediği bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti:
“68 üründen 38’inde üretim alanında artış, 30’unun üretim alanında düşüş görüldü. Toplam üretim alanlarında 17 milyon 939 bin 699 dekar azalma oldu. Araştırmaya dahil 68 ürün içinde üretimin 1995 tarihinde yeni yeni başladığı kanolada 1995-2015 döneminde 70 dekardan 350 bin 817 dekara, aspirde bin 340 dekardan 431 bin 71 dekara, kivide 280 dekardan 24 bin 108 dekara çıktı. Bu dönemde üretim alanı cevizde yüzde 1239,4, narda yüzde 562,7, muzda yüzde 407,7, bademde yüzde 298,1, kirazda yüzde 263,6, yoncada yüzde 209,4, Trabzon hurmasında yüzde 137, çeltikte yüzde 131,7, korungada yüzde 115,2 arttı. Silajlık mısırda ise 2005-2015 döneminde üretim alanı artışı yüzde 128,1’i buldu. 68 ürün içinde üretim alanındaki gerilemelere bakıldığında yeşil mercimek, susam, zerdali, kuru soğan, kırmızı mercimek, nohut, tütün, kuru fasulye, taze soğan, pamuk başı çekiyor. Üretim alanı en fazla düşen ürün yüzde 90,1 ile yeşil mercimek oldu. 1995 yılına 1 milyon 650 bin dekar alanda yeşil mercimek ekilirken, bu rakam 2015 yılında 163 bin 881 dekara geriledi. Susamda da üretim alanı yüzde 61,5 azaldı. 1995 yılında 730 bin dekar olan susam ekim alanı, 2015 yılında 280 bin 887 dekara indi. Ekim alanı zerdalide yüzde 60,3, kuru soğanda yüzde 59,6, kırmızı mercimekte yüzde 56,3, nohutta yüzde 51,8, tütünde yüzde 49,6, kuru fasulyede yüzde 45, taze soğanda yüzde 43,4, pamukta yüzde 42,6 geriledi. Üretim alanı büyüklüğünde birinci sırada yer alan buğdayda 1995-2015 döneminde üretim alanları yüzde 16,3 azalmayla 94 milyon dekardan 78 milyon 668 bin 874 dekara, ikinci sırada yer alan arpada yüzde 21 gerilemeyle 35 milyon 250 bin dekardan 27 milyon 835 bin 830 dekara geriledi.”
Üretim
1995-2015 döneminde seçilmiş 68 üründe üretim alanı yüzde 8,3 daralmasına rağmen üretimin yüzde 50,8 artışla toplamda 99,9 milyon tondan 150,7 milyon tona çıktığını vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Üretim artışının tek sebebi verimliliğin artmasıdır. Ortalama verimin yüzde 64,5 yükselmesi bitkisel üretimi 20 yılda 50,8 milyon ton artırdı. 68 üründen 52’sinde üretim artışı, 15 üründe üretim düşüşü meydana gelirken, yulafta üretim değişmedi. Bu dönemde üretim artışında, üretim alanları da en fazla artan kanola, kivi ve aspirin ilk üçü oluşturduğunu görüyoruz. Bunun sebebi, kanola, kivi ve aspirdeki 1995 üretim rakamlarının çok yetersiz olmasıdır. 1995 yılında yeni yeni üretimin başladığı bu ürünlerden kanolada üretim 9 tondan 120 bin tona, kivide 72 tondan 41 bin 640 tona, aspirde 125 tondan 70 bin tona çıktı. Bu ürünleri muz, nar ve çilek izledi. Muz üretimi, bu dönemde 31 bin tondan 270 bin 500 tona, nar üretimi 53 bin tondan 445 bin 750 tona, çilek üretimi 76 bin tondan 375 bin 800 tona, Antep fıstığı üretimi 36 bin tondan 144 bin tona, greyfurt üretimi 65 bin tondan 250 bin 25 tona, çeltikte 250 bin tondan 920 bin tona, Trabzon hurmasında 9 bin 200 tondan 33 bin 725 tona, mısır üretimi 1 milyon 900 bin tondan 6 milyon 400 bin tona, kirazda 186 bin tondan 535 bin 600 tona, kayısıda 250 bin tondan 680 bin tona yükseldi. Bu dönemde en fazla üretim düşüşü yüzde 86,7 ile yeşil mercimekte, yüzde 63,3 ile tütünde, yüzde 48,1 ile zerdalide, yüzde 39,7 ile taze soğanda, yüzde 38,2 ile susamda, yüzde 37 ile nohutta, yüzde 34,1 ile kuru soğanda, yüzde 34 ile kırmızı mercimekte görüldü. Üretimi düşen diğer ürünler pırasa, taze sarımsak, kestane, pamuk, dut, kavun, üzüm oldu.”
Verim
1995-2015 döneminde 68 üründe dekar başına ortalama verimin yüzde 64,5 arttığını, bu sayede 68 ürünün yetiştiği tarım alanları yüzde 8,3 azalmasına karşın üretimin düşmek bir yana yüzde 50,8 arttığını bildiren Bayraktar, “68 ürün içinde verim 57’sinde artarken, 3 üründe aynı kaldı, 8 üründe azaldı. Meyve veren ağaç başına ortalama verimin artmadığı üç ürün zeytin, fındık ve incir oldu. Zeytinde meyve veren ağaç başına verim 12, fındıkta 2, incir 31 kilogramla değişmedi” dedi.
Bayraktar, meyve veren ağaç başına ortalama verimin yeni dünyada 48 kilogramdan 47 kilograma, kirazda 31 kilogramdan 26 kilograma, kestanede 39 kilogramdan 32 kilograma, cevizde 32 kilogramdan 25 kilograma, elmada 65 kilogramdan 49 kilograma indiğini belirtti. Şemsi Bayraktar, dekar başına verimin ise, tütünde 97 kilogramdan 71 kilograma, yoncada 3 bin 458 kilogramdan 2 bin 107 kilograma, korungada 1731 kilogramdan 865 kilograma gerilediğine dikkati çekti. Verim düşüşünde meyve bahçelerinin hızla genişlemesinin payının büyük olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yeni dikilen ağaçların ekonomik anlamda verime belli süreler geçtikten sonra yatmaları, meyve verdikleri ilk yıllarda verimlerinin düşük olması, ortalama verimi düşürüyor. Nitekim verim düşüklüğü olan kiraz, ceviz üretim alanlarının en fazla arttığı meyveler içinde bulunuyor. Bazı ürünlerde de periyodisite (var yılı yok yılı) olması verim düşüklüğünün nedenlerinden biridir. Baz alınan 1995 yılı yok yılı olan zeytin gibi ürünlerde, verimde yüksek artış görünmesine neden oldu. Bu sorunu aşmak için araştırmada, zeytinde 1994-1995 ortalaması ve 2014-2015 ortalaması karşılaştırıldı. Yonca ve korungada ise üretim alanlarının hızla genişlemesi ortama verimi azalttı. Geçmişte daha çok sulu alanlarda üretimin yapıldığı yonca ve korunganın daha az sulak alanlarda da üretimine başlanması ortalama verimi düşürdü.”
Verim artışının birincisi mandalina
Verim artışında mandalinanın başı çektiğini bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Verim artışının birincisi mandalina. Ağaç başına 1995 yılında 58 kilogram mandalina alınırken, bu rakam, 2015 yılında yüzde 196,6 artışla 172 kilograma çıktı. Meyvelerden kivide ağaç başına verim, 18 kilogramdan 39 kilograma, Antep fıstığında 2 kilogramdan 4 kilograma yükseldi. Dekar başına verim, 20 yılda, kanolada 129 kilogramdan 342 kilograma, yaş çayda 683 kilogramdan 1743 kilograma, mısırda 369 kilogramdan 930 kilograma, çilekte 1063 kilogramdan 2 bin 648 kilograma, kuru fasulyede 132 kilogramdan 251 kilograma, soyada 242 kilogramdan 438 kilograma, hıyarda 2 bin 682 kilogramdan 4 bin 820 kilograma çıktı. 1995-2015 döneminde dekar başına verim, çavdarda 164 kilogramdan 294 kilograma, biberde 1690 kilogramdan 2 bin 911 kilograma, muzda 2 bin 696 kilogramdan 4 bin 633 kilograma, havuçta 3 bin 82 kilogramdan 5 bin 297 kilograma, domateste 3 bin 968 kilogramdan 6 bin 740 kilograma, kuru soğanda 1993 kilogramdan 3 bin 257 kilograma, kütlü pamukta 294 kilogramdan 472 kilograma, ayçiçeğinde 154 kilogramdan 245 kilograma, çeltikte 500 kilogramdan 794 kilograma, buğdayda 191 kilogramdan 287 kilograma, arpada 213 kilogramdan 287 kilograma, patateste 2 bin 375 kilogramdan 3 bin 93 kilograma yükseldi.”
En fazla bitkisel üretimin olduğu 10 ürün
En fazla bitkisel üretimin olduğu 10 ürüne bakıldığında ilk sıradaki buğdayda üretimin yüzde 25,6, verimin yüzde 50 arttığını, üretim alanların yüzde 16,3 daraldığını vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Silajlık mısırda üretim yüzde 159, verim yüzde 13,6, üretim alanları yüzde 128,1 arttı. Şekerpancarında, üretim yüzde 47,4, verim yüzde 67,2 artarken, üretim alanları yüzde 11,8 geriledi. Yoncada üretim alanları yüzde 209,4, üretim yüzde 88,5 arttı ama verimde yüzde 39,1 gerileme yaşandı. Domateste üretim yüzde 74, üretim alanları yüzde 2,4 artarken, verimdeki artış yüzde 69,8’i buldu. Arpada üretim yüzde 6,7, verim yüzde 35,1 arttı fakat üretim alanları yüzde 21 geriledi. Mısırda tam anlamıyla üretim patlaması yaşandı. Mısır ekim alanı yüzde 33,6 arttı. Verimde yüzde 152,1 gibi çok büyük bir artış yaşandı ve bu durum üretimde yüzde 236,8’lik bir artışa neden oldu. 1995 yılında 1,9 milyon ton olan üretim, 2015 yılında 6,4 milyon tona çıktı. Patateste, verimdeki yüzde 30,2’lik artışa karşın üretim artışı yüzde 0,2 gibi çok düşük bir düzeyde arttı. Ekim alanlarının yüzde 23,1 azalması patates üretimindeki düşük artışın sebebi oldu. Fiğde üretim artışı yüzde 122,8’yi buldu. Yalnız ekim alanlarındaki yüzde 82,6’lık artış nedeniyle fiğ verimindeki artış yüzde 22’de kaldı. Karpuzda ekim alanları yüzde 31,3 geriledi. Verimdeki yüzde 58,4’lük artış nedeniyle üretimde yine de yüzde 8,8’lik bir artış sağlandı.”